Pakistan ve Türkiye: Karadan Denizlere, Gökyüzünden Küresel Güç Dengesine Uzanan Çelik İttifak

  1. Anasayfa /
  2. Tüm Analizler
  3. /
  4. Analiz
SDE Editör | 23 Aralık 2025
h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

Erdoğan Doktrini, Savunma Egemenliği ve Yeni Dünya Düzeni

Küresel sistemin hızla kırılganlaştığı, güç dengelerinin yeniden tanımlandığı ve klasik ittifak modellerinin çözülmeye başladığı bir dönemde, bazı açıklamalar yalnızca siyasi mesaj değil, aynı zamanda jeopolitik yön tayini anlamına gelir. İstanbul Tersanesi’nde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı son konuşma, işte bu türden tarihsel bir dönüm noktasına işaret etmektedir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu sözleri, sadece Pakistan-Türkiye ilişkilerinin değil, aynı zamanda yükselen yeni küresel düzenin de şifrelerini barındırmaktadır:

“Pakistan bizim gerçek, samimi ve stratejik müttefikimizdir. Pakistan-Türkiye dostluğu kıyamete kadar sürecektir.”

Bu ifade, klasik diplomatik nezaket cümlelerinin çok ötesindedir. Bu, Ankara’nın dış politika vizyonunun, savunma doktrininin ve stratejik önceliklerinin açık bir ilanıdır.

Diplomasinin Ötesinde Bir Bağ: Tarih, İnanç ve Ortak Hafıza

Pakistan ile Türkiye arasındaki ilişki, modern uluslararası ilişkiler literatüründe nadiren rastlanan bir karakter taşır. Bu bağ ne konjonktüreldir ne de çıkar temelli dar bir ittifak çerçevesine sığdırılabilir. Aksine, bu ilişki medeniyet temelli, tarihsel sürekliliği olan ve karşılıklı fedakârlıklarla şekillenmiş bir ortaklıktır.

Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde, Hint Alt Kıtası Müslümanlarının başlattığı Hilafet Hareketi, yalnızca siyasi bir dayanışma değil, ümmet bilincinin somut tezahürüydü. Anadolu’nun kurtuluş mücadelesine uzanan maddi ve manevi destek, Türk milletinin kolektif hafızasında silinmez bir iz bırakmıştır.

Bu nedenle Pakistan’ın 1947’de bağımsızlığını kazanmasının ardından Türkiye’nin onu tereddütsüz sahiplenmesi, tarihsel bir vefanın devamı niteliğindedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sıkça dile getirdiği “Pakistanlılar Türkiye’de kendilerini evlerinde hisseder” ifadesi, bu derin bağın güncel yansımasından başka bir şey değildir.

Erdoğan Liderliği ve Savunma Egemenliği Doktrini

Recep Tayyip Erdoğan dönemi, Türkiye’nin savunma ve güvenlik anlayışında köklü bir paradigma değişimini temsil etmektedir. Soğuk Savaş sonrası dönemde Batı ittifakının bir parçası olan Türkiye, uzun yıllar boyunca savunma alanında dışa bağımlı bir yapı içinde tutulmuştur.

  • Silah ambargoları
  • Yedek parça kısıtlamaları
  • Siyasi şartlara bağlanan askeri tedarik zincirleri

Tüm bu unsurlar, Türkiye açısından ulusal güvenliği doğrudan tehdit eden faktörler hâline gelmiştir. Erdoğan yönetimi bu tabloyu bir kader olarak kabul etmemiş, aksine savunma egemenliği kavramını devlet politikasının merkezine yerleştirmiştir.

Bugün gelinen noktada Türkiye:

  • Kendi savaş gemisini tasarlayan
  • Kendi İHA ve SİHA’larını üreten
  • Kendi hava savunma mimarisini kuran
  • Ve bu ürünleri ihraç eden

küresel bir savunma aktörü hâline gelmiştir.

İstanbul Tersanesi: Yeni Güç Mimarisinin Vitrini

İstanbul Tersanesi’nde düzenlenen tören, sembolik olduğu kadar stratejik anlamlar da taşımaktadır. Bu törenle birlikte Türkiye, deniz gücü alanındaki iddiasını yalnızca kendi halkına değil, tüm dünyaya ilan etmiştir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın altını çizdiği gibi, bugün dünyada yalnızca 10 ülke kendi savaş gemisini tasarlayıp inşa edebilme kapasitesine sahiptir. Türkiye’nin bu kulüpte yer alması, savunma sanayiinde ulaşılan seviyenin açık bir göstergesidir.

Daha da önemlisi, bu gücün Pakistan ile paylaşılıyor olmasıdır.

MİLGEM Projesi: Stratejik Ortaklığın Somutlaşmış Hâli

Pakistan ile Türkiye arasında imzalanan MİLGEM Korvet Projesi, klasik savunma anlaşmalarından köklü biçimde ayrılmaktadır. Bu proje, yalnızca dört adet savaş gemisinin tedarikini değil, ortak bir deniz gücü vizyonunu temsil etmektedir.

Projenin en dikkat çekici yönü, üçüncü ve dördüncü gemilerin Pakistan’daki Karaçi Tersanesi’nde inşa edilmesidir. Bu durum:

  • Türkiye’nin teknoloji transferine verdiği önemi
  • Pakistan’a duyulan stratejik güveni
  • Uzun vadeli askeri entegrasyon hedefini

net biçimde ortaya koymaktadır.

Bu iş birliği sayesinde Pakistan Donanması, Hint Okyanusu ve Arap Denizi’nde caydırıcılığını niteliksel olarak artırmaktadır.

Hint Okyanusu’nda Değişen Dengeler ve Bölgesel Rekabet

Güney Asya ve Hint Okyanusu havzası, önümüzdeki yıllarda küresel güç rekabetinin en sert yaşanacağı alanlardan biri olmaya adaydır. Hindistan’ın agresif deniz genişlemesi, ABD ile derinleşen askeri iş birliği ve QUAD benzeri oluşumlar, bölgedeki dengeyi zorlamaktadır.

Bu bağlamda Pakistan-Türkiye savunma iş birliği, yalnızca iki ülkenin güvenliğini değil, bölgesel istikrarı da ilgilendiren bir faktör hâline gelmiştir.

İHA Devrimi ve Hava Gücünde Yeni Çağ

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasında özel olarak vurguladığı Kızılelma, modern savaş doktrininde yaşanan dönüşümün sembolüdür. Türkiye’nin Bayraktar TB2, Akıncı ve Kızılelma ile elde ettiği başarılar, klasik hava gücü anlayışını kökten değiştirmiştir.

Pakistan’ın bu alandaki tecrübesi ve teknolojik altyapısı, iki ülkeyi doğal Ar-Ge ortakları hâline getirmektedir. Ortak üretim ve sistem entegrasyonu, önümüzdeki dönemde Pakistan–Türkiye savunma iş birliğinin en kritik başlıklarından biri olacaktır.

Çelik Kube ve Savunmada Tam Bağımsızlık Vizyonu

Türkiye’nin geliştirdiği  Çelik kube hava savunma mimarisi, ulusal güvenliğin dış aktörlerin siyasi iradesine teslim edilemeyeceği anlayışının ürünüdür. Bu yaklaşım, Pakistan için de stratejik bir ilham kaynağıdır.

Gerçek egemenlik:

  • Yerli sanayi
  • Yerli mühendislik
  • Yerli karar alma

üçgeni olmadan mümkün değildir.

Karşılıklı Güvenin Simgesi: Pakistan’dan Türkiye’ye Eğitim Uçakları

Pakistan’ın Türkiye’ye 52 adet eğitim uçağı sağlaması, bu ilişkinin tek taraflı olmadığına dair güçlü bir mesajdır. Bu adım, savunma alanında eşit ortaklık anlayışının somut bir göstergesidir.

Savunma İhracatı ve Türkiye’nin Küresel Yükselişi

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın paylaştığı veriler, Türkiye’nin geldiği noktayı açıkça ortaya koymaktadır:

  • Savunma ve havacılık ihracatı 8,6 milyar doları aşmıştır
  • 2028 hedefi 11 milyar dolardır

Bu başarı, istikrarlı siyasi liderlik ve stratejik vizyonun doğrudan sonucudur.

Barışçı Ama Kararlı Bir Güç

Türkiye ve Pakistan’ın ortak savunma anlayışı, saldırganlık değil caydırıcılık esasına dayanmaktadır. Erdoğan’ın şu sözleri bu yaklaşımı özetlemektedir:

“Biz barıştan yanayız; ancak haklarımızı savunmaktan da asla vazgeçmeyiz.”

Sonuç: Çeliğe Yazılmış Bir Kardeşlik

Pakistan–Türkiye ilişkileri bugün:

  • Denizlerde gemilerle
  • Gökyüzünde İHA’larla
  • Küresel siyasette ortak duruşla

kendini göstermektedir.

Bu, geçici bir ittifak değil; tarihe, inanca ve ortak geleceğe dayanan bir stratejik kardeşliktir.

Ve tam da bu yüzden, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi:

Pakistan-Türkiye dostluğu gerçekten de kıyamete kadar sürecektir.

Dr. Furkan HAMİT

 

 

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA