Halil İbrahim BÜYÜKBAŞ

Halil İbrahim BÜYÜKBAŞ

Tüm Yazıları

Hamas Filistin'in Umudu! Sahi Şu FKÖ(Filistin Kurtuluş Örgütü) Nerede?

10 Ekim 2025
h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

Birileri hâlâ 1969’un romantizmini yaşıyor…

Kefiye (siyah beyaz örtü) takmış gençlerin devrim şarkılarını “özgürlük mücadelesi” sanan bir kuşak var. Oysa o kamplarda devrim değil, emperyalizmin en sinsi projeleri pişiriliyordu. Bugün hâlâ “direnişin sembolü” diye anlatılan FKÖ(Filistin Kurtuluş Örgütü), zamanla gizli hizmetlerin yönlendirdiği bir masa örgütüne evrildi — sahaya sürülen bir proje aygıtı.

Bekaa Vadisi: Terörün Laboratuvarı

Bekaa Vadisi’ni devrim kampları diye anlatanlara sözüm var: o vadi bir laboratuvardı.

CIA ile MOSSAD’ın gölgesinde yazılan senaryolar, “direnişçi” kisvesiyle harekete geçirilen örgütleri sahaya sürdü.

PKK, DHKPC, THKPC, TKPML, MLKP gibi örgütler aynı kamplarda, aynı eğitmenlerle eğitildi.

Hepsine “MarksistLeninist” maskesi takıldı; sanki Moskova kurmuş gibi sunuldu. Ama perde arkasındaki gerçek adresler çok başkaydı.

ABD ve müttefiklerinin yöntemi açıktı: Önce sorunu üret, sonra “mücadele” bahanesiyle bölgeye yerleş. Bugün gördüğümüz IŞİD senaryosunun atölyesi ile o yılların senaryosu arasındaki tek fark isimlerdir; yöntem aynıdır.

Kırmızı Maskenin Altında Yıldızlı Bayrak

Bu örgütler “sol” doktrinle bütün dünyaya pazarlanırken, gerçekte Amerikan jeopolitiğine hizmet ettiler.

Washington, “komünizme karşı özgürlük savaşçısı” rolünü üstlenerek hem müdahale meşruiyeti kazandı hem bölgesel dengeleri kendi lehine bozdu.

Bu sayede Orta Doğu’da kalıcı askeri ve siyasi varlık elde etti.

Ankara’dan Beyrut’a — Kuşağımın Gözleriyle Şahitlik

1979’da Ankara’da öğrenciydim. Kuğulu Park civarında yürürken silah sesleriyle karşılaştık. Mısır Büyükelçiliği basılmıştı, bir polis ve bir bekçi şehit edilmişti.

Saldırıyı FKÖ bağlantılı bir hücre üstlendiğinde hepimiz aynı soruyu sorduk:

“Neden İsrail değil de Mısır?” Neden Müslüman bir ülkenin büyükelçiliği?

O günlerin belgeleri, sahadaki çelişkiyi açıkça gösteriyordu: “direniş” kisvesi altında yürütülen kirli operasyonlar, gerçek motivasyonların maskesiydi.

O yıllarda Türkiye'de ne kadar sol görünümlü terör örgütü varsa FKÖ ile pek içli dışlı idi. Hatta o Mısır Büyükelçiliğini basıp iki güvenlik görevlisini şehit eden teröristler teslim olurken devrin İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş alınlarından öpüp yemeğe götürmüştü. Yine aynı teröristleri Deniz Gezmiş'in avukatı savunmuştu...

Yani sol, görünümlü, orak çekiçli kırmızı flamalı terör örgütlerini kuran, eğiten, donatan Amerika'ydı. Tıpkı IŞİD gibi, PKK gibi, DHKPC ve niceleri... Bu örgüt yöneticilerinin yönetim kadrosu kaçtıklarında soluğu ya Londra'da, ya Paris'te, ya da Pensilvanya'da aldılar. Hani bunlar sosyalistti, komünistti, flamaları orak çekiçli kırmızıydı, neden Moskova değil, Pekin değil de Batı?

Çünkü, Türkiye yönünü Doğu'ya dönmemeliydi. Yani Sayın Devlet BAHÇELİ'nin gündeme getirdiği TRÇ ittifakı ta o yıllarda Batı'yı korkutmuş...

Gerçek Direniş: Tünellerde Doğdu- Zaferle Taçlandı

FKÖ’nün masada pazarlıkları ile HAMAS’ın direnişi arasındaki fark açıktır:

HAMAS, satın alınamayan, teslim alınamayan bir iradedir.

Onun varlığı, hem İsrail’i hem bazı Arap rejimlerini hem de küresel çıkar sahiplerini rahatsız eder.

Woodward gibi tarihçiler, Arap liderlerin kapalı kapılardaki konuşmalarını belgelerle ortaya koydu; bazı rejimler, HAMAS’ın ortadan kaldırılmasını açıkça talep ettiler diye yazdı.

Ve son olarak, mücadele diplomasiye dönüştü.

Son ateşkes anlaşması, sahada direnen taraf için diplomatik bir zafer oldu.

9 Ekim 2025 tarihinde imzalanan anlaşma; esir değişimini, İsrail’in Gazze’den kademeli çekilmesini ve garantili ateşkes koşullarını içeriyordu.

İşte bu anlaşmada Türkiye de rolünü koydu. Reuters’e göre, Türkiye “kesin uygulamayı denetleyecek” ülkeler arasında yer aldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, anlaşmayı memnuniyetle karşıladı ve Türkiye’nin süreçte aktif tuttuğu diplomatik kanalları vurguladı.

Ayrıca HAMAS, ateşkesin uygulanması, esirlerin serbest bırakılması ve anlaşma garantörlüğü için Türkiye’yi güçlü bir garantör olarak görmek istiyor.

Türkiye Sadece İzleyici Değil, Aktif Oyuncu

Türkiye, sahada yalnız kalmış olan HAMAS’la sadece sembolik dayanışma göstermedi.

Diplomatik masa kurdu, garantör talebiyle sürece dâhil oldu.

Türkiye, ateşkesi izleme ve uygulanmasını denetleme görevini üstlenerek HAMAS’ın kazanımlarını koruma iradesini sahaya indirdi.

Zaferin Adı Onurlu Direniş

Tarih çoğu kez güç sahiplerinin dilinden yazılır; ama bir kez daha kazanan mazlum oldu.

HAMAS’ın son ateşkeste elde ettiği kazanımlar, sahada direnenlerin diplomatik sahada da karşılık bulduğunun işaretidir.

Ve bu zafer yalnızca HAMAS’ın değil, Türkiye’nin de direnişte sınanmış birlikteliğinin bir tezahürüdür.

Gazze’deki çocuklar, enkaz altından çıkarılan umut kırıntıları için ve ailelerine dönecek her rehine için bu bir zaferdir.

Bu zafer, ihanet duvarlarına karşı verilmiş bir cevaptır.

Çünkü neticede tarih şöyle der: Satın alınmayanlar yok edilemez; direnenler eninde sonunda kazanır. Sahi şu Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) nerede... IŞİD ile aynı paralelde değil mi?

 

(E)Tuğg. Halil İbrahim BÜYÜKBAŞ

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA