Sinan TAVUKCU
Tüm Yazılarıİsrail Güvenlik Kabinesi, 8 Ağustos'ta Gazze’nin tamamen işgal edilmesine yönelik planı onayladı, ilk başlarda işgale itiraz eden Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir de işgali planına onay verdiğini açıkladı. Zamir, öncesinde yaptığı açıklamalarda, Gazze’nin tamamen ele geçirilmesinin personel yetersizliği ve asker yorgunluğu nedeniyle oldukça riskli olduğunu ısrarla vurgulayarak Gazze’nin tamamının işgaline karşı çıkmıştı. Hükümete destek veren ultra-Ortodoks bakanlar savaşı göze alamayan genelkurmay başkanını istifaya davet etmişlerdi.
İsrail Genelkurmay Başkanı, Gazze’nin işgal planının hem askeri hem de altyapı açısından uygulanabilmesi için yaklaşık 200 bin yedek askere ihtiyaç duyulduğunu bildirdi.
Acil personel ihtiyacı, dini gerekçelerle askerden muaf tutulmakta olan ultra-Ortodoks Yahudi Haredilerin askere alınmasını acil bir mesele haline getirdi. Ultra-Ortodoks hahamlar bunun inançlarına aykırı olduğunu, askere almada ısrarcı olunmasının İsrail içinde bir iç savaşa yol açacağını ilan ettiler.
Bu yazımızda, Gazze’yi tamamen işgal planının İsrail’i kaçınılmaz şekilde bir iç savaşa götüreceği, yerinde bir tabirle, Dimyat'a pirince giderken nasıl evdeki bulgurdan olacağı anlatılmaya çalışılacaktır.
Haredilerin Askere alınması tartışmaları
9,8 milyonluk İsrail nüfusunun yaklaşık 7.1 milyonu (%73) Yahudilerden oluşmaktadır. Dini esaslara dayalı hayat tarzlarını orduda sürdüremeyecekleri gerekçesiyle askerliği reddeden ultra-Ortodoks Harediler ise İsrail Yahudi nüfusunun yaklaşık %14’ünü teşkil etmektedir. 2024 itibarıyla 1,39 milyonluk Haredi nüfusun yaklaşık %80’i Aşkenaz, %20’si ise Sefarad kökenlidir. Aşkenaz Harediler siyasette Birleşik Tevrat Yahudiliği ile, Sefarad Harediler ise Şas ile temsil ediliyorlar.
Tevrat ve haham geleneklerinin öğretildiği Yeşivalarda öğrenim gören Harediler, İsrail kurulduğundan bu yana dini eğitim almaları sebebiyle askerlikten muaf tutuldular. Hızla artan nüfusları sebebiyle genişleyen askerden muafiyet ağı zamanla Haredi olmayan diğer Yahudiler nezdinde eşitliğe aykırı uygulama olarak tepki çekmeye başladı. 7 Ekim Aksa Tufanı’ndan sonra yüzbinlerce Yahudi asker alınırken ve savaşın zorluklarını yaşarken Haredilerin askerlik dışı tutulması onlara yönelik öfkeyi artırdı. İsrail Yüksek Mahkemesi, Haziran 2024'te Haredilerin zorunlu askerlikten muaf tutulmasının yasal dayanağı olmadığına, askerliğe uygun olanların orduya alınması gerektiğine karar verdi. Ayrıca, askere gitmeyen Haredilerin devlet tarafından finanse edilen sosyal yardım ve eğitim desteklerinden yararlanamayacağını hükme bağladı.
İsrail ordusunun Temmuz ayından itibaren 54.000 Harediye celp göndermeyi planladığı ve askerlikten kaçanlara yaptırımlar uygulama hazırlığının olduğu ortaya çıkınca, ünlü Haham Yitzhak Yosef başta olmak üzere kıdemli hahamlar IDF tarafından gönderilen celp emirlerinin yırtılması çağrısı yaptılar. Yosef, askerlik zorunluluğunun Haredi yaşam tarzına ve dini değerlere aykırı olduğunu savunarak, bu politikanın toplumu bölmeye yönelik bir tehdit olduğunu belirtti. Bu açıklamaları dini bir fetva olarak kabul eden bazı Haredi gruplar, yoğun olarak yaşadıkları Bney Brak ve Kudüs gibi şehirlerde zorunlu askerlik karşıtı protestolar düzenlediler, 24 Aralık 2024'te Bney Brak'ta yolları kapatarak "Askere gitmektense ölmeyi tercih ederiz" sloganları atarak polisle çatıştılar.
Eski Kudüs İşleri Bakanı ve Birleşik Tevrat Yahudiliği milletvekili Meir Porush, Haredi asker kaçaklarının tutuklanmasını protesto etmek için Başsavcı Gali Baharav-Miara'nın ofisi önünde açlık grevi başlattı ve verdiği bir röportajda, askerlik yasasıyla ilgili tartışmaların iç savaşa dönüşebileceği konusunda uyardı. Parush, "İsrail Devleti'nde Haredim ile laik İsrailliler arasında bir iç savaşa doğru gidiyoruz. Tüm bunlar Başsavcı'nın eseri. İşte o buna sebep oluyor," diye uyardı.
Haredi topluluğunun önemli dini liderlerinden Haham Dov Landau, Netanyahu hükümetinin Haredileri askere alma politikasını "Siyonist hareketin dünyayı felakete sürüklediği" iddiasıyla eleştirdi ve Yeşiva öğrencilerinin askere gitmeyeceğini ve bu konuda direneceklerini belirtti. Sözcüsü de, "İsrail Devleti, Yeşiva öğrencilerine savaş açtı. Haredi Yahudiliği, daha önce hiç olmadığı kadar küresel bir mücadeleye girişecek" diyerek, askere alma politikasının toplumsal çatışmaya yol açacağı uyarısında bulundu.
Ultra-Ortodoksların iç savaş tehdidi boş bir söylem değil. Aşırı sağcı İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Ben-Gvir Ekim 2024’te yaptığı açıklamada, 7 Ekim 2023'ten bu yana İsraillilere 120 binden fazla silah dağıtıldığını ve silahlanmanın devam edeceğini söylemişti ve fotoğraflarda dağıtılan silahların ABD yapımı M16 tipi otomatik tüfekler olduğu görülüyordu. Söz konusu silahların ağırlıklı olarak yerleşimciler ve ultra-Ortodoks sivillere dağıtılmış olması bir iç savaş haline hazırlık yapıldığı iddialarını güçlendirmektedir.
Bazı Haredi liderler, askerlikten muafiyet kararını "ülkeyi terk etme" sebebi olarak gördüklerini söylediler. Bunun yansıra, Haredi işadamlarının sessiz sivil itaatsizlik planladığı ve bu kapsamda büyük şirketlerin boykot edilmesinin veya bankaların (büyük miktarda nakit çekimleri yoluyla) çökertilmesinin de gündemde olduğu bildiriliyor.
Ultra-Ortodokslar halen İsrail siyasetinde hiç olmadığı kadar etkili ve güçlüler. Başbakan Binyamin Netanyahu, 2022 yılından bu yana iktidarı elde tutmak için Haredim'e tamamen bağımlı oldu, cemaati temsil eden partilerin desteği olmadan, hiçbir zaman gerçek bir Knesset çoğunluğuna sahip olamadı. Halen, Milliyetçi-Haredi koalisyonu ile ülkeyi yönetmeyi sürdürmeye çalışıyor.
Ancak, Haredilerin askerlikten muaf tutulmaması, mevcut hükümet koalisyonunu dağıtma potansiyeli taşımaktadır. Koalisyon ortağı olan ve Knesset’e 18 sandalyesi bulunan Haredi partiler (Şas ve Birleşik Tevrat Yahudiliği), Harediler askerlikten muaf tutulmadığı takdirde hükümetten ayrılma tehdidinde bulundular. Degel HaTorah gibi Haredi partiler ise, hükümetin askerlik politikalarını bir "savaş ilanı" olarak nitelendirdiler. Temmuz ayında, Şas dışındaki diğer Haredi partilerin hükümetten çekilmesiyle Netanyahu'nun Knesset çoğunluğu 68 sandalyeden sınır kabul edilen 60 sandalyeye düştü.
Laik kesimin tepkileri
Haredilerin siyasette artan nüfuzu, devlet kurumlarını ele geçirmeleri ya da içini boşaltmaları, devletin batılı tarzdaki laik hukuk sistemini değiştirme ve yerine Yahudi hukukunu ikame etme girişimleri liberal-laik kesimleri hayati bir tehditle karşı karşıya bulundukları korkusuna itmektedir.
İsrail Yahudi nüfusunun yaklaşık %41,4’ü kendini laik (Hilonim) olarak tanımlamaktadır. Laikler, Yahudi kimliğini daha çok kültürel ve ulusal bağlarla ifade eden, dini kurallara sıkı sıkıya bağlı olmayan ve Yahudi hukukuna tabi olmayı reddeden kesimdir.
İsrail’in Hamas’a ve bölge devletlerine açtığı savaş devam ederken Haredilerin askerlikten muaf tutulması laik kesimde şiddetli tepkilere yol açmaktadır. Askerlik yapmamaları, birçok Haredi erkeğin çalışmadan sosyal yardımlarla geçinmeleri, bunların geçim yükünü devletin ve çalışan kesimin üstlenmek zorunda kalması, nüfuslarının laik kesim aleyhine hızla artarak her 16 yılda bir ikiye katlanarak büyümesi(2065'te İsrail toplumunun yaklaşık %40'ını oluşturacağı tahmin ediliyor) ve ekonomik üretkenliğe düşük katkıda bulunmaları sebebiyle Harediler toplum sırtında yük olan asalaklar olarak görülüyorlar. IDF’ye asker veren tüm kesimler “Eşit Yük Paylaşımı" sloganı altında askere alınmaya direnen Haredilere tepki gösteriyorlar. Hakikaten, yaklaşık 2 yıldır teolojik bir savaş yürüten aşırı sağ destekli Netanyahu hükümetinin tabanını savaşın bedeline katlanmaktan uzak tutması ve buna direnmesi tam bir ironi hali.
Yahudi toplumu içinde asalak olarak gördükleri Haredilerin Netanyahu hükümeti üzerinde artan etkileri ve dayatmaları laik Yahudileri çıldırtmaktadır. Genellikle Meretz ve İşçi Partisi (Avoda) gibi sol eğilimli partilere destek veren laik kesim, Netanyahu hükümetinin Haredi partilere bağımlılığını eleştiriyor, ultra-Ortodoks siyasete taviz vermemesi için baskı yapıyor ve bunlara sağlanan devlet desteklerinin kesilmesi için lobi faaliyetleri yürütüyor.
Azınlık olmalarına rağmen savaş konjonktürün verdiği fırsatla laik karakterli devleti tasfiye etmeye yönelen Haredilere yönelik tepkiler gittikçe artıyor. İsrail Parlamentosu’nun (Knesset) eski başkanlarından ve Dünya Yahudi Ajansı’nın eski lideri Avrum Burg bir blog yazısında, ultra-Ortodokslara teslim olmuş mevcut İsrail yönetimini sert sözlerle eleştirerek, “Güç, şiddet yanlısı mesihçi milislere teslim edildi; çete liderleri artık hükümet bakanı. Devlet tepeden tırnağa yok edildi, o ülke artık mevcut değil.” ifadelerini kullandı ve “bir milyon Yahudi”yi, İsrail’e karşı Uluslararası Adalet Divanı’na (UAD) toplu savaş suçları şikayetinde bulunmaya davet etti.
Laik karakterli kurulan İsrail devletinin hızla modernizm karşıtı ultra-Ortodoks cemaatin kontrolü altına girmesi, ordu, istihbarat, yargı başta olmak üzere kamu kurumlarını ele geçirmesi İsrail içindeki laik kesimleri korkutuyor ve karşı tedbirler almaya yöneltiyor.
Sonuç
İsrail Yüksek Mahkemesi'nin Haredilerin askere alınmasına ilişkin kararı, ülke içinde var olan derin bölünmeleri gün yüzüne çıkardı. Artık, sivil laikler ile Haredilerin, güvenlik güçleri ile Haredilerin çatışmasının iç savaşa dönüşmesi konuşuluyor.
Mesele, Haredilerin askere alınmasından ibaret değildir, çok daha derin bir şekilde İsrail devleti ve toplumu bir kimlik kriziyle karşı karşıyadır. Laik-Siyonist temelde kurulan İsrail devleti, siyaseti kontrol etmeyi başaran ultra-Ortodoks Yahudiler tarafından Tevrat kurallarına göre yönetilen bir devlete dönüştürülmek istenmektedir. Laik ve liberal kesimlerle dindar Yahudiler aralarındaki zaten zayıf olan bağlar neredeyse kopmuş durumdadır, aralarındaki ideolojik ayrılık bir arada yaşamayı imkansız hale getirmektedir.
Önemli kamu kurumlarında ultra-Ortodoksların gücünün arttığını gösteren işaretler laik kesimleri ürkütmektedir. Dindar Yahudiler İsrail nüfusunun yaklaşık %14'ünü oluşturmalarına rağmen, şu anda subay eğitim kurslarına giren öğrencilerin %40'ını bunların oluşturduğu, üst düzey askeri liderlerin yarısına yakının artık kipa taktığını görülüyor. Savaşın sürdürülmesi, devlet güçlerini aşırı sağcı politikacıların direktiflerine tabi kılmaya yarıyor.
Ultra-Ortodoks toplumun birbirine sıkı sıkıya bağlıkları aralarında güçlü bir aidiyet duygusu sağlıyor ve dış dünyadan neredeyse tamamen izole olmuş hayat tarzları dış etkilere direnme gücü veriyor. Toplumsal uyum adına ultra-Ortodoks Yahudiliği modernleştirme girişimleri İsrail’de artık konuşulmuyor bile.
Haredilerin dış dünyaya kapalı, izole hayat tarzları İsrail dış politikasına da yön veriyor. Netanyahu hükümetinin Filistin halkına karşı insanlıkdışı uygulamalarına dünyadan gelen tepkileri umursamıyorlar. Bütün dünyada Yahudilere ve İsrail’e karşı yükselen nefret gerek İsrail içinde gerekse diasporda bir kısım Yahudileri endişeye sürüklerken Harediler Gazze’nin tamamen işgalinden geri adım atmıyorlar.
Liberal-laik Yahudiler, İsrail hükümetinin devlete yönelik saldırısının olduğunu, mevcut İsrail hükümetinin rejimi dönüştürdüğünü; devleti, işleyişini, meşruiyetini, yönelimini ve felsefesini parçalayarak liberal karakterini zayıflattığını savunuyorlar. Devam eden savaş hükümete siyasi hakları kısıtlama, hukuk kurallarını ihlal etme ve devletin gücünü zayıflatma fırsatı vermiştir. Netanyahu hükümetinin Hamas’ın sürpriz 7 Ekim saldırısında yaşanan zafiyeti orduyu ve istihbaratı zayıflatmak için kullandığı, ekonomik bürokrasinin özerkliğini zayıflatmaya yönelik çaba gösterdiği, yargıyı etkisizleştirmek için bir dizi yasa girişiminde bulunduğu ve kolluk kuvvetlerini siyasallaştırdığı bu çevreler tarafından iddia ediliyor.
İsrail artık parçalanmış, kırılmış, dağılmış bir sosyal dokuya sahip. Sanki birisi Kudüs, diğeri Tel Aviv başkentli iki devlet halinde yaşıyor. Kurucusu oldukları devletin ve kurumlarının ellerinden kaydığını gören, kendilerine yaşama alanı kalmayacağının farkında olan liberal-laik kesimin koruma moduna geçmesi kaçınılmazdır. 7 Ekim Aksa Tufanı dindar Yahudilere nüfuz alanını artırmada uygun bir atmosfer sağlamış olsa da, İsrail müesses nizamı hala laik-siyonistlerin hakimiyetindedir. Görünen o ki, müesses nizam iç savaş tehdidine rağmen Haredileri askere almada geri adım atmayacaktır.
Hamas ile savaş nedeniyle ötelenmiş laik – Haredi iç savaşı kaçınılmaz olarak İsrail halkının önüne gelmektedir. İktidarın gücünü ve nimetini tatmış olan ultra-Ortodoksların (zaten inanmadıkları) seçimler yoluyla iktidarı devretmeye yanaşmayacakları tahmin edilmektedir. İktidarını devam ettirmek için bölgesel savaşı tırmandıran Haredi koalisyon, Hamas ile savaş gerekçesiyle silahlandırdığı ultra-Ortodoks tabanı iktidarı kaybetmemek için savaşa hazır hale getirmiştir.
Güncel Yazıları
Israel Moves Toward a Process of 'Redefinition'
31 Temmuz 2025
İsrail ‘Yeniden Tanımlanma’ Sürecine Gidiyor
30 Temmuz 2025
15 Temmuz’un 9’uncu Yıldönümünde PKK Silah Bırakırken FETÖ Siyasi Kaos Planlarına Dev..
15 Temmuz 2025
The Unstoppable(!) “IDF Strategy” Crumbled in the War With Hamas and Iran
02 Temmuz 2025
İsrail’in Hamas-İran Savaşı'nda Çöken Karşı Konulamaz(!) “IDF Strategy”si..
29 Haziran 2025
NTE Kısıtlaması Altındaki ABD’nin Savunma Sistemleri Risk Altında, Silah ve Mühimmat ..
18 Haziran 2025
ABD’nin Makyajları Dökülmeye Devam Ediyor: Hava Trafik Sistemi Çökmüş Durumda..
12 Haziran 2025
ABD Başkanı Trump'ın Körfez Ziyareti ve Abartılı Anlaşmalar
21 Mayıs 2025
Türkiye’nin Nükleer Denizaltı İnşa Projesi Küresel Güç Olma Hedefinin İlanıdır..
03 Mayıs 2025
Türk Devletleri Türkiye’ye Neden İhanet Etsin?
18 Nisan 2025
Küresel Sistemin Sahibi ABD’ye İsyan, Beyaz Saray’a Kadar Uzandı
03 Mart 2025
ABD’ye Elini Veren Kolunu Kurtaramaz! 106 Milyar Dolarlık Hibe Nasıl 500 Milyar Dolar..
24 Şubat 2025
Trump’ın Dünyayı Şaşkına Çeviren Gazze Planı
08 Şubat 2025
Trump’ın Hamleleri ABD’nin Çöküşüne İşarettir
26 Ocak 2025
The Nightmare Awaiting Israel After the Ceasefire
25 Ocak 2025