Halil İbrahim BÜYÜKBAŞ

Halil İbrahim BÜYÜKBAŞ

Tüm Yazıları

“İsrail ve Batı Menşeli Teknolojilerin Siber İşgal Tehlikesi!"

07 Kasım 2025
h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

 Türkiye’nin Dijital Egemenlik Savaşı!

Düşünsenize, ülkenizin; kritik iletişim altyapıları, bilgi sistemleri ve siber güvenlik yazılımları artık yeni bir tedarikçiyle yönetilecektir.

Bu tedarikçi, küresel pazarda başarılarıyla tanınan ama devlet destekli bir yabancı şirkettir. Üstelik hizmeti bedava sunmaktadır.  Güncellemeler, bakım ve uzaktan yönetim dâhil.

İlk bakışta herkes memnundur: maliyet düşer, sistemler hızlanır, grafikler daha güzel görünür. Ama kısa süre sonra fark edilir ki, her güncelleme sisteme yeni bir “göz” kazandırmakta, her telemetri paketi gizlice dış sunuculara veri göndermektedir. “Teknik destek” bahanesiyle gelen ekipler iç ağlarda gezmekte, “optimizasyon” adı altında yüklenen yazılımlar sistem davranışlarını sessizce değiştirmektedir.

Kimse para ödememiştir ama aslında en yüksek bedel ödenmiştir: erişim, veri ve kontrol. Artık donanım oradadır, ama karar verme gücü uzaktadır.

Para değil; bağımlılık en tehlikeli teslimiyettir. Çünkü bağımlı sistem, bir gün tek bir komutla “offline” olur.

Ve işte o anda... bir ikili krizde, siyasi gerilimde ya da siber saldırı senaryosunda her şey bir anda kapanabilir. Bir ülke, kendi altyapısında kilitli kalabilir. O an artık çok geçtir; çünkü sistemin anahtarı başkasının elindedir.

Bu nedenle, kritik altyapılar, komuta merkezleri, kamu kurum ve kuruluşları; ileride düşman olması muhtemel devletlerin veya onların kontrolündeki şirketlerin inisiyatifine asla bırakılmamalıdır. Kritik alım ihaleleri de büyük indirimlerin, büyük fiyat kırımlarının karşılığı aslında sizin mahrem bilgilerinizdir.

Türkiye’deki Skandallar — İstanbul ve Bursa Örneği

2025’in ortalarından itibaren İstanbul ve Bursa’da patlak veren veri sızıntısı skandalları, Türkiye’nin dijital güvenliğini sarstı. 

İstanbul’da “İstanbul Senin” adlı mobil uygulama üzerinden 4,7 milyon kullanıcının kişisel verileri sızdırıldı. Verilerin bir kısmı İsrail, ABD ve Almanya merkezli sunuculara aktarıldı; bir bölümü dark web üzerinde satışa çıkarıldı. Alt uygulamalardan “İBB Hanem” üzerinden 11 milyon seçmen verisi dışarıya sızdırıldı. Soruşturma halen devam ediyor; çok sayıda isim casusluk suçlamasıyla yargılanıyor.

İBB davası sürerken, benzer bir skandal Bursa Büyükşehir Belediyesi’nde patladı. 12 Mayıs 2025’te yapılan Network İzleme Yazılımı ihalesi, İsrail bağlantılı olduğu açık kaynaklarda belirtilen ODYA Bilişim adlı firmaya verildi. ODYA-CHECK POİNT, İsrail merkezli SolarWinds şirketinin Türkiye temsilcisi olarak biliniyor. Böylece 3,6 milyon Bursalı’nın ağ trafiği ve dijital altyapı verileri, dolaylı biçimde İsrail merkezli sistemlerin erişimine açık hale geldi.

İsrail Bilişim Şirketleri — 8200’ün Gölgesindeki Gizli Ağ

İsrail, siber güvenlikte “başarı” maskesi altında devlet destekli bir küresel veri toplama ağı kurdu. Bu ağın görünmeyen merkezi, İsrail Askerî İstihbaratı’na bağlı 8200 Birimi’dir. Bu birimden çıkan yüzlerce mühendis, sivil sektörde şirketler kurarak istihbarat uzantılarını sürdürmektedir.

Öne çıkan İsrail menşeli firmalar: Check Point, SolarWinds, Mobileye, Waze, Mellanox, OrCam, Wix, IAI, Teva. Bu firmalar ağ güvenliği, bulut servisleri, yapay zekâ ve veri işleme teknolojileri üretmekte; ancak İsrail yasaları gereği topladıkları her veriyi devlet istihbarat kurumlarına aktarmakla yükümlüdür.

İsrail’e Destek Veren Küresel Teknoloji Devleri!

İsrail’in siber stratejisi yalnızca kendi şirketleriyle sınırlı değildir. Dünyanın en büyük teknoloji markaları, doğrudan ya da dolaylı şekilde İsrail ordusuna, istihbarat birimlerine ve teknoloji altyapısına destek vermektedir.

Amazon, Google, Microsoft, Apple, Cisco, Dell, HP, IBM, Intel, NVIDIA, Oracle ve Palo Alto Networks bu zincirin en güçlü halkalarıdır. Bunların kritik kademe çalışanları İsrail 8200 Askeri İstihbarat biriminin eski personeli demeyeceğim. Birimin görevlendirdiği personeldir.

“Her Şey Heron’larla Başladı”

İsrail; hem paramızı aldı hem gökyüzümüzü, dağlarımızı, mahrem bölgelerimizi haritaladı!

O gün bize “teknoloji satıyorum” dediler... Bugün aynı akıl, aynı niyet, aynı ağlarla devletin damarlarına “yazılım” kılığında sızıyor!

Unutmayın: 2000’lerin başında Heron’larla başlayan bağımlılık, 2010’larda elektronik zafiyetlere, 2020’lerde siber casusluğa dönüştü.

Philips, Siemens ve Cisco — Tasarlanmış Güvenlik, Görünmeyen Gözetim

Philips ve Siemens, CIA ve BND koordinasyonuyla geliştirilen “Fake Aroflex Kripto Cihazı” üretiminde doğrudan rol almış; Türkiye’ye satılan bu cihazlar zayıflatılmış şifreleme algoritmaları sayesinde diplomatik ve askerî yazışmaları yıllarca yabancı istihbarata açık hale getirmiştir.

Benzer bir örnek yıllar sonra Cisco üzerinden yaşandı. Bir kamu kurumuna gelen resmi yazıda şöyle deniliyordu: “Size sattığımız 40 adet cihazın bizim belirlediğimiz amacın dışında çalıştığından şüpheleniyoruz. Müsaade ederseniz, ekibimiz ücretsiz olarak gelip yerinde inceleme yapsın.” Kurum bu talebi reddetti. Çünkü cihazlar kapalı ağ (air-gap) sistemindeydi. Bu olay, ilgili firmanın kapalı ağda bile sattığı cihazları takip ettiği, teknik destek bahanesiyle de yerinde sızma girişimi yapılabileceğini gösterdi.

Ancak en dikkat çekici olan, bu markaların hâlâ kamu ihalelerinde tercih edilmesi. Güvenliğimizi, güvenliği tasarlayan yabancı firmalara emanet etme alışkanlığı artık stratejik bir zaafiyet hâline gelmiştir.

Ulusal Güvenlik ve Veri Egemenliği

Bir belediyenin ağında, bir bakanlığın sisteminde veya bir altyapı tesisinde bu markalardan biri varsa, devletin dijital sinir sistemi artık yerli değildir. Bu, klavyeyle değil, kodla yapılan bir işgaldir. Gazze’de sivilleri izleyen, İran’ın nükleer tesislerine saldıran, Ukrayna’daki savaşta dronları yönlendiren aynı algoritmalar, bugün Türkiye’de belediye sistemlerinde sessizce çalışıyor olabilir.

Acaba; sadece belediyeler mi? Bizim kritik komuta sistemlerimiz, enerji ve savunma sanayimizin siber güvenliği Siyonist İsrail ile ilintili firmalara verdiler mi?

Artık Yönümüz Doğuya Dönelim!

 “Dost Görünen Düşman” Prensibiyle Tedbir

Yerli ve millî çözümler yeterli değilse, artık dost görünen düşman riskini de hesaba katma zamanı gelmiştir. Batı ve İsrail menşeli teknoloji şirketleri, askeri, ekonomik ve siyasi krizlerin merkezinde yer almaktadır. Bunların en basit örneği, CAATSA yaptırımlarıdır. Parasını ödediğimiz uçak, araç, cihaz ve sistemleri parasını ödediğimiz halde vermediler. Hatta bakım için gönderilen cihazları geri vermediler. İlerde düşman olması muhtemel dost görünümlü ülkelere daha ne kadar güveneceğiz? Konu Türkiye olunca; NATO üyesisiniz, üye olmayan ülkelerin bilişim teknolojilerini kullanamazsınız derler. Ama kendileri kullanır! Oysa ki; NATO'nun dost olduğunu bana kimse söyleyemez. Biz 50 yıldır NATO üyesi ülkelerin kurup büyüttüğü ve NATO silahları ile donattığı terör örgütleri ile vekalet savaşı yürütüyoruz. En son 15 Temmuz hain darbe girişimi bir NATO-FETÖ operasyonu idi. Halen daha darbeye katılan hainlerin bir kısmı NATO ülkelerinde baş tacı!

Bu yüzden Türkiye yönünü; teknoloji transferinde, üretim ortaklığında ve veri egemenliğinde Uzak Doğu’ya çevirmelidir.

“Önce yerli, sonra güvenli Doğu, asla sorgusuz Batı.” Bu ilke artık Türkiye’nin dijital doktrini olmalı.

Bu tercih; Çin, Güney Kore, Japonya ve diğer Asya ülkeleriyle teknoloji transferine, ortak üretime ve çok kaynaklı dengeye dayanmalıdır.

Geçmişten ders alınmalı. Geçmişte yaptılar, yine yapacaklardır...

Unuttuk mu?

İsrail'in siber saldırısında Hizbullah'ın çağrı cihazları patlamış, 8 kişi öldü, 2 bin 800 kişi yaralanmıştı.

Düşünsenize veri merkezlerinizin kendiliğinden(!) yandığını... Masanızda ki, monitörlerin patladığını... Olmaz mı? Yapmıyorsa iki sebebi vardır. Birincisi, para kazandığı için, ikincisi ise; sizi dinleyip takip ettiği içindir. Soğuk savaş dönemlerinde telsiz dinlemelerinde "korunmuş frekans" tabiri vardı... Bu tabir dinlenen düşmanın yayın yaptığı frekanstı. Eğer karıştırır, ya da taciz edersen dinlenen düşman uyanır, frekans kanalını değiştirir... Yumurtlayan tavuk kesilmez. Unutma!

Boykot evet! Gazze'de soykırım yapan Siyonist İsrail'i boykot ediyoruz... Bu boykot sadece kola ve deterjan ile sınırlı kalmamalı! Dijital boykot ile devam etmeli.

Unutma ki; Hayber’de peygamberimizin yaptığı gibi Yahudilerin hurma ağaçlarını keseceğiz. Yani boykot edeceğiz. Bu boykot sadece Gazze'de ki mazlumlar için değil, kendi güvenliğimiz için de!

 

İsrail’e Destek Veren Küresel Teknoloji Şirketleri Tablosuna Ulaşmak için tıklayınız.

(E)Tuğg. Halil İbrahim BÜYÜKBAŞ

 

 

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA