Levent AYDIN

Levent AYDIN

Tüm Yazıları

Kazancın Borsa Olsun

13 Ocak 2020
h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

Yeni yıla maalesef ülke olarak etrafımızda yaşanan dış siyasi gerginlik ve sert tehditlerle girsek de kısa süre içinde bu olumsuz hava, esen sıcak rüzgârlarla şimdilik dağılmış gibi görünüyor. Dışardan esen sıcak ve yumuşak hava yurt içinde bazı ekonomik veri ve istatistikle birleşerek içimizi ferahlatır gibi oldu.  

Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) 2019 yılına ait finansal varlıkların ortalama aylık ve yılık getirilerini açıkladı. TUİK’in açıkladığı enflasyondan (TÜFE) den arındırılmış getirilere göre 2019 yılında en çok reel getiriyi %19 ile devlet tahvil kazandırdı. Bunu %16,5 ile külçe altın, %9 ile mevduat faizi ve %7,8 ile BIST100 izledi. Bunlar kazandırırken yabancı paralardan dolar yıllık bazda %1,6 ve Euro yıllık bazda % 4 değer kaybederek yatırımcısını üzdü. Bu yerleşiklerin döviz taleplerini yani dolarizasyonu azaltıcı, düşük faizi de destekleyici yönde iyi bir işaret kabul edilebilir.

Bu kazançlarda bir yıl yerine 18 yıl geriye baktığımızda yine Borsa İstanbul yönetiminden gelen açıklamalara göre; 18 yıl süresince her ay bir çeyrek altına yatırım yapanlar 100 bin Lira,  çeyrek altın fiyatı kadar doları dövizi mevduat hesabında tutanların ise 75.000 Lirası olacaktı. Altın ve döviz yerine temettü getirisi 10 hisse senedi satın alsaydı elde ettiği temettü gelirleri bugün altın ve dövizin toplam getirisine yani yaklaşık 170 bin liraya ulaşıyor olacaktı 

Bu durumda borsada kısa farlar yerine uzun farları istikrarlı ve daha fazla kazanç için yakmak gerekebilir. Anlaşılan Borsa kısa vadeli alış ve satışlar yerine daha uzun vadede altından da dövizden de daha çok getiri sağlıyor. Hem bu getirinin anlık sermaye üzerindeki kazançlar yerine temettüye dayanması ekonominin sağlığı açısından çok değerli olmakta.

Rüzgârı arkasına alan tam “gazlı” elektrik üretimi

Elektrik üretiminde tam gaz giderken arkasında rüzgârın olması hem iklim hem de yerli üretim için sevindirici bir haber olsa gerek. 2019 yılında doğal gaz santralleri, 917,4 megavat kurulu güçle devreye giren kapasitede en yüksek paya sahip oldu. Bu dönemde devreye alınan ikinci en büyük kapasiteyi 578 megavat ile rüzgâr santralleri oluştururken, yerli kömür santralleri 514 megavat ile üçüncü sırada yer aldı. Geçen yıl devreye giren kapasiteyle, Türkiye'nin elektrikteki kurulu gücü 91 bin 341 megavata ulaşarak:

Gücünü rüzgârdan alan bir ülke olma yolunda esmeye çalışıyor.

Faiz Oranındaki Düşüşler Nihayetinde İşsizlik Oranını Düşürebilecek mi?  

Bütün bu güzel verilerin yanında çok hayati bir beklentimiz var: işsizlik oranın düşmesi. TUİK Ekim ayı işsizlik oranını yüzde 13,4 olarak açıkladı.

Düşük faiz ile işsizlik oranının düşmeye başlaması gerekmez mi?  Bu kadar düşük faizlere rağmen hala bu kadar yüksek işsizlik caiz midir? Yaygın iktisat teorilerine göre hayır. Aslında ekonomi kuram ve politikaları enflasyona rağmen parasal genişlemeyle düşen faizler tüketim ve yatırım harcamalarını artırır, artan harcamalar da üretimin artmasına neden olur ve bu da daha çok işgücünü istihdam etmeyi ve en nihayetinde işsizliğin gecikmeli olsa azalmasını sağlar.  Şimdi 2019 yılının başında yüzde 24’lerden yüzde %12’lere inen faizlerin artık istihdam doğurmasını bekliyoruz. Filhakika nihai hedef işsizlik oranının düşürülmesidir.

Kim bilir belki de bu uğurda Merkez Bankası faiz sınırlarını zorlayarak bu haftaki para piyasası kurulunda düşüş trendini bozmamak adına çok küçük de olsa politika faizini indirmeye devam eder. 

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA