Trump Tariff ve ASEAN Merkeziliği İçin Bir Sınav

  1. Anasayfa /
  2. Tüm Analizler
  3. /
  4. Analiz
SDE Editör | 26 Ağustos 2025
h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump, 2 Nisan 2025’te yayımladığı Başkanlık Kararnamesi (Executive Order) ile dünyayı şaşırttı. Trump’ın “Kurtuluş Günü” (The Liberation Day) olarak adlandırdığı günde, ABD’ye mal ihraç etmek isteyen her ülkeye yönelik yeni gümrük tarifelerini açıkladı. Trump’a göre bu adım, uzun yıllardır ABD aleyhine “adil olmayan” ticaret dengesini düzeltmek için gerekliydi. Bu kararla birlikte, istisnasız tüm ülkeler gümrük vergisine tabi tutuldu. ABD’nin ticaret fazlası verdiği ülkelere %10’luk temel tarife getirildi. Bu ülkeler arasında Singapur, Avustralya ve Suudi Arabistan bulunuyor. Türkiye de başta %10 tarifeye tabi tutuldu, çünkü ticaret açığı çok büyük değildi ve denge görece korundu. Ancak süreç içinde Türkiye’nin tarifesi %15’e yükseltildi; bu oran İsrail, Avrupa Birliği ve Japonya gibi diğer ABD ticaret ortaklarıyla aynı seviyede.

Evrensel %10’luk tarife (Universal Tariff) 5 Nisan 2025’ten itibaren yürürlüğe girdi. Ancak Trump’ın “Kurtuluş Günü”nde açıkladığı karşılıklı (reciprocal) tarife—biz buna Trump Tariff diyelim—bazı müzakereler nedeniyle ertelendi. 10 Nisan’da Trump Tariff’in uygulanması 90 günlüğüne ertelendi, böylece ülkeler tarifelerini hafifletmek için pazarlık yapma şansı elde etti. 7 Temmuz 2025’te, yani 90 günlük sürenin dolmasına iki gün kala, Trump uygulamayı tekrar erteledi ve 1 Ağustos 2025’i yeni tarih olarak belirledi. Aynı gün Trump bazı ülkelere mektuplar göndererek onlar için yeni tarifeleri bildirdi. Bu noktada “90 günde 90 anlaşma” vaadinin gerçekleşmesi pek mümkün görünmüyordu. Ancak Trump, ikili müzakereler yerine tek taraflı olarak mektup göndermeyi tercih etti. Basın toplantısında ise vaadinden vazgeçmediğini, 90’dan da fazla anlaşma yapılacağını söyledi. Trump, ABD’nin küçük ülkeler üzerindeki gücünü kullanarak “(Kendi yöntemimizle yaparız). Anlaşma imzalamak zorunda değiliz, onlar bizimle anlaşma imzalamak zorunda. Biz onların pazarını istemiyoruz, onlar bizim pazarımızı istiyor.” diyerek mevcut yönetimin karakterini net biçimde ortaya koydu.

Sonunda, Beyaz Saray’ın 31 Temmuz’da açıkladığı son ertelemenin ardından, 7 Ağustos 2025’te Trump Tariff resmen yürürlüğe girdi. Bu son açıklamada, uzun ve yoğun ticaret müzakereleri sonucunda birçok ülkenin tarifeleri ciddi oranda düşürüldü.

Bugünün kırılgan jeopolitik ortamında, özellikle Trump’ın giderek agresifleşen “Önce Amerika” (America First) yaklaşımıyla, onlarca yıldır süregelen küresel düzenin değişmesi kaçınılmaz görünüyor. Küreselleşme giderek sönümlenirken ülkeler daha çok bölgesel bloklara yöneliyor.

Trump Tariff, küresel ticaret piyasasını ciddi şekilde sarstı ve Güneydoğu Asya’yı da hedef aldı. ASEAN üyelerinden 10’dan 9’u Trump Tariff’in kapsamına girdi. ABD pazarına yoğun biçimde bağımlı olan ASEAN için bu durum, son on yılda elde edilen istikrarlı ekonomik büyümeyi tehdit ediyor. ABD Ticaret Temsilciliği’nin (USTR) verilerine göre, 2024 yılında ASEAN ile ABD arasındaki mal ticareti toplam 476,8 milyar dolara ulaştı. ABD, ASEAN’dan 352,3 milyar dolarlık mal ithalatı yaparken, 123,6 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Böylece ABD, geçen yıl 227,7 milyar dolarlık ticaret açığı verdi. Trump’ın gözünde bu dengesizlik, ASEAN ülkelerine yüksek gümrük tarifeleri uygulamak için yeterli bir gerekçe oluşturuyor.

Bu yazı, Trump Tariff’in ASEAN üzerindeki etkilerini ve özellikle örgütün savunmaya çalıştığı bir normu, ASEAN Merkeziliği (ASEAN Centrality) ilkesini tartışacaktır. ASEAN Tüzüğü’ne göre bu kavram, “ASEAN’ın dış ortaklarıyla ilişkilerinde ve işbirliğinde ana itici güç olarak merkezi rol oynaması” anlamına gelir. Peki, ASEAN bu normu Trump tehdidine karşı tepkisinde gerçekten uygulayabildi mi?

Henüz Ulaşılamayan Bölgesel Otonomi

ASEAN, bölgesel olarak bağımsız ve dış güçlere bağlı olmayan bir aktör olabilmek için bölgesel otonominin mutlak bir gereklilik olduğunu zamanla fark etti. Bu vizyona ulaşmak için ASEAN, ASEAN Vizyonu 2045 çerçevesinde çeşitli adımlar atmaktadır. Bu vizyon, ASEAN’ı “insan odaklı” (people-centered), “insan yönelimli” (people-oriented) bir topluluk haline getirmeyi, ayrıca halk (people), mal (goods) ve hizmetlerin (services) kesintisiz dolaşımıyla birbirine bağlanan ortak bir kimlik yaratmayı hedeflemektedir.

Bu çabalardan biri, bugün neredeyse tüm ticaret engellerini ortadan kaldıran ASEAN Serbest Ticaret Anlaşması (AFTA)’dır. AFTA’nın amacı, ASEAN’ı ekonomik açıdan bütünleşmiş bir bölge haline getirmek ve 676 milyonluk dev bir pazarı serbest ticarete açarak küresel ölçekte rekabet gücü kazandırmaktır. AFTA sayesinde ASEAN, doğrudan yabancı yatırımları (FDI) kendine çekebilmekte, bu da ekonomik büyümeyi olumlu etkilemektedir. Nitekim son on yılda ASEAN, küresel ortalamanın üzerinde, istikrarlı bir ekonomik büyüme kaydetmiştir. 2023 yılında ASEAN toplamda %4,1’lik büyüme yakalamış, bu oran aynı yıl %2,8 olan küresel GSYH büyümesinin üzerindedir.

Her ne kadar AFTA, ASEAN’ın ekonomik bütünlüğüne büyük katkı sağlasa da çeşitli eleştirilere de maruz kalmaktadır. ASEAN ülkeleri birbirlerinden gelen ürünlerde gümrük tarifelerini kaldırmayı kabul etmiş olsa da tarife dışı engeller (non-tariff barriers) hâlâ yaygın biçimde uygulanmaktadır. Ayrıca, üye ülkeler arasındaki ciddi ekonomik ve düzenleyici farklılıklar, halkın yetersiz farkındalığı ve daha gelişmiş ASEAN ülkelerinin bölgeye hâkim olacağı endişesi AFTA’ya yönelik diğer eleştiriler arasındadır.

ASEAN içi ticaret hacmi her ne kadar artış gösterse de bölgesel otonomi için ideal seviyeden uzaktır. 2024 yılında intra-ASEAN ticaret hacmi yaklaşık %21 seviyesindeyken, Avrupa Birliği üyeleri arasındaki ticaret %60’a ulaşmıştır.

AFTA’nın yanı sıra ASEAN, bölgesel ölçekte ilk dijital ekonomi anlaşması olan ASEAN Dijital Ekonomi Çerçeve Anlaşması (DEFA) ile dijital ekonomisini de güçlendirmeye çalışmaktadır. DEFA’nın, üye ülkeler arasındaki uyumu artırması, düzenleyici farklılıkları azaltması, işlem maliyetlerini düşürmesi ve ASEAN ile ortaklarına fayda sağlayacak kesintisiz ve birlikte çalışabilir bir dijital ekosistem yaratması beklenmektedir.

ASEAN, iç entegrasyona odaklanmakla birlikte, aynı zamanda Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık (RCEP) aracılığıyla dış ortaklarıyla da geniş bir işbirliği alanı açmıştır. RCEP, ASEAN üyelerinin yanı sıra Avustralya, Çin, Hindistan, Japonya, Güney Kore ve Yeni Zelanda’yı da kapsayan bir anlaşmadır. RCEP’in ASEAN ülkelerinin ekonomisine olumlu katkı sağlaması beklenmektedir.

Tüm bu girişimlerin, ASEAN Ekonomik Topluluğu’nu (AEC) bütünleşmiş bir yapıya dönüştürmesi ve ASEAN halkına somut faydalar sağlaması amaçlanmaktadır. Ancak ASEAN ülkeleri arasındaki ekonomik güç dengesizlikleri göz önünde bulundurulduğunda, bu hedefin yakın zamanda tamamen gerçekleşmesi pek mümkün görünmemektedir.

ASEAN ülkeleri her ne kadar istikrarlı bir büyüme kaydetse de çoğunluğu hâlâ düşük-orta gelirli ülke konumundadır. Aşağıdaki tablo, ASEAN ülkelerinin kişi başına düşen GSYİH’sindeki uçurumu göstermektedir. Bu ekonomik farklılık, bölgesel entegrasyonun önünde ciddi bir engeldir. Ayrıca, güçlü içişlerine karışmama (non-intervention) normu nedeniyle, bağlayıcı ortak mekanizmaların uygulanması da oldukça zordur. Ülkelerin dış güçlere olan bağımlılığı da, özellikle ABD ve Çin söz konusu olduğunda, ASEAN’ın fikir birliğine ulaşmasını zorlaştırmaktadır. Güney Çin Denizi anlaşmazlığı ve Trump Tariff buna örnek gösterilebilir.

Veriler Statisticstimes.com'dan alınmıştır.

ASEAN ve ABD Arasındaki Ticari İlişkiler

Amerika Birleşik Devletleri son yıllarda ASEAN ile yakın ticari ilişkiler geliştirmiştir. ASEAN, ABD için dördüncü büyük ticaret ortağı konumundadır; öte yandan ABD de ASEAN için en büyük doğrudan yabancı yatırım (FDI) kaynağıdır.

Ancak ASEAN, Avrupa Birliği gibi birleşik bir mekanizmaya sahip olmadığından, üye ülkeler ABD ile ihracat-ithalat ilişkilerini ikili (bilateral) şekilde yürütmektedir. Bu da, her ülkenin kapasitesine ve ilişkilerinin düzeyine göre farklı sonuçlar doğurmaktadır. Aşağıdaki tablo, ASEAN ülkelerinin ABD ile ticari ilişkilerine dair kısa bir özet sunmaktadır.

ASEAN Üyeleri ile ABD Arasındaki Ticaret İlişkileri

Kaynak: ABD Ticaret Temsilciliği (USTR), Trading Economics ve ilgili hükümetlerin verileri. Tablo yazar tarafından derlenmiştir. Not: Yazar, ABD–ASEAN üyeleri ticaret verilerini USTR’den almış, daha sonra bunları her ülkenin toplam ihracat verileriyle kıyaslayarak yüzdelik oranları manuel olarak hesaplamıştır. Farklı kaynaklardaki veri uyuşmazlıkları nedeniyle tabloda sunulan rakamlar tahminidir ve amacına uygun olarak ABD pazarına bağımlılığın seviyesini göstermektedir.

ASEAN ülkelerinin çoğu, özellikle Vietnam, ABD pazarına büyük ölçüde bağımlıdır. 2024 yılında Vietnam’ın ABD’ye ihracatı 136,5 milyar dolara ulaşmış ve bu ülkeyi ABD’nin en büyük 10 tedarikçisinden biri yapmıştır. Kamboçya da ABD pazarına yüksek derecede bağımlıdır: 2024’te toplam ihracatının yaklaşık %48’ine denk gelen 12,6 milyar dolarlık ihracatı ABD’ye yapmıştır. Buna karşın, Brunei ve Myanmar gibi ülkelerin ABD pazarına bağımlılığı oldukça düşüktür.

Bu farklılık, ASEAN’ın ortak bir tutum geliştirmesini zorlaştırmaktadır. Başlangıçta ASEAN, Trump Tariff konusunda koordinasyon sağlamış ve Nisan–Mayıs aylarında ortak bildiri yayımlamış olsa da, sonunda üye devletler meseleyi ikili ilişkiler yoluyla çözmeyi tercih etmiştir.

ABD’ye ihracat bağımlılığı oranı, ülkelerin Trump Tariff’e verdikleri tepkileri de belirlemiştir. Endonezya ve Vietnam hızlı bir şekilde hareket ederek Nisan ayında açıklamanın ardından doğrudan delegasyonlarını ABD’ye göndermiştir. Malezya daha temkinli davranırken, Singapur yalnızca %10’luk temel tarifeye tabi olduğu için sakin kalmıştır. Öte yandan Brunei, ABD pazarına bağımlılığı düşük olduğundan neredeyse hiç tepki göstermemiştir.

Vietnam ve Endonezya, %46 ve %32 gibi yüksek tarifeleri ağır bulmuş ve hızla müzakere masasına oturmuştur. Vietnam, tarifesini %20’ye indirmeyi başarsa da Politico’nun haberine göre delegasyon aslında %11’e kadar düşürmeyi kabul etmişti; ancak Trump’ın müdahalesiyle sonuç değişti ve ortak bir açıklama yapılmadı. Endonezya ise tarifesini %19’a düşürdü, fakat bunun karşılığında ABD’den tarım ürünleri, uçak ve çeşitli mallar satın almayı ve ABD’ye karşı %99 oranında ticaret engelini kaldırmayı kabul etti. Uzmanlar bu anlaşmanın kâr-zarar dengesinden şüphe duymaktadır.

Filipinler, Nisan ayında ilk açıklamada %17’lik tarife almış, Temmuz başındaki revizyonda bu oran %20’ye çıkmıştır. Başkan Ferdinand “Bongbong” Marcos Jr., Temmuz sonunda Trump ile yaptığı görüşmede tarifeyi %19’a indirmiştir. Düşüş yalnızca 1 puan olsa da, bu Filipinler’in ABD’nin Asya-Pasifik’teki en eski müttefiklerinden biri olması bakımından stratejik bir kazanım olarak görülmüştür.

Malezya, Tayland ve Kamboçya da 1 Ağustos’taki son tarih öncesi ABD ile anlaşmaya vararak tarifelerini %19 seviyesine indirmiştir.

Brunei’nin tarifesi %24’ten %25’e yükselmiştir. Myanmar ve Laos ise en ağır darbeyi almış, %40’lık tarife ile karşılaşmıştır. Myanmar 2021’den beri ABD’nin ağır ekonomik yaptırımları altındayken, Laos’un yüksek tarifeyle cezalandırılmasının nedeni Çin ile yakın ilişkisi olarak yorumlanmaktadır.

ASEAN ülkelerinin ihracatında ABD pazar payı yüzdesi (2024). Yazar tarafından hazırlanmıştır.

Trump Tariff Bir Test Olarak: ASEAN Merkeziliği Gerçek mi?

ASEAN Merkeziliği (ASEAN Centrality), ASEAN’ı dış aktörlerle ilişkilerinde ana itici güç haline getirmeyi amaçlamaktadır. Bu ilke, ASEAN’ın Asya-Pasifik’te büyük güçlerle yürütülen bölgesel forumlarda etkin bir rol üstlenmesini sağlamıştır. Nitekim ASEAN, ASEAN Bölgesel Forumu (ARF), Doğu Asya Zirvesi ve ASEAN Zirvesi gibi platformlarda Çin, Hindistan, ABD ve Rusya gibi büyük güçleri bir araya getirebilmiştir. Aslında ASEAN’ın kurucuları başlangıçta bu tür forumların mimarı olma sorumluluğunu üstlenmek istememişti, çünkü bu görev örgüt için ağır bir yük anlamına geliyordu. Ancak Vietnam Savaşı’nda ABD’nin yenilgisi ve Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında Asya-Pasifik’te doğan güç boşluğu, ASEAN’a kendi bölgesinde siyasi süreci yönlendirme fırsatı sundu. Her ne kadar başarısız olma riski ASEAN’ın uluslararası itibarını zedeleyebilecek olsa da, ASEAN bu rolü “ASEAN Yolu” (ASEAN Way) çerçevesinde üstlenmeyi uygun görmüştür.

Buna rağmen ASEAN, ABD ve Çin söz konusu olduğunda çoğu zaman fikir birliğine ulaşmakta zorlanmaktadır. Çin’in ASEAN için başlıca ortaklardan biri olması, bu ülkeyle ilgili anlaşmazlıkların çözümünü oldukça güçleştirmektedir. Güney Çin Denizi sorunu bunun en çarpıcı örneğidir. ASEAN’ın istişare ve oybirliğine dayalı mekanizması, Laos, Kamboçya ve Myanmar gibi Çin’e güçlü biçimde bağımlı ülkeler nedeniyle çoğu zaman işlememektedir.

Trump Tariff meselesi de benzer bir zorluk yaratmıştır. ASEAN her ne kadar ortak bir bildiri yayımlamış olsa da, üye ülkeler pratikte ikili müzakereleri tercih etmiş ve tek başına hareket etmiştir.

Benzer bir durum Avrupa Birliği’nde de gözlenmiştir. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile ABD Başkanı Donald Trump arasında yapılan görüşmede, tarifeler %30’dan %15’e düşürülmüş olsa da, bu anlaşma AB üye devletleri arasında tam kabul görmemiştir. Avrupalı liderler, ABD’ye verilen tavizlerin çok büyük olduğundan şikâyet etmiş, oybirliği olmadan nihai bir anlaşmaya varılamayacaktır. Avrupa Birliği gibi kurumsal açıdan daha bütünleşmiş bir yapının bile tek ses olamadığı bir durumda, ASEAN’ın benzer güçlükler yaşaması şaşırtıcı değildir. Üstelik Trump, ASEAN’ı AB gibi bütüncül bir aktör olarak değil, ayrı ayrı devletler olarak muhatap almaktadır.

Küresel jeopolitik istikrarın belirsizleştiği ve uluslararası düzenin tek kutupluluktan çok kutupluluğa kaydığı bu dönemde, ASEAN’ın ortaklarını çeşitlendirmesi ve ABD ile Çin’e olan bağımlılığını azaltması gerekmektedir. Orta Doğu, Afrika, Güney Asya ve Latin Amerika ülkeleriyle ilişkilerin güçlendirilmesi, ASEAN’ın direncini artırabilir ve yeni pazarlar açabilir.

ASEAN Merkeziliği birçok alanda başarı sağlamış olsa da, konu ABD ve Çin’e geldiğinde ASEAN’ın bölgesel itici güç rolünü yerine getirmesi zor görünmektedir. Zira ASEAN ülkelerinin bu iki süper güce olan bağımlılığı hâlâ oldukça yüksektir.

Ahmad Syah Alfarisi

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi

Endonezya

 

 

 

 

 

 

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA