Haaretz: İsrail, Türkiye’nin Artan Bölgesel Gücüne Karşı Kıbrıs ve Yunanistan’a Dayanarak Kendini Koruyamaz

İsrail merkezli Haaretz, yayınladığı analizde “Gerçek olan şu ki, bu ittifak Türkiye’nin Suriye’deki belirleyici rolünü zayıflatmıyor. Ankara, Şam ve Washington, Suriye Kürtlerinin orduya entegrasyonu sürecini birlikte yürütüyor. İsrail ise bu süreci baltalamaya çalışan bir aktör olarak görülüyor.” ifadelerini kullandı.

h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

İsrail merkezli Haaretz Gazetesi tarafından dikkat çeken bir analiz yayınlandı. Gazete analizin başlığında 'İsrail, Türkiye’nin geniş bölgesel gücü karşısında Güney Kıbrıs ve Yunanistan’ın ardına saklanamaz' ifadesini kullandı.

Analizde öne çıkan başlıklar şöyle:

'İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, bu hafta Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Nikos Hristodulidis ile yaptığı zirvede dikkat çekici bir mesaj verdi. Netanyahu, “Ülkelerimiz üzerinde yeniden imparatorluk kurabileceklerini hayal edenlere şunu söylüyorum: Unutun. Bu olmayacak. Aklınızdan bile geçirmeyin” ifadelerini kullandı.

Bu sözlerin kime yönelik olduğu konusunda ise fazla düşünmeye gerek yoktu. Netanyahu’nun hedefinde açık biçimde Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan vardı. Zirvede, Doğu Akdeniz’deki tehditlere karşı ortak bir ‘hızlı müdahale gücü’ kurulacağı duyuruldu.

Aslında bu tür bir cepheleşme yeni değil. 2019 yılında kurulan Doğu Akdeniz Gaz Forumu, Türkiye’yi dışlayan bir enerji ve güvenlik iş birliği modeli olarak ortaya çıkmıştı. İsrail, Mısır, Yunanistan, Güney Kıbrıs, İtalya, Ürdün, Filistin Yönetimi ve daha sonra Fransa’nın dahil olduğu yapı, doğal gaz üretimi ve pazarlanmasını Türkiye’yi baypas edecek şekilde kurgulamıştı.

Forumda Lübnan, Suriye ve özellikle Türkiye’nin yer almaması dikkat çekmişti.

Ancak Orta Doğu jeopolitiği kısa sürede büyük bir dönüşüm yaşadı. Türkiye ile Mısır 2023’te diplomatik ilişkileri yeniden tesis etti. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye’yi “İran’dan bile tehlikeli” olarak gördükleri dönemden milyarlarca dolarlık yatırım yapan müttefiklere dönüştü.

Suriye’de Beşar Esad rejiminin devrilmesiyle Ankara, Şam üzerinde belirleyici siyasi ve askeri aktör haline geldi. NATO üyesi Türkiye, ittifakın en büyük ikinci ordusuna sahip, Kafkasya’dan Orta Doğu’ya etkisi artan bölgesel bir güç konumuna yükseldi.

Bu gelişmelerle birlikte Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nun siyasi iddiası büyük ölçüde anlamını yitirdi. İsrail-Mısır doğalgaz anlaşması ekonomik boyutta ilerlerken, Kahire bunun siyasi bir ittifaka dönüşmeyeceğini açıkça ortaya koydu. İsrail’in Kahire ve Tel Aviv’deki diplomatik temaslarında da ciddi bir soğuma yaşanıyor.

İsrail-Yunanistan-Güney Kıbrıs arasında kurulması planlanan hızlı müdahale gücünün komuta yapısı, hangi koşullarda devreye gireceği ve Mısır-Türkiye ilişkilerinin bu yapıyı nasıl etkileyeceği belirsizliğini koruyor.

Gerçek olan şu ki, bu ittifak Türkiye’nin Suriye’deki belirleyici rolünü zayıflatmıyor. Ankara, Şam ve Washington, Suriye Kürtlerinin orduya entegrasyonu sürecini birlikte yürütüyor. İsrail ise bu süreci baltalamaya çalışan bir aktör olarak görülüyor.

Ayrıca İsrail’in, Gazze’de kurulması planlanan uluslararası istikrar gücüne Türkiye’nin katılımını veto etmesi, diğer Müslüman ve Arap ülkelerin de sürece dahil olmasını zorlaştırıyor.

 

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA