Abdul Satar KAWA
Tüm Yazılarıİsrail ile ilgili kaleme aldığımız “İsrail’in sonu her zamankinden daha yakın” başlıklı yazımızda, Batılı devletlerin İsrail’i yalnız bırakma politikasını izlemeye başladıklarını belirtmiştik. Bu devletler yalnızca İsrail’i tecrit etmekle kalmayıp, çok yakında Filistin devletini tanıyacak noktaya gelmiş durumdalar. Özetle Batı da dahil olmak üzere tüm dünyada İsrail, “soykırımcı”, “terör devleti” ve “apartheid rejimi” gibi kavramlarla anılarak meşruiyetini kaybettiği bir döneme girerken; Filistin ise tam tersine, haklı davasıyla tüm dünyada giderek daha fazla kabul görmekte ve haklılığına inanılmaya başlandığı bir döneme girdiğimizi yazmıştık.
Bu yazımızda ise 7 ekim 2023 Aksa Tufanından sonraki süreçte Batıda İsrail’in ve yahudilerin sadece devletler nezdinde değil aynı zamanda Batıda yaşayan halklar nezdinde nasıl bir imaj kazandığı ve bu halkların İsrail’den ve Yahudilerden nasıl nefret etmeye başladıklarını ele alacağız.
İngiltere’de Her beş kişiden biri Yahudilerden nefret ediyor
YouGov tarafından 1-2 Eylül tarihlerinde çevrimiçi gerçekleştirilen ve The Jerusalem Post’ta yayımlanan bir ankete göre, İngilizlerin yüzde 21’i antisemitik ifadeleri onaylıyor. Araştırma, özellikle gençler arasında İsrail’e karşı düşmanlığın hızla arttığını gösteriyor. Ankete göre, İngiliz halkının neredeyse yarısı İsrail’in Filistinlilere, Nazilerin Yahudilere davrandığı gibi davrandığını düşünüyor. Bu oran geçen yıla kıyasla yüzde 12 artış gösterirken, gençler arasında yüzde 60’a kadar yükseliyor.
Araştırma, 18-24 yaş aralığındaki gençlerin yaklaşık yarısının İsrail’i açıkça destekleyen kişilerle vakit geçirmekten rahatsız olduğunu ortaya koydu. Gençlerin yüzde 20’si ise İsrail’in var olma hakkı bulunmadığını düşünüyor.
Öte yandan, gençlerin yüzde 19’u Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’e düzenlediği saldırının haklı olduğuna inanıyor.
ABD Halkının %65’i Hükümetin Gazze’ye Yardım Etmesini, %58’i de Filistin Devleti’nin Tanınmasını İstiyor
Bu tablo ABD’de farklı değil. 20 Ağustos tarihinde açıklanan son Reuters/Ipsos anketine göre Amerikalıların yüzde 65'i ABD'nin Gazze'de açlık çeken Filistinlilere yardım etmesi gerektiğini düşünüyor. Ankete katılanların yüzde 28'i bu görüşe katılmazken, katılmayanların yüzde 41'i Cumhuriyetçi seçmenlerden oluşuyor.
Aynı ankette Amerikalıların yüzde 58'i BM'nin Filistin'i bağımsız bir devlet olarak tanıması gerektiğini söyledi.
Öte yandan, ankete katılanların %59'u İsrail'in Gazze'ye askeri müdahalesini “aşırı” olarak değerlendirdi. Şubat 2024'te %53 olan bu oran, kamuoyunda İsrail'e yönelik eleştirilerin arttığına işaret ediyor.
Anket, Fransa, Malta, Avustralya, Kanada ve İngiltere'nin Eylül ayında BM Genel Kurulu'nda bir Filistin devletini tanıma planlarını açıklamalarından birkaç hafta sonra yapıldı.
ABD’li Z Kuşağı’nın da Yüzde 60’ı Hamas’ı Destekliyor
ABD’de yapılan son anket, ülkenin genç kuşağında İsrail-Hamas çatışmasına yönelik dikkat çekici bir eğilimi ortaya koydu. Harvard Üniversitesi Amerikan Siyasal Çalışmalar Merkezi ile The Harris Poll tarafından 20-21 Ağustos tarihlerinde 2025 seçmen üzerinde gerçekleştirilen ankette, katılımcılara “İsrail-Hamas çatışmasında İsrail’i mi Hamas’ı mı destekliyorsunuz?” sorusu yöneltildi.
Anketin sonuçlarına göre, 18-24 yaş aralığındaki Z kuşağının yüzde 60’ı Hamas’ı desteklediğini ifade etti. Sonuçlar, özellikle genç seçmenlerin, geleneksel Amerikan kamuoyunun aksine Filistin yanlısı bir eğilim sergilediğini ortaya koydu.
Bu Durumu Trump Bile İtiraf Etti, “Halkım İsrail’den Nefret Ediyor” Dedi
Financial Times’ın haberine göre Donald Trump, önemli bir Yahudi bağışçıyla yaptığı özel görüşmede, Cumhuriyetçi tabanda İsrail’e desteğin zayıfladığına işaret etti.
ABD Başkanı Donald Trump, İsrail’e olan halk desteğinin azaldığını belirterek, “Halkım İsrail'den nefret etmeye başlıyor” ifadelerini kullandı. Financial Times’ın haberine göre, bu sözler Trump'ın yakın zamanda önemli bir Yahudi bağışçıyla gerçekleştirdiği özel görüşmede dile getirildi.
Avrupa’da İsrailliler Yahudi Olduklarını Söyleyemez Hale Geldi
Avrupa ülkelerinde benzer bir durum söz konusu. Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı (FRA) tarafından en son yayımlanan 2024 Antisemitizm Anketi, Avrupa’daki Yahudi topluluklarının karşı karşıya kaldığı nefret dalgasını daha net bir şekilde ortaya koyuyor. 13 AB ülkesinde (Avusturya, Belçika, Çekya, Danimarka, Fransa, Almanya, Macaristan, İtalya, Hollanda, Polonya, Romanya, İspanya, İsveç) yaklaşık 8.000 Yahudi ile yapılan ankete göre, antisemitik olaylara yüzde 96 oranında maruz kalındı. Özellikle 7 Ekim 2023 sonrasında ve İsrail’in Gazze işgaliyle birlikte raporun ek verileri dramatik bir artışa işaret ediyor: bazı ülkelerde antisemitik olaylar yüzde 400’e varan oranlarda patladı. Bu yükseliş, İsrail’e yönelik nefretin Yahudi karşıtlığına dönüşmesiyle doğrudan bağlantılı olduğu vurgulandı. Bunun yanı sıra katılımcıların yüzde 78’i, İsrail politikalarının Nazi politikalarıyla kıyaslandığı söylemlere maruz kaldığını belirti.
Soykırımcı Netanyahu ve Hükümetinin Yaptıklarının Bedelini Tüm Yahudiler Ödüyor
Rapor, İsrail’in Gazze’yi işgali ve Gazze halkına uyguladığı soykırımın antisemitizmi körüklediğini açıkça ortaya koyuyor. Ankete göre, Yahudilerin yüzde 75’i İsrail hükümetinin eylemlerinden dolayı sık sık suçlandığını hissediyor. Bu oran Belçika, Fransa, Almanya ve İtalya’da yüzde 80’in üzerinde. Katılımcıların yüzde 79’u, İsrail’in var olma hakkını inkâr eden ifadelere; yüzde 76’sı ise İsrail’e diğer demokratik ülkelere uygulanmayan çifte standartlara maruz kaldığını söylüyor. Bunların yanında Yahudilerin topluca sorumlu tutulmasına yönelik söylemlerin özellikle online platformlarda yaygınlaştığı görülüyor.
Ülke Bazında Durum
İsrail’e Nefret Yükselirken, Filistin’in Haklı Davasına Destek Güçleniyor
İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü soykırım, Batı dünyasında bir yandan halklar nezdinde büyük tepkiye ve İsrail’e yönelik nefrete yol açarken, diğer yandan da kitlesel gösterilerin düzenlenmesine ve İsrail’in soykırımına sessiz kalınmamasına neden oldu.
Avrupa ve ABD başta olmak üzere birçok ülkede yüz binlerce kişinin katıldığı kitlesel gösteriler düzenlendi. Protestolar sadece sokaklarla sınırlı kalmadı; üniversiteler, sendikalar, sağlık çalışanları ve sanatçılar da Filistin davasına sahip çıkan eylemlerde ön saflarda yer aldı.
2025 yılı itibarıyla Avrupa genelinde 370’in üzerinde Filistin yanlısı gösteri kaydedildi. Hollanda’nın Lahey kentinde yapılan “Red Line” eylemleri 100 binden 150 bine ulaşan katılımlarla son 20 yılın en büyük protestoları arasında gösterildi. Belçika’nın başkenti Brüksel’de Ocak 2025’te 7 bin kişi sokağa çıkarken, Eylül ayında bu sayı 70–120 bin arasına yükseldi. İtalya’nın Roma kentinde ise binlerce kişi “savaşa, yeniden silahlanmaya, soykırıma ve otoriterliğe” karşı yürüdü.
Birleşik Krallık’ta Filistin için yapılan gösteriler rekor katılımlara sahne oldu. Londra’da Mart 2025’te 400 bin, Mayıs ayında ise 600 binden fazla kişi İsrail’in Gazze saldırılarını protesto etti. Haziran 2025’te yapılan “Red Line for Palestine” yürüyüşünde protestocular, dünya liderlerine İsrail’e silah ambargosu uygulama çağrısı yaptı.
Evet, başta da belirttiğimiz gibi, tüm bu gelişmeleri Netanyahu dışında kimse başaramazdı. İsrail’in ve Yahudilerin en büyük düşmanlarının bile yapamadığını Netanyahu ve hükümeti yaptı. Bir zamanlar Hitler’in zulmüne maruz kaldıkları için insanlığın merhametini kazanmış olan Yahudiler, bugün Netanyahu’nun politikaları sayesinde dünyanın ve halkların en fazla nefret ettiği kesime dönüşmüş durumda. İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü soykırım, sadece devletler nezdinde değil, halkların vicdanında da İsrail’i “soykırımcı” ve “terör devleti” olarak damgaladı. Kısacası, Netanyahu’nun politikaları, İsrail’in varoluşunu kendi elleriyle yok ederken, Filistin’in haklı davasını dünyanın gözünde hiç olmadığı kadar görünür ve güçlü hale getirdi. Son olarak da cevabını bulmamız gereken bir soru daha var sanki: Peki, günü gelince kaçacak hiçbir yeri olmayan soykırımcı Netanyahu ve hükümeti ne yapacak? Daha doğrusu onların sonu nasıl olacak?
Kur’an’ın pek çok ayetinde zalimlerin akıbeti açıkça anlatılır: Firavun ve ordusu, denizde boğularak helak edildi; Nemrut, böbürlendiği saltanatın içinde küçücük bir sivrisinek ile rezil oldu; nice kavimler zulümleri sebebiyle rüzgâr, sayha ve taş yağmurlarıyla yok olup gittiler.
Bugün Netanyahu ve hükümeti de aynı yolu izliyor. Geçmişte olduğu gibi bugün de zulüm üzerine kurulu bu siyaset çok ağır bir bedel ödemeye mahkûmdur.
Nasıl ki Firavun’un ihtişamlı orduları denizde helak edildi, Nemrut’un sarayı yerle bir oldu, Hitler ise tarihin en karanlık zalimlerinden biri olarak intihar ederek sahneden silindi; Netanyahu’nun ve hükümetinin de akıbeti farklı olmayacaktır.
Şüphesiz ki Netanyahu, Nemrut’tan, Firavun’dan ve Hitler’den bile daha acı bir sonla karşılaşacaktır.
Abdul Satar KAWA
Güncel Yazıları
Orta Asya’yı Sıcak Denizlere Bağlayacak Trans-Afgan Demiryolu Projesi
08 Eylül 2025
“ŞİÖ Tianjin Zirvesi: Batı Basınında Çin’in Çok Kutuplu Dünya Çağrısı ve ABD’ye Karşı..
04 Eylül 2025
İsrail’in Kaçınılmaz Sonu Her Zamankinden Daha Yakın
31 Temmuz 2025
Pakistan ve Hindistan’ı Savaşın Eşiğine Getiren Saldırı, Narendra Modi’nin Sahte Bayr..
30 Nisan 2025
Pakistan Taliban’ı Cezalandırmak mı İstiyor?
11 Şubat 2025