Sayed Sulaiman NABİL

Sayed Sulaiman NABİL

Tüm Yazıları

Afganistan Siyasetinde Yeni Dönem: Rusya’nın Taliban Yönetimini Tanıma Kararı ve Bölgesel Yansımaları

14 Temmuz 2025
h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

Taliban yönetimi, ilk dönemindeki bazı hatalardan ders alarak, 2021 yılında ikinci kez ülkenin yönetimini ele geçirdiğinde, özellikle bölgesel ve küresel güçlerle ilişkilerini temellendirme noktasında önemli adımlar attı. Ancak çoğu ülke, insan ve kadın hakları ile demokratik seçimlerin gerçekleşmesi gibi çeşitli ön koşullar öne sürerek bu yönetimi resmen tanımakta çekinceli davrandı. İlginç olan husus ise, mevcut yönetimin tanınmak adına hiçbir ciddi adım atmamasıydı. Anlaşılan o ki Taliban, insan hakları ve demokratik değerler gibi kriterlerin uluslararası siyasette çıkar sağlama aparatına dönüştüğünü fark etti.

Bu tespitten hareket eden Taliban yönetimi, söylemler üzerinden hareket etmek yerine, bölgesel ve küresel güçlerin çıkarlarını gözeten bir ekonomik ve siyasal yol haritası çizerek o hedef doğrultusunda ilerlemeyi tercih etti. Nitekim bu çerçevede, tehdit oluşturması beklenen Orta Asya ülkeleriyle büyük ekonomik anlaşmalar imzaladı; İran’la olan su sorununu büyük oranda çözdü; Çin’e, Afganistan’ın yer altı zenginliklerine yatırım yapması için geniş alanlar tanıdı; ABD’ye Doha Anlaşması’nda verdiği sözlere sadık kaldı; Rusya’nın radikal hareketlerin Afganistan’da yer edinmesi ve Orta Asya’ya tehdit oluşturması yönündeki endişelerini belli ölçüde giderdi. Ayrıca güvenliği sağlayarak Afganistan’ı bir enerji güzergâhına dönüştürme noktasında somut adımlar attı.

Böylece 2022 yılından bu yana Çin, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Kazakistan, Türkmenistan, Rusya, Pakistan, İran, Özbekistan, Katar, Malezya, Hindistan, Türkiye ve Norveç ile resmî diplomatik ilişkiler kuruldu. Ancak Rusya, 3 Temmuz 2025 tarihinde Taliban yönetimini resmen tanıyarak, uluslararası toplum açısından Taliban için yeni bir sürecin başladığını ortaya koydu. Bu tanıma, yalnızca ikili ilişkiler açısından değil, aynı zamanda bölgesel ve küresel güç dengeleri bakımından da dikkate değer sonuçlar doğurabilecek stratejik bir adımdır. Bu karar üç temel eksen etrafında analiz edilebilir:

1. Rusya’nın Afganistan’ı tanıması, öncelikli olarak “terörizm”le mücadele bağlamında bir işbirliği zeminine oturtulmuştur. Moskova yönetimi, Taliban ile koordineli hareket ederek Afganistan’dan Orta Asya ülkelerine yönelik potansiyel “radikal” unsurların yayılmasını engellemeyi hedeflemektedir. Zira Rusya için özellikle Tacikistan, Özbekistan ve Türkmenistan gibi sınır ülkelerinden sızabilecek terör tehdidi, doğrudan kendi iç güvenliğini etkileme potansiyeline sahiptir. Bu bağlamda Taliban ile yapılan anlaşmalar, Afganistan’ın güvenlik haritasında bir istikrar zemini oluşturmayı ve bölgesel istikrarı korumayı amaçlamaktadır.

2. Amerika Birleşik Devletleri’nin 2021’de Afganistan’dan çekilmesiyle oluşan jeopolitik boşluk, Rusya açısından bir nüfuz alanına dönüşmüştür. Moskova, bu boşluğu doldurarak hem kendi çıkarlarını maksimize etmekte hem de Afganistan’ın yeniden inşasında stratejik bir aktör olmayı hedeflemektedir. Özellikle Afganistan’ın jeostratejik konumu -Çin, İran, Orta Asya ve Güney Asya’nın kesişim noktasında bulunması- onu doğal bir enerji geçiş koridoru hâline getirmektedir. Rusya, bu coğrafi avantaja dayanarak Afganistan’ı bölgesel enerji ve ticaret yollarının merkezine yerleştirme arayışındadır.

3. Üçüncü olarak, Rusya bu adımıyla Afganistan’daki ekonomik yatırımlarda merkezi bir rol üstlenmek istemektedir. Çin’in “Bir Kuşak Bir Yol” projesi çerçevesinde Afganistan’da giderek artan etkinliğini dengelemek, Moskova’nın uzun vadeli stratejik hedefleri arasında yer almaktadır. Özellikle altyapı projeleri, madencilik alanındaki yatırımlar ve ticaret yollarının kontrolü, Rusya’nın Çin karşısında ekonomik manevra alanı kazanmasına hizmet edecektir.

***

Rusya’nın bu kararı, bölgesel düzeyde birçok ülkenin dış politikasını etkileme potansiyeli taşımaktadır. Bu bağlamda orta Asya, Çin, BM, İran ve Pakistan ile olan ilişkilere etkisini şöyle ifade edebiliriz:

  • Orta Asya Ülkeleri: Özbekistan başta olmak üzere, bölgedeki pek çok ülke hâlihazırda Taliban yönetimiyle yakın ilişkiler kurmuş durumdadır. Bu bağlamda Rusya’nın tanıma kararı, domino etkisi yaratarak diğer Orta Asya ülkelerinin de benzer adımlar atmalarını hızlandırabilir.
  • Tacikistan: Şu ana dek Taliban’a mesafeli duran Tacikistan, Rusya'nın bu hamlesiyle yeni bir politika değişikliğine zorlanabilir. Ancak Taliban’a muhalif grupları topraklarında barındırarak dengeleyici bir aktör olarak varlık göstermeyi de sürdürebilir.
  • Çin: Taliban yönetimini resmen tanımamış olsa da, diplomatik ve ekonomik ilişkilerini üst düzeyde sürdürmektedir. Rusya’nın tanıma kararından sonra Çin’in benzer bir adım atması olasıdır. Özellikle tanıma sonrası sağlanan diplomatik ve ekonomik kolaylıklar, Çin’in kendi çıkarlarını korumak adına resmi tanımayı hızlandırmasına neden olabilir. Çin, Taliban sonrası dönemde özellikle altyapı projeleri ve doğal kaynaklara yönelik yatırımlarla Afganistan’da etkisini artırmıştır. Ülkede Çin dili kurslarının yaygınlaşması, kültürel nüfuzun da artmakta olduğunu göstermektedir. Çin’in Afganistan’daki öncelikleri şunlardır denebilir: 1. Radikal unsurları konusunda Taliban ile işbirliği, 2. Yer altı kaynaklarına erişim, 3. Bölgesel ticaret koridorlarının inşası, 4. Bir Kuşak Bir Yol projesine entegrasyon.

Bu hedefler doğrultusunda Çin, Afganistan’ı Orta Asya’ya açılan stratejik bir kapı olarak değerlendirmektedir.

  • ABD: ABD, Afganistan’a her ay yaklaşık 120 milyon dolar tutarında insani yardım sağlanmaktadır. Bu yardımların yanı sıra desteklerin önemli bir bölümü de, BM ve bağlı kurumlar aracılığıyla yürütülmektedir. Ayrıca bu fonlar, Afgan para biriminin değerini korumada kritik rol oynamaktadır. ABD’nin Rusya’nın kararına tepki olarak bu destekleri askıya alması, Afganistan’ı ciddi bir ekonomik buhrana sürükleyebilir.
  • BM: BM’nin ülke içerisinde özellikle insani yardımlarım ulaştırılması noktasında önemli çalışmalar yaptığı dikkate şayandır. Ancak son dönemde daha fazla inzivaya çekilmiş olan Afganistan’daki muhalif unsurlar noktasındaki tutumu da endişe vericidir. BM Afganistan Özel Temsilciliği, her üç ayda bir Türkiye ve diğer göçmenlerin yoğun olduğu ülkeleri ziyaret ederek etnik grupların genç temsilcileriyle görüşmeler yapmakta, toplumun nabzını tutmaya devam etmektedir. Burada bu görüşmeleri her bir etnik grup ile ayrı ayrı yapması farklı ajandaların arkada konuşulduğu izlenimini verebilir.
  • İran: İran açısından Afganistan politikasında üç temel öncelik öne çıkmaktadır: 1. Sınır Aşan Sular Meselesi: Özellikle iklim değişikliğiyle birlikte İran, Afganistan’dan akan suların kontrolü konusunda Taliban ile işbirliği arayışındadır; 2. Afgan Göçmenlerinin Sınır Dışı Edilmesi: Son aylarda İran, gayri insani yöntemlerle 1.5 milyonu aşkın Afgan’ı sınır dışı etmiş, bu da Afganistan’da İran ürünlerine karşı boykot kampanyaları gibi farklı tepkilere neden olmuştur; 3. İran’daki Sünni Grupların Afganistan’dan destek alarak tehdit oluşturmalarının engellenmesi.

Bir bütün olarak baktığımızda, İran Taliban ile ilişkilerini iyi seviyede sürdürürken, muhalif gruplara da sınırlı faaliyet alanı sağlamaya devam etmektedir. Bu çok katmanlı strateji, İran’ın dış politikada hâlen reel politik eksende hareket ettiğini göstermektedir.

Pakistan: Taliban’a verdiği desteğin karşılığını beklediği ölçüde alamamıştır. Bu durum, “Pakistan Sendromu” olarak adlandırılabilir. Zira tarihsel olarak Pakistan, Afganistan’da istikrarsızlıktan kazanç sağlamayı hedeflemiş; önce mücahitleri, ardından ABD’yi ve en son Taliban’ı desteklemiştir. Ancak Afganistan’da değişmeyen bir kural varsa o da şudur: iktidara gelen her hükümet ülkenin çıkarlarını korurken mutlaka Pakistan’la bir çıkar çatışması durumuna sürüklenir. Bugün de Taliban ile Pakistan’ın ilişkiler beklenen düzeyde değildir. Sınır çatışmaları yaşanmakta, Pakistan Taliban’a yakın olan TTP’nin (Tehrik-i Taliban Pakistan) ülke sınırlarında barınmasına dair endişelerini sürdürmektedir. Pakistan’ın Mevcut öncelikleri şöyle sıralanabilir: 1. Afgan mültecilerinin sınır dışı edilmesi, 2. TTP Afganistan topraklarında Pakistan’a tehdit oluşturmaması, 3. Afganistan ile var olan su paylaşımı meselesinin çözülmesi, 4. Pakistan’ın kuruluşundan önce başlayan ve halen devam eden Deurand Hattı sorununu çözülmesi.

Ancak bugünlerde Afganistan’ın en önemli gündemi ülkeye zorunlu olarak geri gönderilen mülteciler meselesidir. Afganistan iç siyasetinde daimi olarak etkin olan iki komşu, yani Pakistan ve İran’ın mültecileri kitlesel şekilde sınır dışı etmeleri, Afganistan’da yeni sosyo-ekonomik krizlerin habercisi olabilir. Zira işsiz, eğitimsiz ve evsiz milyonlarca insanın ülkeye dönüşü, mevcut kırılgan yapıyı daha da sarsacaktır.

 

 

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA