Alper TAN

Tüm Yazıları

Her 14 Mayıs'ın Bir 15 Mayıs'ı Vardır

15 Mayıs 2018
h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

Küresel düzenin kurucusu ve sahibi olan sömürgeci devletlerin bu güne kadar “demokrasi,” “insan hakları,” “özgürlükler” gibi süslü kavramların arkasına gizledikleri şiddet ve zulme yaslanan gerçek yüzleri artık daha açık ve net görünmeye başladı.

“Uluslararası sistem” adı altında ifade edilen, siyasi, diplomatik, askeri, ekonomik-finansal veya hukuki yapıların hemen hemen tamamı aslında beşli küresel çetenin birer vesayet kurumlarıdır ve bunların diğer alanlarda da altyapıları mevcuttur.

Böyle bir küresel düzenden hak ve adalet, barış ve huzur beklemek lüzumsuz, beyhude bir çaba olmanın ötesinde zaman kaybı ve açık bir aldanmadır.

1.8 Milyar nüfusa erişmiş devasa bir Müslüman kitlenin, gassalın önündeki meyyit gibi örselenmesi, aşağılanması, her gün hakaretlere muhatap olması, talep ve görüşlerine hiç itibar edilmemesi kabul edilemez.

İslam’ı terörle eş tutan, Müslümanları da “gerici teröristler” sayan Haçlı Batı, şimdi işi bir basamak daha yukarı çıkartıp İslam’ın nasıl olması gerektiğini de dikte etme densizliğine kadar vardırdı.

Eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozi, üç eski başbakan ve 300 akademik soytarının kendilerince Kur’an ayetlerini “ayıklama” cüretkarlığına girmeleri başka neyin eseri olabilir..

Dünya tarihinde bu güne kadar hangi devlet, üçüncü bir devletin topraklarından, başka bir devlete başkent bağışlama cömertliğine başvurmuştur? Ama ABD, Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa’nın yer aldığı Filistin Devleti’nin öz toprağı olan Kudüs’ü Siyonist İsrail’in başkenti olarak bağışlama cömertliğine tevessül etmektedir. Suriye’de kendi vatanlarından, başka ülkelere sürülen halka, kulaklarını kapatan ve hatta o halkı vatanlarından sürenlere destek olan ABD, söz konusu Siyonistler olunca, “el kesesinden başkent bağışlıyor.”

Görünen o ki 14 Mayıs’ta büyükelçilik ofisini Kudüs’e taşıyan Donald Trump, aslında elçiliğin kapısını açarken muhtemelen Cehennemin kapılarını da araladı.

Bugünden yarına olmasa bile bu hamlenin karşılıksız kalmasını beklemek, olsa olsa tarihi tecrübelerden ders almamış güç sarhoşluğuna kapılan haydut siyasetçilerin cehaleti olabilir.

Artık Saddam Hüseyin’in olmaması, İran’ın ambargolarla izole edilmesi, Mısır’da darbe ile bir kuklayı başa getirmiş olmaları, Suriye’deki savaşın devam ediyor olması ve Lübnan’ı ciddiye almıyor olmaları, Siyonist İsrail ve Haçlı destekçilerini heveslendiriyor ve cesaretlendiriyorsa.. Bu onlar açısından çok yanıltıcı olabilir..

Geçen yıl Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi Mescid-i Aksa ve Kudüs, Müslümanlar için bir imkan meselesi değil, “iman meselesidir.”

15 Temmuz 2016’da yargıdaki ve ordudaki FETÖ-NATO unsurlarını kullanan ABD ve diğer müttefikleri, o gece her şeyi hallettiklerini ve devleti ele geçirdiklerini düşünüyorlardı. Hatta kutlamalara başlamışlardı. Peki ertesi gün neler oldu? 15 Temmuz’da ABD adına ülkeyi işgale kalkışanlar ertesi gün hapse girdiler ve devletten kazındılar.

Siyonistler şunu çok iyi bilirler ki Hz. Musa Firavun’un sarayında yetişmişti. Eğer ABD ve İsrail, Mısır’da destekleyerek başa getirdikleri çağdaş Firavun’a güveniyorlarsa büyük hayal kırıklığına hazır olmalılar.

Nasıl ki 15 Temmuz’un bir de 16 Temmuz’u oldu ise, 14 Mayıs’ın da bir “15 Mayıs’ı elbette vardır..”

Sözün özü şudur: Elbet “Her Firavun’a bir Musa bulunur..”

Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) internet sitesi sde.org.tr yaklaşık iki yıllık aradan sonra bugün yani 15 Mayıs 2018’de yeniden yayında..

Hayırlı olsun

 

15 Mayıs 2018

Alper TAN

 

 

 

 

 

 

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA