Pentagon’un masasında bulunan yeni Ulusal Savunma Stratejisi (NDS) taslağı, ABD’nin son yıllarda sürdürdüğü küresel güvenlik vizyonunda köklü bir dönüşümün habercisi olarak görülüyor. Politico’nun haberine göre, taslak belge Çin’i caydırmayı birincil öncelik olmaktan çıkarıyor; bunun yerine ABD anakarasının korunması, Batı yarımkürede güvenliğin sağlanması ve iç tehditlerle mücadele öne çıkıyor.
2018 çizgisi: devletlerarası rekabetin öne çıkışı
Yedi yıl önce, 2018’de yayımlanan Ulusal Savunma Stratejisi belgesi, “devletler arası stratejik rekabetin artık ABD’nin öncelikli ulusal güvenlik meselesi” olduğunu ilan etmiş; Çin, Rusya, İran ve Kuzey Kore’yi açık tehdit olarak tanımlamıştı. Obama döneminde merkeze alınan “küresel terörle mücadele” geri plana itilmiş, ABD ordusu “yarış, caydır, kazan” prensipleriyle yeniden yapılandırılmıştı. Raporda Çin’in askeri modernizasyonu ve Hint-Pasifik’i kendi lehine şekillendirme çabaları özellikle vurgulanmıştı.
2025 çizgisi: içe kapanma ve bölgesel öncelikler
Yeni Ulusal Savunma Stratejisi (NDS), Çin’i caydırmayı artık temel öncelik olarak görmüyor; bunun yerine ABD anakarasının korunması, Batı yarımkürede güvenliğin sağlanması ve iç tehditlerle mücadeleyi ön plana çıkarıyor. Yeni belgesine dair bilgilere göre Savunma Bakanı Pete Hegseth’e sunulan plan, Çin ve Rusya gibi rakiplerle mücadele etmeyi ikinci plana atıyor. ABD ordusunun dikkatinin Los Angeles ve Washington’daki güvenlik güçlerine destek verilmesi, Meksika sınırında militarize bölgeler oluşturulması ve Karayipler’de uyuşturucu rotalarının kesilmesi gibi iç ve bölgesel misyonlara yönlendirilmesi de bu hedef, destekler nitelikte.
Pentagon’un Los Angeles ve Washington’a binlerce Ulusal Muhafız konuşlandırmasıyla ordu, doğrudan büyük Amerikan şehirlerinin güvenliğine entegre edilmeye başlanıyor. Washington’da özellikle federal binaların korunması ve protesto hareketlerine karşı caydırıcılık amaçlı birlikler görevlendirilirken, Los Angeles’ta çete şiddeti, uyuşturucu kaçakçılığı ve sınır ötesi suç ağlarına karşı askeri destek devreye sokuldu. Bu adım, ABD ordusunun dış tehditlerden çok “iç tehditlerle mücadele” yönünde yeniden konumlandırıldığını gösteriyor.
Kısa süre önce ABD ordusu, Venezuela açıklarında bir uyuşturucu örgütüne ait tekneyi hedef alarak 11 kişiyi öldürdü. Bu operasyon, Amerikan ordusunun artık yalnızca uluslararası rakipleri değil, muharip olmayan suç örgütlerini de stratejik tehdit kapsamında değerlendirmeye başladığının göstergesi.
ABD 2024’te Bağdat’ta yaptığı anlaşmada, bölgeden 2026’nın sonuna kadar kademeli olarak çekileceğini söylemişti. Fakat bu takvime uymayarak Ağustos ayında, Irak’ın batısından birliklerini geri çekerek Orta Doğu’daki askeri varlığını ciddi ölçüde azalttı.
Bu dönüşüm, Pentagon’un politika şefi Elbridge Colby’nin imzasını taşıyor. Colby, 2018’deki NDS’nin hazırlanmasında kilit rol oynamış ve Çin’e karşı bir tutum sergilemişti. Bugün ise, Başkan Yardımcısı JD Vance ile aynı çizgide, ABD’yi dış taahhütlerden ayırarak daha izole bir strateji savunuyor. Taslağın hayata geçmesi halinde, yalnızca Asya’dan değil, Avrupa ve Orta Doğu’dan da Amerikan askerlerinin kademeli olarak çekilmesi, NATO programlarının fon kaybetmesi ve müttefiklerin güvenlik sorumluluklarını kendi başlarına üstlenmek zorunda kalmaları bekleniyor. Nitekim Baltık Güvenlik Girişimi için ayrılan bütçenin azaltılması, HIMARS gibi sistemlerin alımını hızlandıran fonların kesilmesi bu sürecin ilk sinyalleri.
Yeni belgeye tepkiler
Bugün gelinen noktada, 2018’in küresel caydırıcılık eksenli vizyonu ile 2025’in içe dönük güvenlik öncelikleri arasındaki fark dikkat çekici. ABD Başkanı Donald Trump hâlen Çin’e karşı sert söylemlerini sürdürerek gümrük tarifelerini yükseltse de Pentagon’un stratejik odağının anavatana kayması, müttefiklerde belirsizlik yaratıyor. Avrupa başkentlerinde, ABD askerlerinin kademeli çekilmesi ihtimali endişe uyandırıyor.
Fransız analist Arnaud Bertrand, bu dönüşümü “ABD gerçekten de Asya’dan çekiliyor” sözleriyle yorumladı. Bertrand’a göre, uzun süredir gözlemlenen sessiz geri çekilme artık resmi hale geliyor: “Evinizden 11.000 kilometre ötede, giderek sizi geride bırakan ülkelerin arka bahçesinde sonsuza dek güç projeksiyonu yapmak beyhude bir çabadır.” Bertrand, Trump’ın tarihe “Amerika’yı yeniden büyük yapmakla” değil, “Amerika’yı yeniden gerçekçi yapmakla” geçeceğini savunuyor.
ABD’nin yeni stratejik yönelimi, 2018’deki rekabet odaklı küresel caydırıcılık çizgisinden uzaklaşıp içe kapanmacı, bölgesel önceliklere dayalı bir güvenlik anlayışına doğru kayıyor. Bu değişim, Washington’un uluslararası sistemdeki rolünü yeniden tanımlarken, müttefikler için de daha fazla belirsizlik ve kendi güvenliklerine dair daha fazla sorumluluk anlamına geliyor. ABD’nin askeri stratejisinde yaşanan bu dönüşüm, yalnızca Pentagon’un değil, küresel güç dengelerinin de önümüzdeki yıllarda yeniden şekillenmesine yol açabilir.
Abd’nin içe kapanmasının olası etkileri
ABD’nin içe kapanma eğilimi, küresel dengelerden iç siyasete birçok alanda sonuç doğurabilir. Küresel düzeyde, Çin’in Hint-Pasifik’te daha rahat hareket etmesi, Rusya’nın Doğu Avrupa ve Orta Doğu’da agresifleşmesi beklenebilir. Avrupa’da NATO’nun caydırıcılığı zayıflarken, Almanya, Polonya ve Fransa gibi ülkeler savunma bütçelerini artırmak zorunda kalabilir. Ortadoğu’da ise ABD’nin geri çekilmesi, Türkiye ve Körfez ülkelerinin rolünü güçlendirebilir.
İç siyasette, artan bütçe tartışmaları, göçmen krizi ve güvenlik sorunları bu yönelimi besliyor. Cumhuriyetçiler “önce Amerika” çizgisini sahiplenirken, Demokratlar küresel liderliğin kaybından endişe ediyor. Ordu birliklerinin Los Angeles ve Washington’da devreye girmesi, sivil-asker ilişkilerini tartışmalı hale getiriyor.
Yayına hazırlayan: Günel Ağa
Diğer İçerikler