Bakan Fidan, El Salvador Dışişleri Bakanı Alexandra Hill ile görüşmesi sonrası düzenlenen ortak basın toplantısında konuştu.
İsrail’in Suriye’de istikrarsızlık yaratmayı amaçladığını ifade eden Fidan, “Son bir haftadır gelişmeleri hep beraber yakından takip etmekteyiz. Ülkenin güneyinde yaşanan gelişmelerle başından beri yakından ilgilendik. Olaylar, İsrail'in Dürzileri koruma bahanesiyle gerçekleştirdiği müdahaleyle birlikte başka bir boyuta büründü. Son yedi aydır, bölge devletlerinin yanı sıra ABD ve Avrupa ülkeleri, Suriye halkına destek amacıyla yapıcı bir yaklaşım ortaya koymuştur.” dedi.
“İsrail ise Suriye'de barış, istikrar ve güvenliği sağlamaya yönelik tüm bu girişimleri sabote etmek istemektedir. Açık ve net bir şekilde ifade edilmesi gereken bir gerçek var. Çevresinde istikrarlı bir ülke görmek istemeyen İsrail, Suriye'yi bölmeyi amaçlamaktadır.” diyen Bakan Fidan, tüm uluslararası toplum ve bölgesel aktörlerin, Suriye’nin, teröre ev sahipliği yapmadığı ve düzensiz göçe kaynaklık eden bir ülke olmadığını gösteren bir yer olması için çaba içerisinde olduğunu belirtti.
Hiçbir grup parçalamaya yönelik hareket içine geçmesin. Bölünme dışında ne konuşuyorsanız konuşun
Türkiye’nin bölgedeki tüm savaş ve çatışmaların son bulması, istikrarın sağlanması için yıllardır canla başla mücadele ettiklerini belirten Fidan, güvenlikle ilgili olarak terör açısından en çok zarar gören ülkelerden birinin de Türkiye olduğunu ifade etti ve “Ama buna rağmen mücadelemizi sürdürürken daha büyük stratejik vizyon olarak istikrarı ve iyiliği ortaya koymaya çalışıyoruz. Irak'la, Suriye'yle, İran'la bütün ilişkilerimiz bu şekilde gelişiyor. Fakat İsrail, bunun zıddına kendi bölgesini gittikçe güçsüzleştirip kaosta tutmaya çalışan bir politika izliyor. Suriye'de son olan gelişmeler de bunun bir yansımasıdır.” dedi.
Bakan Fidan Suriye’deki grupları şu şekilde uyardı: “Hiçbir grup parçalamaya yönelik hareket içine geçmesin. Diplomasi yoluyla konuşacağımız çok şey var. Her şey konuşulur. Konuşuluyor da bütün gruplarla, bütün unsurlarla. Ama bunun ötesine geçerek, şiddet kullanarak bölmeye ve istikrarsızlaştırmaya doğru giderseniz, biz bunu kendi milli güvenliğimize yönelik doğrudan tehdit olarak algılar ve müdahale ederiz.
Bölünme dışında ne konuşuyorsanız konuşun. Ne talepleriniz varsa yapın. Biz bu konuda nasıl yardımcı olacaksak olalım ama bunun ötesine geçtiğiniz zaman biz kendimizi tehdit altında tutmayız.”
Türkiye’nin son 20 yılda Latin Amerika ve Karayipler bölgesindeki varlığını artırdığını belirterek bu bölgelerle olan işbirliklerini her alanda derinleştirmek istediklerini ifade eden Fidan, El Salvador’un bu bölgelerdeki açılımlar için stratejik bir öneme sahip olduğunu söyledi.
Halklarımızın karşılıklı çıkarları doğrultusunda ekonomik ilişkilerimizi daha da güçlendirmeyi hedeflemekteyiz
El Salvador’un çeteler ve iç savaşlar ile mücadele anlamında ciddi bir başarı elde ettiğini vurgulayan Fidan, ülkenin büyük bir dönüşüm süreci içerisinde olduğunu belirtti.
“Türk firmalarının, El Salvador'da çok önemli yatırımları bulunmaktadır. Halklarımızın karşılıklı çıkarları doğrultusunda ekonomik ilişkilerimizi daha da güçlendirmeyi hedeflemekteyiz.” ifadelerini kullanan Fidan, askeri çerçeve anlaşmasını en kısa süre içinde imzalamak için çalışmalarını sürdürdüklerini, bu anlaşmanın iki ülkenin silahlı kuvvetleri arasında eğitim ve kapasite geliştirme gibi alanlarda çalışmalar yürütülmesine imkan sağlayacağını söyledi.
Fidan, Mevkidaşıyla savunma sanayi alanındaki potansiyel işbirliğini de ele aldıklarını dile getirdi. Nisan ayında savunma sanayi alanında işbirliği anlaşması imzaladıklarını ve bu alandaki çalışmalarını da yoğunlaştırdıklarını söyledi.
Türkiye uzak coğrafyalarda dostluklar geliştirirken, bölgesel sorumlulukların da en üst düzeyde bilincindedir
Bakan Fidan açıklamalarına şu sözlerle devam etti: “Türkiye uzak coğrafyalarda dostluklar geliştirirken, bölgesel sorumlulukların da en üst düzeyde bilincindedir. Bu hafta İstanbul'da yoğun bir diplomasi trafiği yaşanacak. Rusya ile Ukrayna arasındaki müzakerelerin üçüncü turuna inşallah bu hafta ev sahipliği yapacağız. Buradaki amacımız tarafların birbirleriyle konuşmaya devam etmesinin sağlanması. Aynı zamanda sahada somut sonuçlar doğuracak güven artırıcı adımların hayata geçirilmesi.
Cuma günü İran, Almanya, Birleşik Krallık ve Fransa arasındaki nükleer görüşmeler yine İstanbul'da. Taraflar arasında kendileri gerçekleştirecek. Her zaman vurguladığımız gibi İran'ın nükleer faaliyetleriyle ilgili meselelerin diplomasi yoluyla çözülmesini hedeflemekteyiz. Cumartesi günü yine İstanbul'da Balkanlar'dan mevkidaşlarımla bir araya geleceğiz. Balkanlar'ın istikrarını ve refahını artıracak adımları ele alacağız.”
Fidan, konuşmasında Gazze’deki katliam ve saldırılara da değindi. Konunu geçen hafta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde de ele alındığını söyledi ve İsrail'in soykırım politikalarını durdurmanın artık tüm insanlığın ortak görevi haline geldiğini ve Türkiye olarak Filistinlilerin haklarını siyasi ve hukuki tüm araçları kullanarak savunmaya devam edeceklerini ifade etti.
Fidan, Orta Doğu’nun kaosa sürüklenmesinin Netanyahu’nun çıkarına olduğunu belirterek buna izin vermeyeceklerini ve Suriye'nin, toprak bütünlüğünün ve siyasi birliğinin bozulmasına sonuna kadar karşı çıktıklarını söyledi.
“Ülkenin güvenliği ve idaresi Suriye merkezi yönetiminin sorumluluğundadır. Bu aşamadan sonra Süveyda'da ilan edilen kapsamlı ateşkesin tüm taraflarca riayet edilmesi, çatışmaların da tamamen sonlandırılması, sivillerin korunması, sorumluların hesap vermelerinin sağlanması, Suriye güvenlik birimlerinin bu doğrultudaki çalışmalarına destek verilmesi ve insani yardımların kesintisiz ve engelsiz biçimde ihtiyaç sahiplerine ulaşılması kritik bir önem taşımaktadır.”
Fidan, sahada karşılıklı esir ve naaş değişiminin başladığını bu süreci sekteye uğratmaya çalışacaklara fırsat vermeyeceklerini ifade ederken Suriye'de tüm tarafların toplumsal barışı tahkim etmeye odaklanması gerektiğini, kendilerinin bu iradeyle çalışmaya ve İsrail'in sinsi planlarına karşı çıkmaya devam edeceklerini dile getirdi.
Kendinizi güvende tutmak için etrafınızdakini kaosta tutmak kendi ülkeniz için de iyi bir adım değildir
“Biliyorsunuz geçen yıl 8 Aralık itibarıyla Suriye'de bir milat yaşandı. Uzun yıllar devam eden kaotik ortamdan nihayetinde çoğunluğun iradesinin hakim olduğu, barışın, toprak bütünlüğünün, ülke güvenliğinin temin edilebileceği bir umut kapısı aralandı.” diyen Fidan, “Başta ABD, Avrupa Birliği (AB), bölgesel aktörler olmak üzere birçok aktör yeni Suriye'ye bir fırsat verme ve birçok alanda işbirliği yapma konusunda mutabık kaldılar.” dedi.
Uluslararası toplumun Suriye'ye fırsat vermesini kimsenin beklemediğini belirten Fidan, şöyle dedi: “Ama bu konuda imkansız başarıldı ve ciddi bir fırsat ortaya çıktı. Suriye'nin yakın gelecekte toprak bütünlüğünü tamamıyla sağlamış, egemenliğini kullanabilen, ekonomisini geliştiren, mültecilerini geri alan, altyapısını tekrar inşa eden, güçlü ve istikrarlı bir ülke olmasını istemeyen aktörler de var bölgede. Bunların en başında İsrail geliyor.”
Stratejik konuları bilen biri olarak İsrail'in stratejilerinin ülke güvenliği için atılabilecek en kötü adım olduğuna vurgu yapan Fidan, “Kendinizi güvende tutmak için etrafınızdakini kaosta tutmak kendi ülkeniz için de iyi bir adım değildir.” diye konuştu.
Dürzilerle Bedeviler arasındaki çatışmalar, ancak ve ancak merkezi hükümetin kendi unsurlarını o bölgede bulundurmasıyla sonlandırılabilecek bir husus
Bakan Fidan Suriye’deki iç savaşa işaretle, “(Suriyelilerin) Üstü örtülü kalan toplumsal hayatlarının problemli olduğunu, etnik sıkıntılarının olduğunu herkes biliyordu. Zaten amacımız, uluslararası toplum olarak ortaya konacak, bütün insanları kuşatacak, can güvenliğini, mal güvenliğini sağlayacak bir Suriye'nin inşa edilmesiydi. Amerika, Avrupa Birliği, Türkiye, bölge ülkeleri, Arap Ligi, Körfez, herkes bu konuda mutabık kaldı.” dedi.
İsrail'in Suriye'nin uluslararası toplumdan destek görmesini beklemediğini vurgulayan Fidan, “Kendi kendine kaosa girmesini beklediği bir Suriye değil, tam tersine kendi kendine uluslararası toplumun desteğiyle kaostan çıkmayı başaran bir Suriye perspektifini görünce hemen devreye girme ihtiyacı hissetti. Dürzileri bahane ederek bir plan ortaya koydu.” dedi.
Fidan ayrıca Türkiye ve bölge ülkelerinin İsrail'in eylemlerine sessiz kalamayacağını belirtti ve “Bu yönde atılan çabalar var. Güneyde olan Dürzilerle Bedeviler arasındaki çatışmalar, ancak ve ancak merkezi hükümetin kendi unsurlarını o bölgede bulundurmasıyla sonlandırılabilecek bir husus. Merkezi ülke asker gönderemiyor. Başka polislik yapacak unsur da yok. Bu fraksiyonlar birbirleriyle savaşıyorlar, kan döküyorlar, işkence yapıyorlar, kimsenin görmek istemediği sahneler ortaya çıkıyor. Bunlar ortaya çıktığı zaman intikam duygusu daha da pekişiyor, daha da netleşiyor ve daha fazla şiddet sarmalına girildiğini görüyoruz.” dedi.
Fidan, söz konusu “şiddet sarmalıyla” Dürziler ve Bedevilerin başa çıkmasının mümkün olmadığına işaret ederek, “Merkezi hükümetin taraf tutmadan, bölgeye müdahale ederek olayları yetişilmesi beklenirken, 'Bölgede merkezi hükümetin asker bulundurmasını istemiyorum' bahanesiyle İsrail'in hem Şam'ı vurduğunu hem oraya doğru giden askerleri vurduğunu görüyoruz.” ifadelerini kullandı.
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Tom Barrack ve Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safedi'nin duruma ilişkin büyük emeği olduğunu belirten Fidan, “Bölgedeki kabile temsilcileri, özellikle hem Bedeviler hem Dürziler, Ürdün'deki toplantıda çok yapıcı rol oynamışlardır. Biri hariç, o da Dürzilerden biri olan, ismi malum şahıs El Hicri (Dürzi lider Hikmet el-Hicri). Gerçekten İsrail'e bir vekil unsuru gibi davranmakta. İstikrarı ve barışı mümkün kılan hiçbir çözüme, ara buluculuğa, teklife, yanaşmama gibi bir tavır ortaya koymuştur. Ama şu anda belli bir noktaya ulaşılmış durumda.” dedi.
Her zaman için başkasının ortaya koyduğu bir oyundan size bir fayda olmayacağını hatırlayın
Fidan, bazı ülkelerin amacının, Suriye'yi en az 4 parçaya bölerek istikrarsız, güçsüz, bölgeye daha fazla kitlesel göç, terör ve suç üreten bir ortam yaratmak olduğunu belirterek “İnşallah biz bu politikanın hayata geçmesini engelleyeceğiz ve kendi erdemli duruşumuzun, istikrarın, herkesin can mal güvenliğinin, egemenlik hakkının sağlandığı, özgürlüğün olduğu bir onurlu hayatın hayata geçmesini sağlayacağız.” dedi.
Bakan Fidan, Suriye’deki gruplara şu sözlerle uyarıda bulundu: “Bu türden kaosları kendiniz için küçük ve taktik fırsatlar bilmeyin. Bu küçük taktik başarıları atarken büyük bir stratejik faciaya gittiğinizi her zaman aklınızda tutun. Her zaman için başkasının ortaya koyduğu bir oyundan size bir fayda olmayacağını hatırlayın. Ait olduğunuz toprakların onurlu, eşit, güven içinde yaşayan bireyleri olmayı hedefleyin. Başkasının yardımıyla oluşturulmuş, kan üzerine kurulmuş kaostan otonomi çıkarmaya çalışan, bağımsızlık çıkarmaya çalışan, bunun için de her şeyi yakıp yıkmaya hazır olan bir perspektifte olmayın.”
Fidan, Suriye'deki grupların eylemlerinin “gideceği hiçbir yer olmadığını” ifade ederek “Zaman entegre olma zamanıdır. Zaman herkesin kendi kimliğini, inancını muhafaza ederek daha fazla entegrasyonla hayata tutunma zamanıdır. 18.-19. yüzyılda oluşmaya başlamış, çok kan dökülmüş, artık modası geçmiş fikirlerin bu topraklarda hala egemen güçlerin kullandığı bir ideoloji, vekil unsurları harekete geçirdiği bir sinyal olmasından artık çıkılması lazım. Çıkmadığınız zaman biz bunların çıkartmasını biliriz.” dedi.
Bizim nihai hedefimiz Avrupa Birliği aday ülkesi olarak vize serbestisi konusunu başarmaktır
AB ile özellikle devam eden vize konusunda sessiz bir diplomasi yürüttüklerine belirten Fidan, AB'nin vizeye ilk defa başvuranların vizelerinin daha hızlı bir süreçte çözümlenmesi için altyapı imkanlarının artırılması konusunda da bir plan ve çaba içerisinde olduklarını kendilerine ifade ettiklerini aktararak, şu ifadeleri kullandı: “Bu elde edilen iyi haber tabi ki bizim için yeterli değil. Bizim nihai hedefimiz Avrupa Birliği aday ülkesi olarak vize serbestisi konusunu başarmaktır. Şu ana kadar normalde Avrupa müktesebatı ve maceramız çerçevesinde bizim vize serbestisi alanına girmiş olmamız lazım. Çünkü Avrupa politikalarıyla, entegrasyonuyla bu kadar çok meşgul olan bir ülke, kendini bu kadar çok Avrupa'ya uyumlandıran bir ülkenin belli bir aşamadan sonra zaten vizeyle ilgili bir sorun kalmaması lazım.
2019'dan sonra bizim özellikle kendi toprak bütünlüğümüzü, ulusal güvenliğimizi korumak için Suriye'de yaptığımız operasyonlardan sonra ortaya konan bir tavır var ve bu tavırda karşılıklı atılmış adımlar var. Yeni dönemde son birkaç yıldır bunu tekrar Cumhurbaşkanımızın iradesiyle bir rotaya oturtmuş durumdayız. Avrupalı liderlerden de bu konuda belli düzeyde anlayış görüyoruz. Amacımız tabii ki tamamıyla bir vize serbestisi politikasına girmek.”
Avrupa'da iç siyasetin son birkaç yıldır özellikle yabancı düşmanlığı etrafında şekillenmeye başladığını hatırlatan Fidan, bunun vize serbestisi konusunda bir takım problem alanlarını beraberinde getirdiğini ve bu konuda daha köklü çözümler için çalışmaya devam edeceklerini söyledi.
Diğer İçerikler