Ukrayna Müzakerelerine Tam Katılım Talep Eden AB Ne İstiyor?

ABD ile Rusya’nın Avrupa’dan bağımsız şekilde hazırladığı 28 maddelik ilk planın ortaya çıkması, Avrupa başkentlerinde güvenlik düzeninin Washington–Moskova ekseninde şekillendiği yönünde ciddi kaygılar doğurdu.

h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

Avrupa Birliği, Ukrayna ile Rusya arasında yürütülen barış müzakerelerinde dışlanma riskinin artması üzerine sürece tam katılım talebini güçlü bir şekilde gündeme getirdi. Brüksel, özellikle yaptırımlar, dondurulmuş Rus varlıklarının geleceği ve Ukrayna’nın AB üyeliği gibi doğrudan kendi yetki alanına giren konularda Avrupa’nın rızası olmadan hiçbir hükmün kabul edilemeyeceğini vurguluyor. ABD ile Rusya’nın Avrupa’dan bağımsız şekilde hazırladığı 28 maddelik ilk planın ortaya çıkması, Avrupa başkentlerinde güvenlik düzeninin Washington–Moskova ekseninde şekillendiği yönünde ciddi kaygılar doğurdu. Planın Ukrayna’nın NATO’ya alınmamasından ordusunun küçültülmesine ve Rus varlıklarının serbest bırakılmasına kadar pek çok maddede Moskova lehine olması, AB’de sert bir tepkiye yol açtı.

“Yaptırımlar ve Rus Varlıkları Konusunda Karar Yetkisi Bizde”

Avrupalı liderler, Rusya’ya uygulanan ekonomik yaptırımların ve Avrupa’da dondurulan Rus Merkez Bankası varlıklarının geleceğinin tamamen AB’nin karar yetkisinde olduğunu hatırlatıyor. AB Konseyi Başkanı António Costa, Angola’nın Luanda kentindeki AB-Afrika Birliği toplantısı sonrası yaptığı açıklamada yaptırımlar, genişleme ve el konulan varlıklar gibi başlıkların Avrupa Birliği’nin doğrudan karar alanına girdiğini vurgulayarak AB’nin süreç dışına itilmesine izin vermeyeceklerini belirtti. AB, dondurulmuş varlıkların Ukrayna’ya tazminat ödemesi için kullanılmasını temel ilke olarak görüyor ve ABD’nin bu varlıkların iki ayrı yatırım fonuna bölünüp ticari kullanıma açılması önerisini ekonomik ve siyasi açıdan kabul edilemez buluyor.

Ukrayna’nın AB Üyeliği Avrupa’nın Masasıdır

ABD ve Rusya’nın hazırladığı ilk taslakta Ukrayna’nın AB üyeliğiyle ilgili yer alan ifadeler, Avrupa kurumlarını rahatsız eden başka bir kritik başlık oldu. Brüksel, AB üyeliğinin yalnızca “liyakat esaslı” olduğunu ve dış aktörler tarafından pazarlık konusu yapılamayacağını vurguluyor. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Ukrayna’nın hangi ittifakların parçası olacağına yalnızca Kiev’in karar verebileceğini, AB’nin de bu süreçte merkezî bir konumda olduğunu belirterek Avrupa’nın sürece daha fazla dahil olması gerektiğini ifade etti.

Avrupa, Cenevre Görüşmelerine Son Anda Yetişti

Pazar günü Cenevre’de yapılan görüşmelerde Avrupalı yetkililer, ABD ve Ukrayna ile ayrı ayrı toplantılar gerçekleştirerek metnin en tartışmalı unsurlarının revize edilmesini sağladı. Avrupa’nın talep ettiği değişiklikler ateşkesin vurgulanmasını, Rusya’nın Ukrayna’nın NATO üyeliğine koymak istediği vetonun kaldırılmasını, dondurulmuş Rus varlıklarının Ukrayna’ya tazminat için kullanılmasını ve Ukrayna’ya NATO benzeri güvenlik garantilerinin verilmesini kapsıyordu. AB, bu yaklaşımın “karşı plan” olarak adlandırılmasını istemiyor. Avrupa’nın stratejisi, ABD tarafından belirlenen çerçeve içinde kalarak metni Ukrayna lehine mümkün olduğunca güçlendirmek üzerine kurulu.

AB’nin Yükü ve Sorumluluğu Daha Büyük

Savaşın başlangıcından bu yana Ukrayna’ya en büyük desteği sağlayan Avrupa Birliği, Kiev’e 187 milyar euroyu aşan ekonomik, askeri ve insani yardım sağladı. Ayrıca dört milyondan fazla Ukraynalı mülteci AB ülkelerine sığındı ve birçoğu kalıcı olarak yerleşti. Bu nedenle olası bir barış anlaşmasının sonuçları en fazla Avrupa’yı etkileyecek. Avrupa liderleri, kıtanın gelecekteki güvenliğinin Ukrayna’daki savaşın nasıl ve kimlerin belirlediği koşullarda sona ereceğine bağlı olduğunu düşünüyor. Von der Leyen’in sözleri bu stratejik kaygıyı açıkça özetliyor: “Birlik içinde kalmalı ve Ukrayna’nın çıkarlarını çabalarımızın merkezine koymaya devam etmeliyiz. Bu, şimdi ve gelecekte tüm kıtamızın güvenliğiyle ilgilidir.”

 

Kaynak: Euronews

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA