ABD Başkanı Donald Trump’ın 2 Mayıs 2025’te imzaladığı Başkanlık Kararnamesi, NPR (Ulusal Kamu Radyosu) ve PBS (Kamu Yayın Servisi) gibi kamu yayıncılarına sağlanan federal fonların tamamen kesilmesini öngörüyor. Karar, ABD içinde medya özgürlüğüne yönelik bir tehdit olarak yorumlansa da, bize göre bu karar, küreselci medya düzenine karşı verilmiş stratejik ve yerinde bir karşı hamledir.
Trump, bu kurumların uzun süredir taraflı yayıncılık yaptığını ve Amerikan halkının vergileriyle "tek taraflı propagandaya" kaynak aktarılmasının kabul edilemez olduğunu belirtti. Ancak daha derinlemesine bakıldığında, bu medya yapılarının sadece içerik üreticisi değil, aynı zamanda ABD’nin dış politikasına entegre şekilde çalışan, USAID ve NED gibi yapılarla paralel ilerleyen bir medya misyonunun parçaları olduğu görülmektedir.
NPR ve PBS doğrudan federal devlet kurumu olmasa da, 1967 tarihli Public Broadcasting Act kapsamında kurulan Corporation for Public Broadcasting (CPB) aracılığıyla her yıl yaklaşık 500 milyon dolarlık kamu fonundan faydalanıyor. Bu kurumlar, “kamu hizmeti yayıncılığı” çatısı altında faaliyet gösteriyor olsa da, uzun süredir Amerikan siyasal elitinin ideolojik gündemini topluma empoze eden birer araç haline gelmiştir.
Trump’ın müdahalesi, yalnızca bu yayınların içeriğine değil, onları fonlayan yapının köküne de yöneliyor. CPB yönetiminde yer alan üç kişinin görevden alınmak istenmesi ve kurumun buna karşı dava açması, meselenin basit bir yayın politikası değil, doğrudan kamu otoritesinin yapısal değişimiyle ilgili olduğunu göstermektedir.
Benzer bir örnek daha önce 2020 yılında Voice of America (VOA) üzerinde yaşanmıştı. Michael Pack’in kuruma atanmasıyla birlikte, içerik denetimi artmış, birçok gazeteci görevden alınmış ve kurumun bağımsız habercilik misyonu zayıflatılmıştı. Bugün NPR ve PBS’ye yönelik adımlar, bu sürecin daha ileri bir aşaması olarak okunabilir.
Kararın ardından çeşitli düşünce kuruluşları ve medya savunucuları tepkilerini dile getirdi. Freedom House ve Brookings Institution, bu müdahaleyi ifade özgürlüğüne yönelik tehdit olarak nitelendirirken; Heritage Foundation gibi muhafazakâr çevreler kararı destekledi. CPB ise karara karşı yasal süreç başlattı.
Bu gelişmeler yalnızca bir medya tartışması değil, ABD içindeki güç dengelerine dair ciddi bir hesaplaşmanın yansımasıdır.
Bağımsızlık görüntüsü altında küreselci siyasal ajandaların medya üzerinden sürdürüldüğü bir düzene karşı, Trump’ın bu adımı sistemin sinir uçlarına yönelmiş stratejik bir müdahaledir.
Medya sektöründeki bu ayrışma, Batı demokrasisinin bir iç muhasebe dönemine girdiğini ve "özgürlük" kavramının artık tek merkezli tanımlanamayacağını açıkça ortaya koymaktadır.
AP News – Trump signs executive order directing federal funding cuts to PBS and NPR
Reuters – CPB sues Trump over board interference
The Washington Post – Trump targets public broadcasting in new order
Politico – Trump’s assault on public broadcasting draws legal backlash
Freedom House ve Brookings Institution güncel medya özgürlüğü açıklamaları (2025)
USAID, NED, Voice of America – kamu diplomasi ve medya etkisi raporları (2020–2025)
Diğer İçerikler