Waseem Abu Mahadi tarafından kaleme alınan ve The Media Line’da yayımlanan analize göre, Gazze savaşı sonrasında ABD ile İsrail arasında Türkiye’nin bölgesel rolüne dair değerlendirmeler giderek ayrışırken, Ankara ile Kahire arasındaki askeri ve güvenlik koordinasyonu hız kazanıyor. Bu yakınlaşma, yıllar süren siyasi kopuşun ardından Doğu Akdeniz ve Gazze merkezli yeni bir bölgesel denge arayışına işaret ediyor.
Analizde, ABD ve İsrailli yetkililerin Türkiye’nin savaş sonrası dönemdeki rolüne bakışlarının belirgin biçimde farklılaştığı vurgulanıyor. Washington, Türkiye’yi hâlâ vazgeçilmez bir bölgesel aktör ve müttefik olarak görürken, Tel Aviv Ankara’ya derin bir şüpheyle yaklaşıyor ve Türkiye’nin Gazze’nin geleceğini şekillendirecek güvenlik düzenlemelerinin dışında tutulması için çaba harcıyor.
Bu görüş ayrılığı, ABD’nin Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff’un Miami’de Türkiye, Mısır ve Katar’dan üst düzey yetkililerle Gazze’de ateşkesin uygulanması ve savaş sonrası düzenlemeleri görüşmeye hazırlanmasıyla daha görünür hale geldi. Türkiye’nin bu diplomatik formata dahil edilmesi, Washington’un Ankara’yı denklemin dışında bırakmak istemediğini gösterirken, İsrail cephesinde rahatsızlık yaratıyor.
ABD–İsrail arasında açık bir kopuştan ziyade, “kontrol ve zamanlama” konusunda büyüyen bir görüş ayrılığı olduğu ifade ediliyor. ABD’li yetkililer bu yaklaşımı pragmatik bir istikrar arayışı olarak tanımlarken, İsrailli yetkililer Türkiye’nin etkisinin giderek genişlemesinden endişe ediyor.
Bu ayrışmayı derinleştiren gelişmelerden biri de Mısır ile Türkiye arasındaki askeri yakınlaşma oldu. Eylül ayının sonunda iki ülke, Doğu Akdeniz’de on yılı aşkın süredir ilk kez ortak deniz tatbikatı gerçekleştirdi. Türk kara sularında yapılan ve 30 Eylül’de sona eren tatbikatlara iki ülkenin üst düzey deniz kuvvetleri komutanlarının katılması, iş birliğinin kurumsal bir zemine oturtulmak istendiğini ortaya koydu. Washington bu adımı iki bölgesel ortak arasında normalleşme olarak değerlendirirken, İsrail bunu Gazze’nin savaş sonrası güvenlik mimarisi henüz netleşmemişken atılmış stratejik bir hamle olarak okudu.
Bu algı farkı, İsrail’i yeni arayışlara itti. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun, Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Nikos Christodoulides ile Kudüs’te bir araya gelmesi bekleniyor. Yunan basınında yer alan haberlerde, üç ülkenin Doğu Akdeniz’de ortak bir hızlı müdahale gücü kurulmasını da tartıştığı belirtiliyor.
Öte yandan Ankara ile Kahire arasındaki yakınlaşma yalnızca askeri boyutla sınırlı değil. Kasım ayında iki ülkenin dışişleri bakanları Ankara’da bir araya gelerek siyasi, güvenlik ve bölgesel dosyaları kapsayan ortak bir planlama mekanizması başlattı. Ay sonunda yapılan takip görüşmeleri, bu iş birliğinin geçici temasların ötesine taşınarak kurumsallaştırılmak istendiğine işaret etti.
The Media Line’daki analiz, Gazze savaşı sonrası ortaya çıkan bu tabloyu, ABD’nin bölgesel aktörleri dengelemeye çalıştığı; İsrail’in ise Türkiye’nin artan rolünü sınırlamak istediği yeni bir jeopolitik eşik olarak tanımlıyor. Bu süreçte Türkiye–Mısır yakınlaşması, yalnızca iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi değil, aynı zamanda Orta Doğu ve Doğu Akdeniz’de şekillenmekte olan yeni güvenlik mimarisinin de önemli bir parçası olarak görülüyor.
Diğer İçerikler