HABER ANALİZ: Türk Medyasında Azerbaycan Operasyonu

Türkiye’nin bazı medya kuruluşlarında ve sosyal medya hesaplarında, Azerbaycan devleti adına “Eurovision 2026’da İsrail yoksa biz de yokuz” başlığıyla yayılan haberler gerçeğe uygun değildir.

h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

20.09.2023. Azerbaycan, Karabağ’da kendi toprak bütünlüğünü bağımsızlığını kazanmasından 32 yıl sonra gerçekleştirdi. Azerbaycan devlet seviyesinde bu tarihi “Azerbaycan’ın Suverenliği Günü” olarak tarihe geçirdi. 192 askerini 23 saatte şehit veren ve sonucunda Karabağ’ın tamamında kontrolü ele alan, Rus barış güçlerinin misyonunu bitiren bu gün, Azerbaycan tarihinde pek önemli bir yer tutmakta.

20.09.2025. Türkiye medyasına bir haber düştü. Haberin metni tam olarak şöyleydi: “Azerbaycan, Eurovision 2026’dan İsrail’in ihracı durumunda yarışmaya katılmayacağını duyurdu.” Azerbaycan tarafından herhangi bir resmî açıklama yok. Üstelik daha birkaç gün önce beş Avrupa ülkesi, İsrail’in yarışmadan ihracını talep ederek, aksi takdirde yarışmayı boykot edeceklerine dair rest çekmişti.

Evet, bunların hepsi resmî kaynaklardan gelen bilgilerdi; lakin Azerbaycan’ın resmî kanadı asla böyle bir bilgiye yer vermemişti. Haberi yayımlayan kaynak, internet medyasında tekti; yani başka hiçbir gazete (Azerbaycan, Türkiye veya uluslararası nitelikte haber kaynakları) bu habere yer vermemişti. Gazetenin birkaç gün önceki Eurovision’u boykot haberine bakıldığında metnin içinde bir ara başlık dikkati çekiyor: “Azerbaycan her zamanki gibi”. Bu başlıkta hiçbir yeni bilgi yok, sadece Azerbaycan’ın en son Eurovision yarışmasında İsrail’e 12 puan vermesiyle ilgili (Mayıs 2025) bilgi geçiyor ve niyeyse Avrupa’daki onca ülke arasında bu habere Azerbaycan’ın ne tepki vereceği ile ilgili beklenti vurgulanıyor. Tesadüfe bakın ki, 4 gün sonra aynı gazete böyle bir asparagas habere yol veriyor; hem de tam Azerbaycan’ın egemenlik bayramında. Daha sonra da, Twitter(X) ve Instagram dahil bazı haber kanalları hemen bu bilgiyi teyitsiz biçimde yayımlıyor. Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı haberin yayılmasından 24 saat sonra hemen tepki göstererek, yazı yayımlıyor ve tüm bu haberleri yalanlıyor:

Türkiye’nin bazı medya kuruluşlarında ve sosyal medya hesaplarında, Azerbaycan devleti adına “Eurovision 2026’da İsrail yoksa biz de yokuz” başlığıyla yayılan haberler gerçeğe uygun değildir.

APA’nın elde ettiği bilgilere göre, Dubrovnik şehrinde 15–16 Eylül tarihlerinde düzenlenen etkinlikte 6 ülkenin — İspanya, Hollanda, Slovenya, İzlanda, İrlanda ve Belçika — yayıncıları resmi bir açıklama yaparak, İsrail yarışmaya kabul edilirse katılımdan vazgeçeceklerini bildirmişlerdir.

Etkinlik çerçevesinde bu bağlamda herhangi bir tartışma yapılmamış, aynı zamanda diğer ülkeler ve Azerbaycan tarafından da söz konusu teklifle ilgili herhangi bir açıklama veya başka bir yorum yapılmamıştır.

2–4 Aralık tarihlerinde Cenevre’de gerçekleştirilecek EBU Genel Kurulu’nda, İsrail’in katılım meselesi üye ülkelerin oylamasına sunulacaktır.

Dolayısıyla karar, yarışma yönetimi tarafından değil, doğrudan EBU üyeleri tarafından verilecektir.

Bu nedenle organizatörler, mali yaptırıma uğramadan yarışmadan çekilme için son tarihi 10 Aralık’a kadar uzatmışlardır.”

Artık Azerbaycan bu duruma alıştı, maalesef. Çünkü bu bir ilk değil. Son da olmayacak gibi duruyor. Türkiye ve Azerbaycan’ın belki de tarihte görülmemiş biçimdeki yakınlığı, kardeşliği,  “Tek Millet, Tek Devlet”  şiarıyla hareket etmesi, yeni kurulan düzen içinde inanılmaz bir bağla diğer ülkelere de örnek olarak dış politikadaki müthiş koordinasyonla hareket etmesi, elbette ki bazı kesimleri rahatsız edecektir. Bu arada, sırayla söylediğim bu meziyetler benim değil, bizzat resmî makamların, Dışişleri bakanlarının ve hatta cumhurbaşkanlarının dilinden defaatle duyduğumuz açıklamalar.

Evet, bu bir ilk değil; çünkü daha 1,5 ay önce, Azerbaycan-Türkiye kanadı Washington’da Nahçıvan’ı Azerbaycan’la kesintisiz birleştirecek ve Türkiye’yi Turan Yolu’na bağlamayı sağlayarak yüzyıllık hayali gerçekleştiren  diplomatik zafer kazanınca “Azerbaycan Türkiye’yi sattı” dediler; şu an gelişmeler göz önünde ve bunu söyleyen kesimden ses yok.

Ondan önce Azerbaycan’ın güya İsrail’le kardeşlik filmi çektikleri yönünde haberler yayıldı. Hükûmetler anlaşmış ve diplomatik bir propaganda filmi olacak denildi. Lakin sadece ufak bir araştırma, bu filmin ilk olmadığını ve Gazze olayında Azerbaycan’ın İsrail’i desteklemesiyle alakalı hiçbir öğe barındırmadığını, filmin Azerbaycan’da yaşayan Dağ Yahudilerinin kültürel hayatını tanıtmak amacıyla yapıldığını ve bunun Rufet Asgarov isimli yönetmenin aynı kontekste yaptığı 6. filmi olduğunu gözler önüne sermekte. Filmin senaristi Shaul Siman-Tov ise Azerbaycan’ın İsrail diasporasındaki önemli isimlerinden. Film, İsraillilerle değil, Azerbaycan’ın halkı Dağ Yahudileriyle alakalıdır. Azerbaycan Yahudileri yıllardır Azerbaycan milletinin bir parçası ve ülkelerine tıpkı diğerleri gibi hizmet etmektedir. Azerbaycan’ın hiç de azımsanmayacak sayıda Karabağ Savaşı’nda ülkesi için hayatını kaybeden Yahudi vatandaşı vardır.

Bu asparagas haberden önce ise 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren resmî kanallarla Azerbaycan’ın İsrail’i desteklediğine yönelik haberler ortaya çıkıyor. Bu, Azerbaycan’ın olayla ilgili ilk açıklaması şöyle: “İsrail-Filistin çatışma bölgesinde sivillere yönelik şiddeti kınıyoruz. İsrail ile Gazze’de çok sayıda sivil hayatını kaybetti. Durumun tırmanmasını önlemek için acil de-eskalasyon çağrısı yapıyoruz.”

Paralel olarak Türkiye’nin açıklamasına bakıldığında önce:

“Bugün (7 Ekim) İsrail ve Filistin’de yaşanan şiddet ve gerilimi derin bir endişeyle karşılıyoruz. Bölgede sükunetin bir an önce yeniden tesis edilmesine büyük önem veriyor, sivil can kayıplarını şiddetle kınıyoruz. Şiddet eylemlerinin ve buna bağlı tırmanmaların kimseye bir fayda sağlamayacağını vurguluyor, tarafları itidalle hareket etmeye ve fevri adımlardan uzak durmaya çağırıyoruz.” denildi.

Daha sonra ise İletişim Başkanlığı:

“Cumhurbaşkanı, İsrail’i Filistin topraklarını bombalamayı, Filistin’i de İsrail’in sivil yerleşimlerini taciz etmeyi durdurmaya çağırdı. Ve kalıcı barış için iki devletli çözümü desteklediğini bildirdi.” açıklaması yaptı.

Daha sonraki günlerde Azerbaycan, bölgedeki tansiyon, iki devletli barış ve insani yardım ile ilgili çağrılar yaptı. Fakat yine Türkiye medyasında sadece Azerbaycan-İsrail Parlamentolar Grubu’nun 7 Ekim için geçerli olan:

“Gazze Şeridi’nden gerçekleştirilen geniş çaplı saldırıları kati surette ve en güçlü ifadelerle kınıyoruz… Sivil hedeflere yönelik rastgele roket atışlarını lanetliyoruz; İsrail ile dayanışma içindeyiz.”
açıklaması, Azerbaycan devletinin tutumu olarak lanse edildi ve savaşın seyrinin değişmesinden sonraki açıklamalar dikkate alınmadan bu açıklamalar kabartıldı.

Azerbaycan ve İsrail arasındaki ilişkilerin iyi olduğu uluslararası kamuoyu tarafından bilinir. Zira Azerbaycan, her iki Karabağ savaşı sırasında İsrail’den tam destek görmüştü. Fakat Azerbaycan, resmî olarak Filistin devletinin Karabağ savaşlarında Ermeni yanlısı tutumuna rağmen desteklemiş; bunu Cumhurbaşkanı Aliyev, 13 Aralık 2017 tarihinde Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasının ardından acil toplanan İİT toplantısında da dile getirmişti. Aynı toplantıda Aliyev şunları söylemişti:

  • “Azerbaycan, Filistin halkının haklı davasını her zaman desteklemiştir.”
  • “Kudüs, Filistin'in başkentidir ve bu durum değiştirilemez.”
  • “ABD'nin bu kararı, uluslararası hukukun ihlalidir ve kabul edilemez.”
  • “İİT olarak birleşmeli ve Kudüs'ün statüsünü korumalıyız.”

Azerbaycan her zaman Filistin devletinin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü desteklemiştir. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Nisan ayında açıkça İsrail ve Türkiye arasında perde arkası diplomasi ile arabuluculuk yaptığını söylemiştir. Cumhurbaşkanı Aliyev, ilk kez iki yıl önce Türkiye ile İsrail arasında yaşanan diplomatik kriz sırasında Azerbaycan’ın arabuluculuk rolünü resmî olarak açıkladı. Devlet başkanı, o dönemde Azerbaycan’ın dostu iki ülke arasındaki ilişkilerin gergin bir aşamaya girdiğini ve Azerbaycan’ın perde arkası diplomatik kanallar aracılığıyla bu ilişkilerin normalleşmesi için aktif şekilde çalıştığını belirtti.

“Biz bu görevi reklam etmedik, övünmedik. Sadece perde arkasında çalıştık. Amacımız, iki dost ülke arasındaki ilişkilerin yeniden tesis edilmesini sağlamaktı.”

Bugünkü durumda da aynı misyonu taşıdığını söylemiştir. Tabii, bu açıklama da Türk medyası tarafından öyle bir biçimde yansıtıldı ki, Azerbaycan medyası bunu sadece şaşkınlıkla izleyebildi. Medyada İlham Aliyev’in:

“Türkiye bizim kardeşimiz ve müttefikimizdir, biz 2021 yılında Şuşa beyannamesini imzaladık. İsrail ise dost ülkedir.”

demeci, neredeyse tüm medyada: “Türkiye müttefik, İsrail ise dosttur” şeklinde yansıtılarak araya bir mesafe konulduğu ima edilmeye çalışıldı.

Elbette, tüm bunlar iki ülkenin uzaktaki hedefe doğru yaklaşırken gösterdiği dirayet ve işbirliğini sarsacak güçte değildir. Her ne kadar bazı haber kanalları, kendi uydurdukları haberleri kopyala-yapıştır yaparak yaymaya ve Azerbaycan’ı Türkiye halkının gözünde karalamaya çalışsa da; gerçeklerin bir gün gün yüzüne çıkma gibi bir özelliği vardır. Zira gerçek, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın söylediği şu demeçte yatmaktadır:

“Güçlü Azerbaycan, güçlü Türkiye’dir ve güçlü Türkiye, güçlü Azerbaycan’dır.”

 

Tugay ASADLI

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA