Suriye’de ilk protestolar 15 Mart 2011’de, Arap Baharı’nın Şam’a ulaşmasıyla başladı.
Halk özgürlük sloganları attı; rejim ise buna tanklar, savaş uçakları, işkence merkezleri ve milyonları yerinden eden güvenlik aygıtıyla karşılık verdi. Halkına karşı bütün öldürme yöntemlerini kullandı. Hayatı yok etti, ekonomiyi yok etti, insanı yok etti, çocukları yok etti. Halka karşı kimyasal silah kullandı; insanlar varil bombalarıyla, hapishanelerde baskı makineleriyle öldürdü.
Ancak Suriye’de 27 Kasım 2024’te muhalif gruplar tarafından “Saldırının Caydırılması Operasyonu” kapsamında rejim güçlerine karşı geniş çaplı, hızlı ve yoğun bir askeri harekât başlatıldı. Sadece 12 gün içinde cephe Halep’ten Şam’ın kalbine kadar uzandı; rejimin savunma hatları çöktü. Suriye ve Rus hava saldırıları ilerleyişi durdurmaya çalıştı ama başaramadı. 8 Aralık 2024 gecesi geldiğinde, Suriye halkının yıllardır beklediği o an yaşandı: Esad rejimi çöktü.
Beşar Esad, yıllarca süren zulüm, savaş ve katliamların ardından kaçarak Rusya’ya sığındı. Kutlamalar ülkenin her yanına yayıldı; muhalif grupların Şam’a girişiyle Suriye’nin bütün kentleri bayraklarla doldu. Kimi bu anı devrimin zaferi ve nihayeti olarak gördü; kimi ise rejimin tüm kalıntıları temizlenmeden mücadeleyi bitmiş sayamayacağını söyledi. Bu operasyon, uzun bir işkence ve baskı dönemini sonlandıran, halkın yeniden inisiyatifi eline aldığı, 2011 Mart devriminden beri hayalini kurduğu yeni bir doğuşun ilk kıvılcımıydı.
Gelişme, ülkedeki 54 yıllık baskıcı yönetimin sona erdiği şeklinde yorumlandı. “Korku duvarının yıkıldığı” ifadesiyle anılan süreçte yer üstü ve yer altındaki çok sayıda cezaevinin kapıları açıldı. Uzun yıllardır tutuklu bulunan binlerce kişi serbest bırakıldı. Aileler hapishanelerin önünde toplanarak yakınlarının akıbetini öğrenmeye çalıştı. Sivil Savunma ekipleri, tahliye edilenlere ilişkin bilgileri teyit etmeye çalıştı. Serbest bırakılanlar arasında Sednaya Hapishanesi’nde tutulan 85 yaşındaki bir kadın da bulunuyordu. Birçok tutuklu uzun yıllar sonra ilk kez aileleriyle buluştu ve cezaevi önlerinde yoğun duygusal anlar yaşandı. Ülke genelinde halk sokaklara çıktı, birçok kentte kutlamalar yapıldı. Camilerden tekbir sesleri yükseldi. Medya mensupları, sahadaki kutlamaları ve duygusal tepki anlarını canlı yayınlarla aktardı. Hama’dan bildiren muhabirler, yaşananları “tarihi bir kırılma noktası” olarak değerlendirdi. Uzun süren çatışmalar, göç, yargısız infazlar ve geniş çaplı tutuklamaların ardından gelen bu gelişme, birçok Suriyeli tarafından “özgürlüğün başlangıcı” olarak nitelendirildi. Halkın büyük bedeller ödeyerek ulaştığı bu noktanın, Suriye’nin yeniden yapılanmasının ilk aşaması olarak kabul ediliyor.
Suriye’nin özgürleşmesinin üzerinden bir yıl geçti ve Suriyeliler tarihe geçecek bir başarıya imza attı. Bu süreçte geçici bir anayasa hazırlandı, çalışma hakları güvence altına alındı ve halk ulusal diyaloğa davet edildi. Ülke, yeniden uluslararası toplumda kabul gören bir aktör hâline gelirken Arap dünyasına da geri döndü. Bugün Suriye’de insanlar, uzun yıllardır ilk kez gerçek anlamda nefes alıyor. Suriye, modern çağın en aşağılık, en zorba ve en yıkıcı rejimlerinden biri olan Esed yönetiminden temizlendi. Ülke, on yıllar boyunca terör, yıkım, korku ve dehşet saçan güvenlik aygıtının vahşetinden kurtuldu ve yarım yüzyıldan uzun bir süre sonra özgürlüğü yeniden tatmaya başladı. Bugün Suriye medyası, bağımsızlıktan bu yana hiç olmadığı kadar özgür. Suriyeliler artık havaalanlarına gidip gelirken tutuklanma, gözaltında kaybolma ya da iz bırakmadan yok edilme korkusu taşımıyor. Bir zamanlar güvenlik birimlerinin aradığı yaklaşık 10 milyon Suriyelinin kaderini belirleyen o karanlık dönem sona erdi.
Eskiden barikatlarla dolu sokaklar bugün özgürce dolaşılan alanlara dönüştü; insanlar meydanlara çıktıklarında üzerlerine varil bombaları değil, çiçekler atılıyor. Konuşmanın bedelinin ağır olduğu yılların aksine, bugün halk düşüncelerini korkusuzca ifade edebiliyor.
Onlarca yıl süren öldürme, sürgün, yoksulluk, keyfî tutuklama ve toplu infazların ardından Baas rejiminin çöküşü, Suriye halkı için büyük bir zafer niteliği taşıyor. Bu çöküş, ülkenin dört bir yanında sevinçle karşılandı. Siyasi, ekonomik, toplumsal ve ahlaki çöküşün ivmesi durdu ve ülke yeniden inşa sürecine girdi. Bu rejimin yıkılması öylesine dönüştürücü bir olay oldu ki, araştırma merkezleri bile hâlâ nedenlerini tam olarak açıklamakta zorlanıyor; ne askerî uzmanlar ne siyasetçiler ne de analistler bu “özgürleşme bilmecesini” bütünüyle çözebilmiş değil.
Halk, elde edilen zaferle yeni bir başlangıcın eşiğinde olduğunu gördü. Bu değişimle birlikte ülke yeni bir doğuş sürecine girdi; Suriyeliler, siyasetten ekonomiye tüm alanlarda yeniden birinci sınıf vatandaş olduklarını hissetmeye başladı.
Zaferin Ahlaki Çerçevesi: İntikam Değil Adalet
8 Aralık’a kadar — yani 11 gün boyunca Özgürleşen bölgelerde tek bir intikam vakası yaşanmadı. Farklı etnik kökenden veya mezhepten veya dinden olan hiçbir topluluğa karşı intikam eylemi olmadı. Hepsine tek bir söz söylendi: Gidin, serbestsiniz (İzhabû entum tulakâ). Peygamberimizin sözüdür bu. Eğer özgürleşme sırasında yeni yönetim zayıf olsaydı intikam olurdu. Ama olmadı! Bu nedenle, bu özgürleşme hareketinin bir de ahlaki yönden üstünlüğü vardır.
Devrimin Gerçek Sahipleri: Suriyeliler
Bazı çevreler, Esad rejiminin düşüşünü uluslararası bir komplonun sonucu gibi göstermeye çalıştı. Bu anlatı, devrimin gerçek sahiplerini görünmez kılmaya yönelik açık bir çarpıtmadan ibarettir; çünkü bu devrimin her sayfasını bizzat Suriyeliler yazdı ve bedeli kanla, gözyaşıyla ödendi. Suriye’nin özgürleşmesi dış faktörlerle değil, tamamen Suriyelilerin iradesi, yerel dinamikler ve iç toplumsal güçlerle gerçekleşti. Bu gerçeği küçümseyen ya da yabancı ajandalara indirgeyen tüm anlatılar yanlıştır; Suriye halkının iradesini gasp etmeye yönelik girişimden başka bir şey değildir. Operasyonun sahada ve siyasette yarattığı disiplin, olgunluk ve organizasyon seviyesi; rejimin çöküşünün tesadüfi değil, planlı ve hedef odaklı bir sürecin sonucu olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Bir yılın ardından, ülke—devlet ve toplum arasında karşılıklı güven esaslı yeni bir ilişkiyi inşa edecek—ulusal ilkeler üzerine oturan bir siyasi dönüşüm sürecine girmiş bulunuyor. Devlet kurumları net bir hukukî yapı içinde yeniden şekillendiriliyor. Bugün, ister destekleyen ister karşı olan herkes, Suriye’nin yeniden inşa sürecini yönetme kapasitesini kabul etmek zorunda. Yalnızca bir yılda elde edilen iç istikrar, toplumsal katılım ve siyasi-ekonomik toparlanma işaretleri, ülkenin iyileşme yoluna girdiğini açıkça gösteriyor. Ülke, ilk defa tüm bileşenlerinin Suriye’nin bütün evlatlarına ait olduğu duygusunu hissetmeye başladı. Gerçekten Suriye’nin bir yıl gibi kısa bir sürede bir dünyadan, tamamen başka bir dünyaya evrildiğini söyleyebiliriz.
Sonuç: Suriyelilerin gerçek bir değişimi hissetmesi için hâlâ çok fazla yol katedilmesi gerekmektedir. Özellikle yaşam koşulları ve ekonomi açısından… 8 Aralık’tan bugüne kadar geçen bir yıl içinde büyük başarılar elde edildi. Ama şu anda devam eden birtakım olumsuzluklar da söz konusudur. Bunun olması da son derece doğaldır. Yarım asırdan fazla bir süre boyunca gasp edilen, özgürlüğünden ve onurundan mahrum bırakılan bir ülke, tarihin en karanlık rejimlerinden biriyle yönetildi. Bu yönetimin yarım asır boyunca yaptığı tahribatın izlerinin silinmesi her alanda ülkenin yenden inşası zaman ve sabır kadar nitelikli bir planlama, istikrarlı bir yönetim ve güçlü bir irade gerektirir.
Doç. Dr. cevher ŞULUL (Harran Üniversitesi Öğretim Üyesi)
Diğer İçerikler