Halil İbrahim BÜYÜKBAŞ

Halil İbrahim BÜYÜKBAŞ

Tüm Yazıları

İsrail’in İstihbarat Oyunları

11 Kasım 2025
h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

“Elindeki telefon da sofrandaki domates de bize ait” diyen ülke... Terör ve İstihbarat ülkesi...

Netanyahu’nun İtirafı

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu geçtiğimiz günlerde yaptığı bir konuşmada, gülümseyerek şu cümleyi kurdu:

“Cep telefonu kullanıyor musunuz? Elinizde tuttuğunuz telefonlar, İsrail’in bir parçası aslında. Bunu biliyor muydunuz?”

Ve ardından şu sözleri ekledi:

“Demek istediğim şu; cep telefonlarının birçoğu, ilaçlar, yiyecekler… Domates yiyor musunuz? Nerede üretildiğini biliyor musunuz? Tam burada...”

Bu cümleler, sadece bir övünme değil; İsrail’in küresel istihbarat mimarisini teknoloji, yazılım ve biyoteknoloji üzerinden kurduğunun itirafıdır. O sözler bir kibir değil, bir stratejinin açık ifadesidir.

Artık savaşlar cephede değil, veri akışlarının arasında, sunucuların satır aralarında yaşanıyor.

İstihbarat ve Terör Devleti

Bugün elimizde tuttuğumuz telefon, yalnızca bir iletişim aracı değil; bir mikrofon, bir kamera, bir konum verisi yayıcı. Bu cihazların çiplerinden işletim sistemlerine kadar her parçası, küresel istihbarat ağlarının görünmez halkalarına bağlı.

Bunun en çarpıcı örneği, LANDFALL adlı casus yazılım vakasıdır. ABD merkezli Palo Alto Networks tarafından açıklanan rapora göre, LANDFALL; Samsung Galaxy S22, S23, S24, Z Fold4 ve Z Flip4 modellerine sızarak mikrofon, kamera, çağrı, mesaj ve konum verilerini ele geçirebiliyordu.

Hedef alınan ülkeler arasında Türkiye, İran, Irak ve Fas vardı. Yani “akıllı telefon” artık yalnızca bir iletişim aracı değil; küresel casusluk ağının mobil üssü haline gelmişti.

Samsung–İsrail Ortaklığının Perde Arkası

Burada dikkat çeken, teknik bir detay değil; stratejik bir zamanlamadır.

Samsung, 2024 yılına kadar İsrail ile yakın iş birliği içindeydi. Firmanın bazı test ve Ar-Ge laboratuvarları, uzun yıllar boyunca İsrail istihbarat birimi Unit 8200’ün denetiminde faaliyet gösterdi. Güvenlik testleri, şifreleme sertifikaları ve cihaz içi ağ protokolleri bu laboratuvarlarda yürütülüyordu — hiçbir sorun yoktu.

Hatta bağımsız test merkezlerinde yapılan inceleme ve analizlerde İsrail'de üretilen Samsung telefonlarda silinemeyen "UPCLOUD" casus programının yüklendiği haberleri vardı... Evet İsrail en iyi yaptığı şeyi yapmıştı… Casus program yüklemişti.

Ancak 2024 yılında Samsung, İsrail’den çekilme kararı aldı. Tel Aviv’deki yatırımlarını, start-up ortaklıklarını ve Ar-Ge birimlerini kapatacağını açıkladı.

Ve ilginçtir ki bu karardan yalnızca birkaç ay sonra, Palo Alto Networks — kurucusu İsrail doğumlu ve Unit 8200 geçmişine sahip Nir Zuk olan bu şirket — dünyaya şu raporu duyurdu:

“Samsung cihazlarında dev casus yazılım tespit edildi.”

Bu, teknik bir tesadüf müydü? Yoksa “bizden koparsan seni ifşa ederiz” mesajı mıydı? Zamanlama, fazlasıyla manidar.

Bir Casus Yazılımdan Daha Fazlası

LANDFALL, sıradan bir siber saldırı değil; bilgi kontrolü savaşının parçasıdır. Raporu yayımlayan kurumun kökeninde, İsrail istihbaratının dijital uzantısı olan yapılar bulunuyor.

Bu tablo bize şunu söylüyor: Casus yazılım cihazı izler, ama casus rapor algıyı yönlendirir.

Artık siber güvenlik sektörü bile, istihbarat savaşlarının yeni cephesi haline gelmiştir. Kim rapor yayımlıyor, ne zaman yayımlıyor, kimin işine yarıyor — asıl soru budur.

Teknolojiyle Gelen Sessiz İşgal

Artık işgal tanklarla yapılmıyor; bugünün işgal mekanizması fiziksel güç değil, yazılım güncellemeleri, tedarik zincirleri ve veri akışları üzerinden yürütülen dijital nüfuz operasyonlarıdır.

Kara harekâtlarının yerini siber ağlar, casus uydular ve istihbarat destekli veri merkezleri aldı. Artık top sesleri değil, sunuculardan yayılan kod satırları ülkeleri sarsıyor.

Bir zamanlar sınırların ötesinden gelen ordular, bugün elimizdeki cihazların içinden sızıyor. Bir uygulama güncellemesi, farkında olmadan tüm kişisel verilerimizi ve davranış kalıplarımızı yabancı algoritmalara teslim edebiliyor.

Kimi ülkeler bu dijital işgali “teknolojik gelişme” adı altında pazarlarken, aslında siber sömürgecilik düzeni çoktan kurulmuş durumda.

İsrail bu düzenin mimarlarından biridir. Yıllardır Unit 8200 eliyle, yazılım şirketleri, güvenlik firmaları ve bulut altyapıları üzerinden bilgi topluyor. Kimi zaman “siber güvenlik”, kimi zaman “start-up desteği” adı altında ülkelerin en mahrem verilerine ulaşıyor.

Artık tanklar çekildi, kodlar yürüyüşe geçti. Bir devleti çökertmek için topyekûn saldırı gerekmiyor; birkaç satır kod, bir güvenlik açığı ya da bir “masum” güncelleme aynı etkiyi yaratabiliyor. Ve bu savaşta en zayıf halka; farkında olmayan kullanıcı, yani biziz.

 Netanyahu’nun Domatesi

Netanyahu’nun “telefon, ilaç, domates” benzetmesi, aslında bir jeopolitik haritadır. O, İsrail’in yalnızca toprakları değil; insanların cebindeki, sofradaki ve zihnindeki veriyi de işgal ettiğini söylüyordu.

Bugün bir cep telefonu yalnızca iletişim değil; bir dinleme aygıtı, bir psikolojik harp aracı, bir veri madeni. Ve biz, her dokunuşta kendi hayatımıza dair bilgiyi onların sunucularına taşıyoruz.

Siperin adı artık “ekran”, kurşunu “veri”, savaşın adı “dijital egemenlik”.

Kodu sen yazmazsan, kaderini onlar yazar.

 

 

(E)Tuğg. Halil İbrahim BÜYÜKBAŞ

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA