İsrailli Yazar: “Ortadoğu’nun Jeopolitik Dili Artık Ankara’nın Lehçesiyle Konuşuluyor”

Eski İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'in danışmanı Jonathan Adiri tarafından kaleme alınan ve Ynetnews’te yayınlanan “Yeni bir soğuk cephe mi? İsrail ve Türkiye karşı karşıya geliyor” başlıklı yazıda İsrail’in uyguladığı politikalarla Türkiye'nin önünü açtığını iddia ediyor.

h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

Eski İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'in danışmanı Jonathan Adiri tarafından kaleme alınan ve Ynetnews’te yayınlanan “Yeni bir soğuk cephe mi? İsrail ve Türkiye karşı karşıya geliyor”  başlıklı yazıda İsrail’in uyguladığı politikalarla Türkiye'nin önünü açtığını iddia ediyor.

Yazara göre; Kürt isyancılar silah bırakırken ve Suriye'deki dinamikler değişirken, Türkiye bölgesel bir güç aracısına dönüşüyor; stratejik cüretine rağmen İsrail ise çevrelenmiş halde, güç kullanmadan yürütülen diplomatik bir soğuk savaşa doğru kayma riskiyle karşı karşıya.

Jonathan Adiri, PKK’nın silah bırakması, Suriye’de Filistinlilere oturum hakkı tanınması ile, bir zamanlar patlamaya hazır olan bölgesel diplomasinin artık yavaş ve bilinçli biçimde yeniden dengeleme sürecine girdiğine dikkat çekiyor ve bedeli İsrail öderken, kazancı ise Türkiye’nin stratejik olarak sessizce topladığını iddia ediyor.

İsrail yeni bir çatışma biçimiyle karşı karşıya kalacak: Diplomatik savaş

Yazara göre bu an, cesur çıkışlardan çok netliğe ihtiyaç duyuyor. İsrail, stratejik sınırlarını belirlemezse, yeni bir çatışma biçimiyle karşı karşıya kalacak: roketlerin ve baskınların savaşı değil, daha ince, daha soğuk bir mücadele. Diplomatik düğümlerle, uluslararası kınamalarla ve stratejik duruşun yıpranmasıyla yürütülen bir savaş.

Türkiye, yirmi yılı aşkın bir süredir "yeni Osmanlı" vizyonunu dikkatli ve kararlı bir biçimde inşa ediyor. Bu ideolojik bir süsleme değil, başlı başına bir jeopolitik projedir. 85 milyonu aşkın genç ve dinamik nüfusa sahip, yerli savunma sanayii olan, Libya’dan Doğu Akdeniz’e uzanan nüfuz ağı kurmuş, hem Rusya hem de NATO ile karmaşık ilişkiler yürüten Türkiye artık yalnızca bölgesel anlamda dikkate alınmak istemiyor; liderliği hedefliyor.

Bölgenin boşa çıkan geometrisi

Bu arzunun önünde dört stratejik engel vardı: Nükleer hedefleri olan saldırgan bir İran ve onun vekil ağları; Ankara'yı diplomatik batağa saplayan düşmanca bir Esad rejimi; İsrail’in kuzey sınırında kökleşmiş ve meydan okuyan Hizbullah; ve Türkiye’nin kendi içinde süregelen Kürt ayrılıkçılığı tehdidi. Bölgenin geometrisi buydu.

Ancak ironik bir şekilde İsrail, Hizbullah’a baskı, İran’ın nükleer sistemine sabotajlar, Esad rejimine yönelik hassas saldırılar yaparak aslında Türkiye'nin önünü açtı. İsrail kapıları kırdı, Türkiye ise içeri süzüldü. PKK’nın silah bırakmasıyla Türkiye önündeki dördüncü stratejik engeli de aşmış oldu. PKK’nın ateşkesi sadece bir jest değil, bir dönüm noktasıdır. Türkiye, karşı koyulmayan ve geri adım atmayan bir şekilde galip çıktı.

Türkiye, İsrail'in projelerinin hepsine çomak sokan bir aktör olarak konumlanıyor

Peki Türkiye karşılığında ne sunuyor? Minnettarlık beklenirken, karşımıza daha çok azarlama çıkıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’i Nazi Almanyası'na benzetiyor. Eski istihbarat başkanı olan dışişleri bakanı ise doğrudan şöyle diyor: “Ortada bir Filistin sorunu yok; bir İsrail sorunu var.” Bu sözler münferit değil. Türkiye Gazze’de etkin, bölgesel denklemleri zorluyor ve İsrail'in normalleşme çabalarının hepsine çomak sokan bir aktör olarak konumlanıyor. Etkilemeyi değil, dikte etmeyi amaçlıyor.

Yeni düzenin dişlileri çoktan dönmeye başladı

Yeni düzenin dişlileri çoktan dönmeye başladı. Ankara, bölgenin yeni güvenlik mimarisinin fiili mimarı hâline geldi. ABD'nin Türkiye Büyükelçisi artık Washington’un ya da Kahire’nin dosyalarını devralmış durumda. Suriye ile temaslar, Lübnan’la ön görüşmeler, Hamas’a dair arabuluculuk çabaları hep Türk kanalları üzerinden ilerliyor. Ortadoğu’nun jeopolitik dili artık Ankara’nın lehçesiyle konuşuluyor.

Türkiye kendini artık sadece bir “komşu” olarak görmüyor. Alternatif bir güç merkezi olarak konumlandırıyor. Ve belki de bundan daha çok yanıtlanması gereken bir şey yoktur. İsrail’in de kendi vizyonu ve bunu gerçekleştirecek araçları var.

Türkiye’ye ve İsrail arasında soğuk savaş başladı sessiz ama belirgin bir biçimde

İsrail’in ilerlemesi için gereken, yumuşaklık değil; doğrudan çatışma değil ama dikkatle kalibre edilmiş bir sürtünme ve stratejik netliktir. Türkiye’nin hırslarından endişe duyan Yunanistan, Kıbrıs, Mısır ve Suudi Arabistan ile ortaklıklar derinleştirilmeli. ABD ile savunma iş birliği yalnızca sürdürülmemeli, genişletilmeli. Bu tam da Türkiye’nin NATO’daki konumunun önem kazandığı bir döneme denk gelmeli. Ve Türkiye’ye, Filistin meselesinde resmi bir rol verilmesi kesinlikle reddedilmeli intikam için değil, niyetlerini açığa çıkarmak için.

Artık meseleler teorik değil. Soğuk savaş başladı sessiz ama belirgin bir biçimde.

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA