Nükleer İroni: 1950’lerden İtibaren ABD İran’ı, Fransa İsrail’i Nükleer Güç Yapmaya Çalışıyordu

İsrail ve İran’ın nükleer programları benzer dönemlerde başladı. İsrail, Fransa’nın desteğiyle nükleer silah geliştirirken hiçbir uluslararası anlaşmaya taraf olmadı; İran ise ABD ile başlattığı nükleer programda devrim sonrası yalnız bırakıldı.

h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

İsrail ve İran’ın nükleer reaktör sahibi olma girişimi 1950’li yıllara dayanır ve eş zamanlıdır. İsrail Fransa ortaklığı ile İran ise ABD ortaklığı ile bu güce erişmeyi tercih etmiştir.

İsrail’in nükleer güç olma girişimi

Fransa ve İsrail 1957 yılında imzalanan “Sèvres Protokolleri” kapsamında ortak nükleer tesis kurma anlaşması yaptılar ve 1958’den itibaren Dimona Nükleer Reaktörünü inşa etmeye başladılar. İsrail Fransa’dan mühendislik, teknoloji transferi ve uranyum temin etti. Aslında plütonyum üretimine yönelik olan bu reaktör “araştırma tesisi” olarak dünyaya tanıtıldı.

1961’de Charles de Gaulle, uranyum tedarikini durdursa da Fransa destek etmeye devam etti; 1963’te reaktör aktif hale geldi. Bilgisi dışında devam eden bu çalışmadan haberdar olan ABD bu nükleer işbirliğine tepki gösterdi. Dönemin ABD başkanı John F. Kennedy(1961–1963), İsrail’in nükleer silah edinmesine kesinlikle karşıydı. 1963’te Başbakan David Ben-Gurion’a mektuplar yollayarak: Dimona’nın denetime açılmasını, IAEA (Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı) denetçilerinin sahaya alınmasını talep etti. Bu baskılar sonucunda Ben-Gurion istifa etti (Haziran 1963), Yerine gelen Levi Eshkol, denetim taleplerini oyalamaya aldı.

Ne var ki, Kasım 1963’te Kennedy bir suikaste uğrayarak öldürüldü, İsrail’in nükleer silah edinmesini engellemeye çalıştığı için Mossad tarafından hedef alındığı iddia edildi. Yerine başkan olan Lyndon B. Johnson, Kennedy’nin tersine İsrail yanlısıydı.

1969’da Nixon-Meir Gizli Mutabakatı ile; İsrail’in nükleer silah sahibi olması resmen tanınmadan kabul edildi. Bu mutabakat gereği; İsrail nükleer silahlarını açıklamayacak veya test etmeyecek, ABD de bu konuda İsrail'e baskı yapmayacaktır. “Nükleer belirsizlik doktrini” (nuclear opacity) denilen bu anlaşma hâlâ geçerliliğini korumaktadır.

ABD himayesi altındaki İsrail, NPT'yi (Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması) hiçbir zaman imzalamadı, nükleer tesislerini uluslararası denetime açmadı. “Resmi inkâr politikası”nı sürdürmeye devam ediyor. Nükleer silah geliştirdiğini resmen kabul etmeyen İsrail’in 90’dan fazla atom bombasına ve 750–1.110 kg plütonyum stokuna sahip olduğu tahmin ediliyor.

İsrail nükleer silah kullanmasını “Samson Seçeneği” (Samson Option) olarak adlandırılan bir doktrine bağlamıştır. Tevrat, Hakimler, 16:30 bölümünden esinlenen doktrin, ülkenin “yok olma eşiğine gelmesi durumunda tüm bölgeyi beraberinde yok etme tehdidi”ni içermektedir.

İran nükleer güç olma geçmişi

1957 yılında İran (Şah Muhammed Rıza Pehlevi yönetiminde), ABD ile ilk nükleer iş birliği anlaşmasını imzaladı. Bu anlaşma, Eisenhower’ın "Atoms for Peace" (Barış İçin Atom) programının bir parçasıydı. Sovyet etkisine karşı İran’ı Batı kampında tutmak için nükleer teknoloji transferi sağlamayı amaçlıyordu.

ABD, 1967 yılında İran’a 5 megavatlık bir araştırma reaktörü (Tehran Research Reactor) kurdu. Barışçıl amaçlı olduğu söylenen reaktör için (nükleer silah yapımına elverişli kalitede) %93 yüksek zenginlikte uranyum (HEU) da sağladı. Tahran Üniversitesi kampüsüne kurulan reaktör 1967’de faaliyete geçti. 1970’te İran NPT’ye (Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması) taraf oldu.

1974 yılında 20 yıl içinde 23 nükleer enerji santrali kurulması hedeflendi ve ABD, İran’a plütonyum üretimi yapabilecek reaktörler sağlamayı kabul etti.

Ancak, 1979’daki İran İslam Devrimi ile Şah rejimi devrildi ve ABD ile tüm diplomatik ve teknolojik ilişkiler kesildi. ABD, İran’ın nükleer programına teknik desteği, yedek parça ve yakıt teslimatlarını durdurdu.

İsrail’in nükleer kapasitesinin gündemine almayan ve suskun kalan Batı dünyası, bu dönemden sonra İran’ın uranyum zenginleştirmesini güç yoluyla önlemeye çalışıyor.

 

 

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA