8 Ağustos’ta, Azerbaycan ile Ermenistan arasında, ABD’nin ev sahipliğinde barış yolunda önemli bir adım olarak değerlendirilen bir deklarasyon imzalandı. Washington’da imzalanan anlaşmanın en önemli maddesi, Azerbaycan’ı Nahçıvan üzerinden Türkiye’ye bağlayacak Zengezur projesiydi.
Ermenistan’ın Sünik bölgesinden geçecek olan bu hat, ABD’ye 99 yıllığına kiralanarak “Uluslararası Barış ve Refah için Trump Rotası (TRIPP)” adıyla geliştirilecek ve demiryolu, enerji hatları ile fiber optik altyapıyı kapsayacak. Proje, ABD destekli bir konsorsiyum tarafından Ermenistan yasalarına tabi olarak işletilecek.
Taraflar ayrıca, 1992’de kurulan Minsk Grubu’nun kapatılması için ortak başvuru yapma konusunda da anlaştı.
Zirvede, Azerbaycan ile ABD arasında “Stratejik Ortaklık Şartı” hazırlanması için Stratejik Çalışma Grubu kurulması kararlaştırıldı. Bu gelişme, Ermenistan’da hem destekleyen hem de karşı çıkan kesimlerden farklı tepkilerin yükselmesine yol açtı.
Nikol Paşinyan’ın iktidara gelmesinden bu yana izlediği politikalar, Ermenistan’da köklü muhafazakâr-milliyetçi ideolojiyi dönüştürmeyi ve ülkenin özellikle komşu devletlerle ilişkilerini iyileştirmeyi hedefliyor. Bu bağlamda, Kafkasya’da kalıcı barışın sağlanması Paşinyan yönetiminin öncelikleri arasında öne çıkıyor. İmzalanan deklarasyon da bu doğrultuda atılmış somut bir adım olarak görülüyor.
Nikol Paşinyan barış anlaşmasını “Güney Kafkasya’da barış, refah, güvenlik ve ekonomik iş birliği dönemini açtığımıza dair güven veriyor”, “Uzun vadeli faydalar yaratacak stratejik ekonomik fırsatların önünü açacaktır” ifadeleriyle karşıladı. Dışişleri bakanı Ararat Mirzoyan “Barışı, daha güçlü bağlantıları ve gelecek nesiller için daha iyi bir geleceği ilan ediyoruz” derken, Ermenistan Cumhuriyeti Ulusal Meclisi Başkanı Alen Simonyan şu ifadeleri kullandı: “Artık savaş olmayacak. Çocuklarımız artık kurban edilmeyecek. Koridor olmayacak — yollar açılıyor. Bölgede tüm yollar ve sınırlar açılacak. Ekonomimiz nefes alacak. Her geçen gün devletimiz daha bağımsız ve egemen olacak. YAŞASIN Gelecek — bugün inşa ettiğimiz Gelecek. Gelecek gerçek, Gelecek burada! YAŞASIN BARIŞ! Daima yaşasın Gerçek Ermenistan Cumhuriyeti — her zaman hayalini kurduğumuz, ebedi olan!”
Ermenistan’da Barışa Hazırlık süreci
Ermenistan’daki kamuoyu araştırmaları, muhafazakâr kesimin sayıca üstün olduğunu ortaya koymaktadır. Paşinyan hükümeti, bu gerçeğin farkında olarak barış sürecine yönelik hazırlıklarını titizlikle yürüttü. 2018’de iktidara geldikten sonra yolsuzluk iddiaları üzerinden birçok güçlü gruba karşı harekete geçerek onların ülkedeki etkisini sarstı. Ardından “Gerçek Ermenistan” projesini ortaya koydu ve hem halka seslenişlerinde hem de uyguladığı politikalarda bu vizyonun savunuculuğunu üstlendi. Projenin, günümüz barış sürecine de doğrudan temas eden “Değişim utanç verici değil, yaşamsal bir zorunluluktur”, “Bağımsızlık, azlara olan bağımlılığı çoklara olan bağımlılıkla değiştirmektir” ve “Barış, komşular ortamında dış destek olmadan yaşayabilme becerisidir” gibi ilkeleri, hükümetin iç ve dış politikada hedeflediği köklü dönüşümün habercisi oldu.
Deklarasyondan kısa bir süre önce, halkın güvenini kazanmış ve Ermeni milliyetçiliği ile “intikam” fikri gibi yayılmacı ideolojilerin merkezi konumunda olan, Rusya ile yakın ilişkiler sürdüren kilise yönetimine yönelik yolsuzluk ve ahlaksızlık iddiaları gündeme getirildi; bu da halkın kiliseye olan güvenini zayıflatmaya yönelik bir hamle olarak değerlendirildi. Temmuz ayında ise Paşinyan, Türkiye’ye ilk resmi ziyaretini gerçekleştirerek Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir araya geldi. Türkiye’de Ermeni diasporası ile görüşmelerde bölgedeki barışın Ermenistan’ın kalkınması ve ekonomik çıkarları açısından önemine sıkça vurgu yaptı. Bu görüşmenin ardından, aralarında kilise liderleri ile Ermeni asıllı Rusya vatandaşı iş adamı Karapetyan’ın da bulunduğu, yaklaşan barış sürecini sabote edebilecek ve toplumu provoke edebilecek kişiler tutuklandı. Böylece, halkın geleneksel Ermenistan düşüncesini temsil eden birçok lider etkisiz hale getirildi.
Ermenistan hükümeti, son aylarda Rusya’ya karşı mesafeli bir politika izleyerek, Güney Kafkasya’dan Rusya’nın etkisini azaltmayı ve tek bir devlete bağımlılıktan çıkarak birçok ülkeyle iyi ilişkiler kurmayı hedefledi. Bu dönemde, Ermenistan’ın Rusya’ya yönelik “İçişlerimize Karışmayın” söylemi, Azerbaycan’ın benzer söylemleriyle paralellik gösterdi ve Güney Kafkasya’da uzun yıllar sonra bu iki ülkenin ortak bir politik hedef benimsediğini ortaya koydu. Ermenistan’ın Rusya karşıtı duruşu ve bu söylemler, halkı 3’lü zirve görüşmelerine hazırlarken, Karabağ savaşındaki tutumu nedeniyle güven kaybeden Rusya’nın artık Ermenistan için güvenilir bir müttefik olmadığı fikrinin kabul görmesi için yoğun bir ikna süreci yürütüldü.
Muhalefet, Ermenistan’ın Rusya’dan uzaklaşma politikasını sert bir şekilde eleştiriyor. Eski Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan’a göre, Rusya günümüzde dünyanın üç büyük jeopolitik gücünden biri olup, en güçlü ve savaşa hazır ordulardan birine sahiptir. Ermenistan yönetiminin bunu henüz fark edememesi, onun ifadesiyle “jeopolitik cehalet” anlamına gelmektedir. Koçaryan, Türkiye ile açık bir düşmanlık kurmanın gereksiz olduğunu, Azerbaycan ile barışın ise ancak Bakü’nün Ermenistan’a yönelik hedeflerini dizginleyecek güçlü bir aktörün varlığıyla mümkün olacağını vurguluyor. Ona göre bu dengeleyici güç Rusya’dır; çünkü ABD bölgedeki böyle bir rolü üstlenme kapasitesi ve iradesine sahip değildir.
Anlaşmadan bir gün önce, Ermenistan’da iktidarda bulunan “Sivil Sözleşme” grubuna mensup Ulusal Meclis milletvekili Arsen Torosyan, Facebook paylaşımında barış hedeflerine yaklaşan Ermenistan’a yönelik hibrit saldırıların artabileceği uyarısında bulundu. Torosyan, barış sürecinin ülkenin egemenliğini güçlendireceğini ifade ederken, bölgedeki barışı istemeyen dış güçlerin etkisine dikkat çekti. Provokasyonlara karşı birlik olunması gerektiğini vurgulayan Torosyan, halkı sadece resmi ve güvenilir haber kaynaklarını takip etmeye çağırdı.
İmzalardan saatler önce Paşinyan, Facebook profilinde İncil’den “Dağdaki Vaaz” adlı bölümden İsa’nın öğrencilerine söylediği şu cümleyi alıntılayarak barışın gerçekleşeceğine dair mesaj verdi: “Ne mutlu barışı sağlayanlara, çünkü onlar Tanrı’nın oğulları olarak adlandırılacaklardır.”
Ermenistan’da barışa karşı yükselen sesler
Milletvekili Arsen Torosyan imzalanan belgeler ve yapılan açıklamalardan herkesin memnun olduğunu, sadece Ermenistan’daki ve dünyadaki Rusya etkili ajanlar, özellikle Amerika’daki Taşnakların memnun olmadığını söyledi. Torosyan “Bir insan kendi ülkesinden ve milletinden ne kadar nefret etmeli ki, her tek başarıyı—özellikle de önemli olanları—hep eleştirsin?” diyerek muhalefetin barış ve refah vaat eden süreçleri acımasızca hedef aldığını söyledi. Bu tavrın bilgi savaşı, yalan ve manipülasyonla yapıldığını ve muhalefetin, bu nefretin onları içeriden tükettiğinin farkında olmadığını belirtti.
Torosyan’ın bu uyarısı pratikte doğru çıktı. Barışa hazırlık sürecinde alınan önlemler ve tutuklanan muhalif kesimler, deklarasyonun imzalanmasının ardından Ermenistan içinde nispeten daha az sesin duyulmasına neden oldu; ancak diaspora ve bazı medya organlarından çok sert eleştiriler geldi.
Nikol Paşinyan hükümetine muhalif eski hükümet üyeleri, bu gelişme karşısında henüz sessizliklerini koruyor. Eski Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan, deklarasyon imzalanmadan önce 2 Ağustos’ta verdiği röportajda, “Ermenistan’da seçimlerden önce Azerbaycan tarafının Ermenistan'a belli kitleleri etkilemek amacıyla paraflı bir kağıt vereceğini tahmin ediyorum” diyerek, bunu ciddiye alanın kendisine saygısı olmadığını belirtmişti. Muhtemelen bu yüzden görüşmelerin ardından herhangi bir açıklama yapmadı. Koçaryan, “Paraf atmaktan bahsediyorlarsa, bu hâlâ birçok anlaşmazlık olduğu ve imza konusunda bir fikir birliğine varılamadığı anlamına gelir” diyerek barış sözleşmesinin imzalanacağına dair umutsuzluğunu dile getirdi. Ayrıca Zengezur koridoru meselesi ve dış politikada Rusya’dan uzaklaşıp ABD ile yakınlaşma konularında muhalif bir tutum sergiliyor ve şunları söylüyor: “Jeopolitik açıdan bakıldığında, Ermenistan'ın kendi topraklarını tartışmalı hale getirdiği ortaya çıkıyor, çünkü diğer devletler sizin topraklarınızdan geçecek bir koridor oluşturmayı kendi aralarında görüşüyorlar. ABD bunu Türkiye ile, Türkiye de Azerbaycan ile görüşüyor ve siz bu konuya dahil değilsiniz.”
Ermenistan Ulusal Meclisi’nde “Hayastan” fraksiyonu üyesi İşkhan Sağatelyan, Washington görüşmelerinden sadece Azerbaycan’ın kazançlı çıktığını, Ermenistan’ın ise ön koşullar ve şantajlarla dolu “Barış” anlaşmasının parafe edilmesinden başka bir şey elde edemediğini Facebook üzerinden paylaştı. Nikol Paşinyan’ın kazancını ise “Halkı yeniden ‘barış’ ve ‘gerçek Ermenistan’ söylemleriyle besleme, iktidarını sürdürme fırsatı” olarak değerlendirerek onu ihanetle suçladı. Sağatelyan, ne yapılması gerektiği sorusuna “Dün imzalanan belgeler nihai yasal güç taşımamaktadır; Paşinyan’ın yeniden iktidara gelmesini engellemek ve beklenen felaketi Ermenistan Anayasası sayesinde önlemek mümkündür” diyerek, ana gündemin bunun olması gerektiğini yazdı.
Ermenistan’da Dağlık Karabağ Halkının Temel Haklarını Koruma Komitesi Başkanı Vartan Oskanian, 8 Ağustos 2025’te Washington’da gerçekleştirilen üçlü toplantılar ve imzalanan belgeler konusunda derin endişelerini dile getirdi. Oskanian, bu endişelerin başında Karabağ Ermenilerinin “ata topraklarına dönüş hakkına” ve mülklerinin korunmasına belgelerde yer verilmemesi ile halen Bakü’de hukuksuz şekilde tutulan Ermeni rehine sorununa acilen çözüm bulunmamasının geldiğini vurguladı.
Artsakh Birliği de yaptığı açıklamada, “Önde gelen küresel gücün güvencesi altında, çatışmayla ilgili bazı konularda müzakereli bir anlaşmaya varmak başlı başına bir ilerleme olarak değerlendirilebilir” diyerek sürecin olumlu yanını vurgulasa da, “Basit bir gerçek var: Bir taraf her şeyi alırken diğer taraf hiçbir şey almazsa hiçbir çözüm belgesi uygulanabilir olamaz” diyerek anlaşmaların Ermenistan aleyhine olduğunu savunuyor. Ayrıca, Karabağ Ermenilerinin dönüşü, rehinelerin serbest bırakılması, mülklerin korunması ve Ermeni düşmanlığının sona erdirilmesi taleplerinin adaletin sağlanması için şart olduğunu belirtiyor.
Diasporadan tepkiler
Bu deklarasyona Ermeni diasporasından da sert tepkiler geldi. ABD’deki en önemli Ermeni diaspora örgütlerinden ANCA (American National Committee of Armenia), “Ermeniler barış istiyor. Dağlık Karabağ’ı silmek barış değildir. Etnik temizliği normalleştirmek barış değildir. Hristiyan kutsal mekânlarını terk etmek barış değildir. Ermeni rehine ve savaş esirlerini bırakmak barış değildir. Azerbaycan’ın Ermenistan işgalini kabul etmek barış değildir. Silah zoruyla dayatılan barış barış değildir.” açıklamasını yaptı.
Komitenin Batı Bölgesi İcra Kurulu üyesi Kevork Hagopjian, Zengezur koridorunu “Pan-Türk hedeflerine hizmet eden, Ermenistan’ın egemenliği için hayati bir jeostratejik arterden geçen ve İran ile bağlantısını tehdit eden bir koridor” olarak tanımlıyor. Hagopjian, Ermenistan’ı artık Karabağı kaybetmiş, egemenliği zayıflamış ve güvenlik vaatlerinin Doğu’dan ya da Batı’dan gelsin eşit derecede boş çıktığı, yeniden şekillenen bir bölgede yolunu bulmaya çalışan güçsüz bir ülke olarak görüyor.
Doğu Massachusetts Ermeni Ulusal Komitesi’nden Ara Nazarian, bu görüşmenin geçici bir barış sağlayabileceğini ancak Ermenilerin gelecekteki büyümesini, demokrasisini ve bağımsızlığını destekleyecek bir barış olmadığını savunuyor. Nazarian, Türkiye ve Azerbaycan’ı etnik temizlikle suçlayarak, “Komşularınızla barış içinde olmak çok önemlidir, ancak Ermenistan'ın her iki tarafı da etnik temizliğe katılan komşularla çevrilidir” dedi. Ayrıca, biri sizin ensenizde olduğunda iki taraf arasında barış sağlanamayacağına inandığını ve bu süreçte halka güvenerek mücadelelerine inandığını belirtti.
Rusya Ermenileri Birliği başkanı Ara Abrahamyan ise üçlü görüşmeyi “Washington'un iki kazanan ve bir mağlup zirvesi” diye adlandırarak, bunun Ermeni makamlarının halkı manipülasyon şekillerinden biri olduğunu, seçimler yaklaştıkça bu durumun daha da artacağını bildirdi. O, “Bakü istediği her şeyi elde ediyor, askeri olarak güçleniyor ve şu anda konumu zaten savunmasız olan Ermenistan onun için önemli bir şey değil” yorumunda bulundu. Abrahamyan “parlak gelecek” ve karşılıklı “intikam almama” vaatlerini 1918-1920 yıllarında Azerbaycan’da yaşanan sözde Ermeni katliamlarının tecrübesini, Osmanlı’da “Ermeni nüfusunun yok edilmesi, sürgünü ve Türkleştirilmesiyle sonuçlanan süreç, Abdülhamid veya Jön Türklerin vaatlerine inanan Ermeni seçkinlerinin acı hatıraları”ndan söz ederek barış sürecine karşı çıkmaktadır.
Sonuç
Ermenistan’da barışa muhalif kesimlerin 8 Ağustos Deklarasyonunda eleştirdikleri konuları genel olarak 4 başlık altında toplayabiliriz:
Paşinyan, görüşmelerden sonra gazetecilerin sorularını yanıtlarken Azerbaycan’da tutulan vatandaşların durumunun her zaman müzakerelerin merkezinde olduğunu belirtti. Konunun en üst düzeyde ele alındığını ve görüşmelerde sürekli gündeme getirildiğini vurguladı. Ancak, şu ana kadar beklenen sonuçların alınamadığını ve somut bir ilerleme sağlanamadığını ifade etti. Buna rağmen, bu meselenin her zaman öncelikli olarak tartışılmaya devam edeceğini sözlerine ekledi. Beyaz Saray’daki görüşmede Paşinyan’ın bu konuyu Trump’a açtığı ve Trump’ın da “Aliyev’den rica edeceğim” şeklinde yanıt verdiğine dair bir video kaydı da mevcut.
Muhalif kesimler Zengezur yolunun açılmasının yalnızca Azerbaycan’ın yararına olduğunu iddia etse de, Paşinyan yaptığı açıklamalarda Zengezur (Syunik) bölgesinin Ermenistan’ın ayrılmaz bir parçası olduğunu, imzalanan bildirinin, tarafların birbirlerine karşı toprak talebinde bulunmayacaklarını kayıt altına aldığını vurgulayarak, projede hiçbir askeri unsur bulunmadığını ve bundan şüphe edilemeyeceğini ifade etti. Egemenlik, yargı yetkisi ve toprak bütünlüğü çerçevesinde Ermenistan topraklarındaki güvenliğin Ermenistan tarafından, Azerbaycan topraklarındaki güvenliğin ise Azerbaycan tarafından sağlanacağını söyledi.
Paşinyan, doğrudan bu konuya değinmese de Zengezur yolunun Amerika ile iş birliği içinde yapılma imkânlarına vurgu yaparak, bunun Ermenistan ekonomisine sağlayacağı faydaları dile getirdi. Paşinyan, Ermenistan’ın farklı yatırımcıları çekebileceğini ancak bu yatırımcıların aynı zamanda garanti beklentisi içinde olduğunu vurguladı. ABD’nin dahil olması ve Başkan Trump ile kurulan ilişkilerin yatırımcılara belli bir güven sağladığını ifade eden Paşinyan, “Bu sayede Ermenistan’ın yatırım derecelendirmelerinin yükseleceğine inanıyorum, zaten yükselmekte” diye konuştu.
Bugün Ermenistan içinde ve diasporada, Paşinyan’ın Gerçek Ermenistan’ı ile milliyetçi ve geleneksel Ermeni ideolojisine sahip kurumlar ve kişiler arasındaki mücadelenin devam ettiğini görebiliyoruz. Tarihe baktığımızda ise özellikle 20. yüzyılın başlarından itibaren Kafkasya’da birlik ve barış oluşturma çabalarının önüne, milliyetçi Ermeni ideolojisi ve Hristiyanlık temelli ırkçı geleneksel yapılar geçmiştir. Günümüzde de benzer gruplar, mevcut barış anlaşmasının gerçekleşmesini engellemeye çalışmakta. Fakat geçmişten farklı olarak, bu sefer Ermenistan’da Paşinyan hükümetinin izlediği barış yanlısı politikalar, Kafkasya’da barışın sağlanması ve bölge devletleri ile milletlerinin iş birliği içinde gelişmesine dair umutları arttırıyor.
Günel AĞA
[1] Bu talebin tarihsel arka planına bakıldığında manzara farklıdır. Ermenistan’da barışa muhalif kesimler tarafından sürekli tekrarlanan, sözde esirlerin isimlerinin paylaşılarak kamuoyu nefreti oluşturulmaya çalışan bu olay aslında Azerbaycan hükümeti tarafından savaş suçları işleyenlerin cezalandırılmasıdır. 44 günlük savaşın ardından Azerbaycan, Ermeni işgaline son vererek toprak bütünlüğünü yeniden sağladı. Ancak, Ermenistan destekli yasadışı silahlı gruplar Karabağ’da terör saldırılarına başladı; 2023 yılının Eylül ayında Azerbaycan bölgenin güvenliği için kısa süreli bir antiterör operasyonu düzenledi. Operasyon sonucunda Karabağ’daki Ermenistan ordusu tamamen silahsızlandırılıp bölgeyi terk etti, gayrimeşru cunta rejimi feshedildi ve Azerbaycan devlet egemenliği tamamen tesis edildi. Bu süreçte tutuklananlar, Azerbaycan ve halkına karşı Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarında kurulan sözde “Dağlık Karabağ Cumhuriyeti”nin yasadışı silahlı oluşumları tarafından işlenen barışa ve insanlığa karşı suçlar ile savaş suçlarından yargılanmıştır. Bu suçlar arasında saldırı savaşı, soykırım, zorla yerinden etme, zulüm, işkence, askeri yağma ve diğer yasadışı eylemler bulunmaktaydı.
[2] Azerbaycan hükümeti, 2023 yılında antiterör operasyonlarının ardından Karabağ’da yaşayan Ermenilerin göçü sırasında, Karabağ Ermenilerinin toprakları terk etmek zorunda olmadığını, Azerbaycan vatandaşlığı alarak bölgede kalabileceklerini ve mülkiyetlerinin yanı sıra tüm tarihi ve dini yerlerinin gerekli şekilde korunduğunu defalarca vurgulamıştı. Geri dönmek isteyen Ermeniler için elektronik kayıt portalı oluşturulmuş, mülkiyetlerinin ve tüm tarihi ile dini yerlerinin gerekli şekilde korunduğu ve korunacağı defalarca vurgulanmıştı.
Diğer İçerikler