7 Ekim 2025 tarihi Türk-İslam alemi için iki hususta çok önemliydi. İlki, Gazze’deki savaşın ikinci yıldönümü dolayısıyla tüm dünyanın yeniden odağının Gazze’ye dönmesi ve geçtiğimiz iki yılda yaşanan facianın boyutunun bir kez daha gözler önüne serilmesi günü olması dolayısıyla önemliydi. İkincisi ise, 2019 yılından beri Türk Devletleri Teşkilatı diye adlandırılan Türk dünyasının birliğinin Azerbaycan’ın Gebele şehrinde 12. Zirve toplantısının gerçekleşmesi dolayısıyla önemliydi.
Türk Devletleri Teşkilatı, aktif bir politika gündemini merkeze almasından, yani 2009’dan beri çok tartışılan bir birlik olmuştu. Bazılarının işlevsiz, bazılarının ise gerektiği kadar aktif olmayan bir örgüt olarak gördüğü TDT (2009-2019 arası Türk Keneşi), Özbekistan’ın üye ülke, Macaristan, Türkmenistan ve Kuzey Kıbrıs’ın gözlemci statüsündeki katılımlarıyla 2019’dan beri hızla dünya politikasıyla entegre olan ve komşu ülkelerle birlikte tüm dünya örgütlerinin de toplantılarına dikkat kesildiği bir teşkilata dönüşmüştür; bu bir gerçektir. Özellikle Rusya, Çin ve Avrupa için TDT’deki adımlar önemlidir. Mesela, 2024 yılında KKTC gözlemci üye ülke olarak seçilirken, Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi bu duruma şiddetle karşı çıkmış ve kararın BM kararlarına aykırı olduğunu belirtmişti. Rusya ve Çin de etki alanında bu gibi bir yapının güçlenmesine memnun değillerdi.
Burada bir soru ortaya çıkabilir: “Devletler bu teşkilatta ne yapıyor ki zaten, fiili adım yok, askeri birlik yok.” Soru güzel, fakat yanıltıcıdır. Zira teşkilatta, zirve toplantıları sırasında Orta Asya, Kafkasya, Anadolu’nun etkin ülkeleri, Akdeniz’deki önemli bir adanın kuzeyinde bulunan Türk ülkesi ve AB üyesi bir ülkenin liderleri bir araya geliyor. Bu toplantılarda liderlerin söylemleri ve kabul edilen kararlar, ülkelerin politik eğilimlerini, tutumlarını ve olaylara bakışlarını içeren önemli bilgiler veriyor.
Recep Tayyip Erdoğan: “Bugün pek çok uluslararası ve bölgesel teşkilat omuzlara yük yapan yapılar olarak görülüyor.”
Dünkü toplantıya bakalım. Öncelikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hem Gazze hem Suriye ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. “İsrail’in saldırıları bölgemiz için tehdittir ve bu da mevcut hâkimiyetten kaynaklanmakta” açıklamasında bulunarak, İsrail’i kullanan, Irak ve Afganistan’a müdahaleler eden ABD öncülüğünde yabancı ülkelerin etkisine karşı tatbikatlara ve biraz sonra değineceğimiz toplantının en önemli noktalarından olan güvenlik merkezli planlar girişimine bir kapı açmakta. Ayrıca, Suriye hükümetinin son 9 ayda kaydettiği gelişmeleri olumlu bir adım olarak değerlendirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin insanlığın vicdanını yaralayan birçok meseleye kayıtsız kaldığını belirterek, “Bugün pek çok uluslararası ve bölgesel teşkilat, bizim ortak tarih, kültür ve ülküdaşlığımız gibi ulvi değerler üzerine bina edilmediğinden, kamuoyu nezdinde işlevsiz, adeta omuzlara yük yapan yapılar olarak görülüyor.” şeklinde açıklamalarda bulunarak sistem eleştirisi yaptı ve yeni sistem için gereksinimi vurguladı.
Aliyev’den Ortak Türk Ordusu Mesajı
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, konuşması sırasında TDT’nin jeopolitik açıdan çok önemli rol almaya başlamasından ve Karabağ zaferinin ardından Türk dünyası ülkelerinin kardeşlik hediyeleri (Karabağ’da eğitim, kültürel merkezlerin yapılması) Azerbaycan’ın asla unutmayacağının altını çizdi. Aliyev’in, “Uluslararası hukukun temel ilkelerinin kabaca ihlal edildiği bir dönemde ülkelerimiz arasında askeri ve askeri teknik alandaki iş birliği önemlidir. Bu kapsamda Azerbaycan ile Türkiye arasında derin işbirliği mevcuttur. Son 1 yılda Türkiye ile 25’ten fazla ortak tatbikat yaptık. TDT ülkeleri arasında savunma ve güvenlik alanlarında geniş işbirliklerini göz önünde bulundurarak 2026’da Azerbaycan’da TDT ülkelerinin ortak askeri tatbikat yapmasını öneriyorum.” açıklaması gündeme düştü. Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sistem eleştirisi ve İsrail’in hukuksuz hücumlarını tehdit olarak görmesinin ardından İlham Aliyev’in hem sisteme hem de uluslararası hukuka aykırı saldırılar yapan ülkelere karşı Türkiye ile yapılan tatbikatları örnek göstererek Türk Dünyasının da askeri çatı altında ortak tatbikat yapmasını önermesi şüphesiz ki TDT tarihine geçmiştir. TDT’ye en fazla gelen eleştirilerden biri, “Sadece kültürel bir birlik veya sadece ekonomik bir birlik” yönündeydi.
Orban: “Şeref Duyuyoruz!”
Viktor Orban: “AB’de bulunmayan gelişim, karşılıklı saygı TDT’de mevcut. Macaristan, Türk ülkeleriyle bir arada olmaktan şeref duyuyor.” Orban açıklamasıyla hem Avrupa’yı eleştirdi hem de bu genç yapının potansiyelinin çok fazla olduğunu dile getirdi.
Tokayev: “Gençlerimizi Türk ruhu ve kültürel bağlarla yetiştirmek için aktif adımlar atmalıyız.”
Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokayev, Azerbaycan şairi Bahtiyar Vahabzade’nin “Türkün Türkle düşmanlık etmeye hakkı yoktur” sözünü vurguladı. Türk Dünyası Siber Güvenlik Konseyi fikrini ortaya atan Tokayev, “Gençlerimizi Türk ruhu ve kültürel bağlarla yetiştirmek için aktif adımlar atmalıyız” açıklamasını yaptı. Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov, dönem başkanı oldukları yıl boyunca Türk Dünyasının birliğini güçlendirmeye çalıştıklarını açıkladı. Özbekistan ise Orta Asya ülkelerinin son yıllarda Avrupa ile ilişkilerinin geliştiğini belirtti.
Gebele Bildirisi
Toplantıda TDT devlet başkanları, Kıbrıs sorununun adadaki mevcut gerçeklere dayanarak müzakere edilmiş, karşılıklı olarak kabul edilebilir ve uygulanabilir bir çözüme ulaştırılması gerektiğini vurguladılar. Gazze’deki insani durumun kötüleşmesinden derin endişe duyulmuş ve bölgede acil ve kalıcı bir ateşkes ile engelsiz insani yardım erişimi çağrısında bulunuldu. Ayrıca İsrail-Filistin çatışmasına adil ve kalıcı bir çözüm bulunması gerektiği, 1967 sınırları temelinde ve başkenti Doğu Kudüs olan Filistin Devleti ile iki devletli çözümün ilgili BM kararları uyarınca uygulanmasının önemi vurgulandı.
Ekonomik ve sektörel alanda, Türk Dünyası’nda ekonomik entegrasyonu güçlendiren ilk ortak finans kurumu olan Türk Yatırım Fonu’nun kurumsal ilerlemesi takdir edildi ve fonun hızlı ve pratik bir şekilde faaliyete geçmesine büyük ilgi gösterildi. Orta Asya ve Azerbaycan arasında yeşil enerji projelerine yönelik stratejik ortaklık anlaşmasının imzalanması hedeflendi. Bunun yanı sıra, TDT bayrağı altında, üye devletlerin ortak uzmanlığı ve teknolojik gücü sayesinde elde edilen önemli bir başarı olarak 2026 yılında fırlatılması planlanan 12U TDT-SAT Küp Uydusunun üretimi ve fırlatılması sürecinin hızlandırılması teşvik edildi.
Kültürel ve halklar arası iş birliğinde ise 15 Aralık’ın “Dünya Türk Dil Ailesi Günü” olarak ilan edilmesi önerisi kabul edildi. Kazakistan’ın Aktau şehri 2025 Türk Dünyası Kültür Başkenti olarak seçildi. Ayrıca Türkmenistan’ın hem Türk Akademisi’ne hem de Türk Kültür ve Miras Vakfı’na gözlemci olarak katılması, Türk işbirliği mimarisinin kurumsal yapısının güçlendirilmesinde önemli bir adım olarak değerlendirildi.
Uluslararası iş birliği ve teşkilatın güçlendirilmesi kapsamında, üçüncü ülkeler ve uluslararası kuruluşların karşılıklı menfaat alanlarında TDT ile iş birliğini geliştirmeye yönelik artan ilgisi memnuniyetle karşılandı. TDT’nin BM Genel Kurulu ve İİT nezdinde gözlemci statüsü kazanması için ortak çabaların artırılması teşvik edildi. Ayrıca, Türk Devletleri arasında Stratejik Ortaklık, Ebedi Dostluk ve Kardeşlik Antlaşması taslağının değerlendirilmesinin hızlandırılması çağrısında bulunuldu.
2040 Vizyonu
Toplantıda ayrıca 2040 Vizyonu da tartışıldı. Bu vizyon, Türk Dünyası’nın gelecekteki stratejik hedeflerini özetlemekteydi; siyasi ve güvenlik iş birliğini güçlendirmek, ekonomik ve sektörel iş birliği imkanlarını artırmak, halklar arası ilişkileri pekiştirmek, ortak tarih ve kültürel mirası korumak ve uluslararası platformlarda İslam’a karşı nefret ve ayrımcılıkla mücadele etmek. 2040 Vizyonu, TDT’nin sadece bölgesel bir birlik olmaktan çıkarak küresel ölçekte etkili bir aktör olma hedefini yansıtıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TDT+ fikrini ortaya atması ve üye ülkelerin, üye olmayan ülke ve teşkilatlarla yakın ticari ve ekonomik ilişki ve iş birliğini öngören proje tüm üye ülkeler tarafından da desteklendi.
Sonuç
Açıklamalar ve beyanatın birçok maddesi geçmişte kabul edilen maddelerle benzerlik gösterebilir. Türk dünyası son yıllarda değişmeyen konulara sabit düşüncelerini ve birlikte tutumlarını beyanatla belirtmiş durumdadır. Evet, kamuoyu ve halk tarafından daha sert ve köşeli adımlar beklenebilir, fakat politika daha yumuşak geçişler içeren ve analiz yapılması vacip adımlar içerir. Mesela, bu yılın başında Türk Dünyası ülkelerinin Kıbrıs konusundaki tutumlarının yanlış yorumlanmasının ardından dün kabul edilen bildiride Kıbrıs’taki Türklerin haklarının savunduğu ve Türk dünyasının bir parçası oldukları fikrinin yinelenmesi gibi; veya daha 2 gün önce sahte haberlerle yine “İsrail yanlısı” ilan edilen Azerbaycan’ın Gazze’de iki devletli çözüm ve Doğu Kudüs’ün başkenti olduğu Filistin devleti talep eden 3. Maddenin altında imzasının olması gibi; Türkiye’nin ön ayak olarak Ortak Türk Alfabesi ile ilk kitapları basması ve orta Türk gençliğinin yetiştirilmesinin sağlanması için çaba sarf edilmesine karar verilmesi gibi; Azerbaycan’ın ortak askeri tatbikat çağrısı ile coğrafyanın etrafındaki hukuka uymayan ülkelerin saldırılarından korunmak için ortak tatbikat fikrini ortaya atması gibi; Kazakistan’ın Türk medeniyetine uygun gençlerin yetiştirilmesi çağrısı gibi; bildiride bulunan “İslam’a karşı her türlü nefretle mücadele etmek ve bu olguyu ele almak için uluslararası platformlarda çabaları uyumlaştırma konusundaki taahhütlerini yeniden teyit ettiklerini bildirmektedir” maddesinin ortak kültürleri her tür alanda muhafaza etme çabasının bulunması gibi; tüm dünyanın gözünün olduğu, daha 2 ay önce “Trump’a satıldığı” iddia edilen koridorun Ermenistan’ın ısrarlarına rağmen tüm Türk dünyasının imza attığı bir belgede “Zengezur Koridoru” olarak adlandırılması gibi adımlar görülmek istense de, istenmese de çok büyük adımlardır.
Tohum serpildikten bir gün sonra fidan vermesi beklenmez; çoğunluğu daha 30 yıl önce bağımsızlığını yeniden kazanmış ülkelerden oluşan bir topluluktan çıkıp tüm dünyaya meydan okuması, hızlı bir şekilde bölgesel güç gibi yükselmesi beklenemez. Ancak yukarıda sayılan ifadeler politik alanda küçük adımlar değildir. Daha 20 yıl önce basit bir kültürel birlik statüsünün bile içini tam olarak doldurmayan, Türk ülkelerinin katılmaya lüzum görmedikleri zirve toplantılarından her yıl düzenlenen ve dünya sistemine alternatif sunan bir birlik olmak, nasıl bir gün sürmediyse, 20 yıl sonra durumun hangi noktada olacağını biz değil, TDT’nin her toplantısında gündeme gelen 2040 vizyonu gösterecek.
Tugay ASADLI
Diğer İçerikler
HABER ANALİZ: Yapay Zekaya Dikkat Çeken Erdoğan: "Ortak Alfabe Hususunda Türkiye Olar..
Sumud Filosu Aktivistleri İsrail’den Tahliye Edilerek Yunanistan ve Slovakya’ya Götür..
ABD’deki Kilise Saldırısından Sonra İngiltere’de de Sinagog’a Saldırı: 2 Ölü, 4 Yaral..
Soykırımcı İsrail’e Karşı Küresel Tepki: Sumud Filosu Baskınları Dünyada Protesto Edi..