Alper TAN

Tüm Yazıları

İsrail’in Sonbaharı

01 Ağustos 2025
h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

7 Ekim 2023’te Aksa Tufanı başladığında, ABD başta olmak üzere Avrupa ülkelerinin neredeyse tamamı İsrail’in yanındaydı. O tarihten bu yana BM toplantıları başta olmak üzere konuyla ilgili uluslararası toplantılarda hangi ülkenin ne yönde oy kullandığına bakılırsa bu tablo açıkça görülecektir.

Bu noktada Avrupa’da ilk zamanlarda İsrail’e sesini yükselten Avrupa ülkesi İspanya oldu. Sonra dengeler hızla değişmeye ve küresel çapta hem halklar hem de devletler seviyesinde Filistin halkına destek, İsrail soykırımına itiraz sesleri yükselmeye başladı.

İspanya’nın ardından, Norveç, Fransa, İngiltere ve Hollanda da açık ve net olarak İsrail’e desteğini çekmeye başladı. Sadece desteklerini çekmiyorlar. Bazıları tanıdı ve bazıları da eylül ayında Filistin Devleti’ni tanıyacaklarını ilan ettiler.

Filistin Devleti, 1988 yılında bağımsızlığını ilan ettikten sonra, şu anda Birleşmiş Milletler üyesi 193 ülkeden 149’u tarafından tanınıyor.

22 Mayıs 2024’te İspanya, İrlanda ve Norveç, Filistin’i bağımsız bir devlet olarak tanıma kararı aldılar ve bu karar 28 Mayıs 2024’te yürürlüğe girdi.

İngiltere Başbakanı Keir Starmer, İsrail’in Gazze’de ateşkese varmaması durumunda, eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Filistin devletini tanıyacaklarını açıkladı.

Malta Başbakanı Robert Abela da aynı şekilde eylül ayında Filistin’i tanıyacaklarını duyurdu.

Hollanda, İsrail’in Gazze’deki operasyonları nedeniyle Avrupa Birliği’ne İsrail ile ticari ilişkileri gözden geçirmesi çağrısında bulundu. Hollanda’da on binlerce kişi İsrail’in Gazze’deki harekâtını protesto etti. Diğer Avrupa başkentlerinde de durum farklı değil.

İsrailli soykırımcı iki bakan, Ben-Gvir ve Smotrich’in Hollanda’ya girişleri de yasaklandı. AB üyesi ülkeler, İsrail’e yaptırımları tartışıyor.

Fransa, 24 Temmuz 2025 tarihinde yaptığı açıklama ile eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Filistin’i tanıyacaklarını açıkladı.

Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, İsrail’in Suriye içindeki askeri müdahalelerini eleştirerek bu operasyonların “zamansız” olduğunu ve bölgedeki istikrarı sağlamaya yönelik ABD çabalarını engellediğini belirtti. Barrack ayrıca ABD’nin bu saldırılarda dahli olmadığını, İsrail’in tek başına hareket ettiğini vurguladı.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, Trump’ın İsrail’in Suriye’de ve Gazze’de gerçekleştirdiği bazı operasyonlar karşısında “habersiz yakalandığını” iletti. Özellikle Suriye’deki bombalama ve Gazze’deki bir Katolik kilisesinin vurulması olaylarından Trump’ın “rahatsızlık duyduğu” bildirildi.

İnsanî krize ilişkin olarak Trump, İsrail Başbakanı Netanyahu’ya “Gazze’de gıdanın, sivillere ulaştırılmasını sağlamasını” açıkça iletti.

ABD içinden son günlerde gelen tepkiler ve ifadeler de dikkat çekiyor.

Trump yönetimi içinde bazı yetkililer, medyaya sızdırılan haberlerle, İsrail başbakanını “her şeyi bombalayan çılgın biri” olarak tanımladılar ve Netanyahu’nun bu tutumunun Trump’ın bölgede kurmak istediği diplomatik yapıya zarar verebileceğini söylediler.

Analistler ve bazı medya kaynakları, Trump’ın İsrail’e yönelik sergilediği hayati desteğe rağmen, Netanyahu yönetiminin tek taraflı askeri kararlarının Trump’ın Orta Doğu’da barış inşa etme çabalarını zora soktuğunu belirtiyorlar.

ABD içinde bazı yetkililer Netanyahu’yu eleştirdi; destek sınırları ve diplomatik riskler vurgulandı.

Görülüyor ki Trump yönetimi, İsrail’e desteğini sürdürecekmiş gibi gösteriyor ama aynı zamanda operasyonların zamanlaması, sivillere etkisi ve diplomatik yollarla çözüm beklentisi üzerinden ciddi rahatsızlık ve sınırlama mesajları da veriyor.

Ancak Norveç, Malta, İngiltere, Fransa ve Hollanda gibi ülkelerin İsrail’e ciddi eleştiriler getirdikten sonra Filistin Devleti’ni tanıma aşamasına gelişine bakılırsa bu süreçlerin adı geçen ülkelerle ABD’nin arka planda mutabakatları doğrultusunda adımlar olduğunu söyleyebiliriz.

Görünüşe göre ABD, önce Avrupa ülkelerinin İsrail’e desteklerini çekmelerini ve Filistin’i tanımalarını bekliyor. İsrail’in arkasında destekçi tek devlet haline gelince de ABD Başkanı Donald Trump rahatlıkla İsrail yönetimine “Bakın biz ABD olarak bu güne kadar yanlış da olsa malî, siyasi, silah, mühimmat, istihbarat, uluslararası mahkemelere baskı, medya sansürü ve hatta yüzlerce ABD askerinin ölümü pahasına her türlü desteği verdik. Ama siz başaramadınız, Hamas’ı yok edemediniz. Üstelik Hamas bugün bütün dünyada işgale karşı direnen masum bir halk hareketi olarak görülüyor ve destekleniyor. İsrail olarak ABD’nin başına ağır bir yük oldunuz. Biz bu yükü daha fazla taşıyamaz olduk ve bırakıyoruz. Artık ne haliniz varsa görün” diyebilir.

Eğer Trump yönetimi önümüzdeki bir, iki ay içinde bu noktaya gelirse şaşırmamak lazım. Çünkü Başkan Trump, Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve Suriye Temsilcisi Tom Barrack’ın sene başından bu yana konuşmaları dikkatlice irdelenirse bu durum anlaşılacaktır.

Gelişmeler hızla bu yönde ilerliyor.

ABD de desteğini çekerse soykırımcı terör devleti dünyada tek başına kalacak ve İsrail’i birikmiş olan bir asırlık kin, nefret, intikam ateşi ve öfkeden hiç kimse kurtaramayacaktır.

İsrail yönetimi ve bu soykırımcı yönetimlere destek veren insanlığını hiç kazanamamış veya kaybetmiş İsrail halkı bu son günlerin tadını(!) çıkarsınlar.

Çünkü büyük ihtimalle bu, İsrail’in sonbaharı olacaktır.

Alper Tan

29 Temmuz 2025

 

Güncel Yazıları

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA