Charlie Kirk Suikastı, Gladio Tipi Bir ‘Faydalı Trajedi’ mi?

Amerikalı Yazar Thomas Karat: Charlie Kirk suikastı, sağ kanadın otoriter iktidar hamlesi olarak kullanılıyor

h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

Amerikalı yazar Thomas Karat, muhafazakâr aktivist ve Turning Point USA’nın kurucusu Charlie Kirk’ün 10 Eylül 2025’te Utah Valley Üniversitesi’nde kampüs forumunda konuşurken bir keskin nişancı tarafından boynundan vurularak öldürülmesinin ardından yazdığı kapsamlı bir makalede, bu suikastın siyasi muhalefeti bastırmak, otoriter önlemleri meşrulaştırmak ve sağ popülist bir tabanı harekete geçirmek için sistematik bir şekilde kullanıldığını iddia ediyor.

Karat, Kirk’ün ölümünün, Soğuk Savaş dönemindeki Galdyo ürünü “gerilim stratejisi” operasyonlarına benzer bir şekilde, özellikle solcuları hedef alan bir anlatı oluşturmak için manipüle edildiğini savunuyor. Makale, suikastın zaman çizelgesi, medya manipülasyonu, tarihi paralellikler ve otoriter bir rejimin güçlendirilmesi için nasıl bir “kullanışlı trajedi” haline getirildiği üzerine detaylı bir analiz sunuyor.

Netanyahu neden herkesten önce taziye mesajı yazdı?

Utah’ta silah seslerinin yankılanmasından yalnızca 20 dakika sonra, henüz hiçbir ABD yetkilisi Kirk’ün akıbetini doğrulamamışken, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, X platformunda Kirk’ü “İsrail’in aslan yürekli dostu” olarak öven ve “Onu İsrail’e davet etmiştim… Ne yazık ki bu ziyaret gerçekleşmeyecek” şeklinde bir taziye mesajı paylaştı. Bu paylaşımın zamanlaması, Karat’a göre “bilgi anomalisi” olarak dikkat çekiyor. Hiçbir Amerikan haber kaynağı veya ABD Başkanı Donald Trump bile Kirk’ün ölümünü doğrulamamışken, bir yabancı liderin bu kadar hızlı bir şekilde bilgilendirilip cilalı bir mesaj yayınlaması, sosyal medyada spekülasyonlara yol açtı. Viral bir paylaşımda, “Netanyahu, İsrail haber kaynakları aracılığıyla Charlie Kirk’ün suikasta uğradığını, Amerikan haber kaynaklarından ve Trump’ın duyurusundan önce, olaydan 20 dakika sonra duyurdu… Bu çok tuhaf” ifadeleriyle bu garipliği vurguladı.

Karat, Kirk’ün İsrail ile ilişkilerinin karmaşık olduğunu belirtiyor. Genç MAGA provokatörü, daha çok Hristiyan milliyetçisi kimliğiyle tanınıyordu ve İsrail yanlısı söylemleri olsa da yakın zamanda Jeffrey Epstein’ın Mossad bağlantılarıyla ilgili söylentilere değinerek bazı zengin İsrailli bağışçıların tepkisini çekmişti. Kirk’ün, Netanyahu’nun davetini reddettiği ve İsrail politikalarını eleştirmesi durumunda “misillemeden korktuğunu” yakın çevresine söylediği iddia ediliyor. Buna rağmen, Netanyahu’nun Kirk’ü “Judeo-Hristiyan medeniyetinin nesilde bir kez görülen savunucusu” olarak övmesi, siyasi bir hamle olarak görülüyor. Karat, bu erken müdahalenin, Trump’ın tabanına yönelik bir ittifak sinyali veya daha karanlık bir şekilde, önceden bilgiye sahip olma ihtimalini akla getirdiğini öne sürüyor. İsrail’in suikastla doğrudan bağlantısı olduğuna dair somut bir kanıt olmasa da bu hızlı tepki, anlatının koordineli bir şekilde yönlendirildiğini düşündürüyor.

Medya bilinçli bir şekilde “radikal solcuları” ve MAGA’yı hedef gösterdi

Kirk’ün cesedi henüz soğumamışken, muhafazakâr medya ve sağcı sosyal medya etkileyicileri, suikastı “radikal solculara” ve MAGA karşıtlarına bağlayan bir anlatıyı hızla yaydı. Fox News, olaydan birkaç saat sonra “İlerici Çılgınlık Charlie Kirk’ü Öldürdü” başlıklı bir makale yayınladı ve solcuların “nefret söyleminin” cinayeti tetiklediğini savundu. Olay yerinde bulunan ve üzerinde “transgender ve antifaşist ideoloji” ifadeleri kazınmış mermilere dair sızıntılar, bu anlatıyı desteklemek için kullanıldı. Ancak Karat, FBI’ın bu mermilerle ilgili iddiaları doğrulamadığını ve bir üst düzey yetkilinin, yazıtların “doğrulanmadığını, diğer kanıtlarla uyuşmadığını ve yanlış okunmuş veya yanlış yorumlanmış olabileceğini” belirttiğini aktarıyor. Buna rağmen, “transgender suikastçı” imajı sosyal medyada ve ana akım medyada hızla yayıldı, solculara yönelik öfkeyi körükledi.

Medyada alternatif anlatılar susturuldu veya cezalandırıldı. MSNBC’de bir analistin, Kirk’ün kışkırtıcı söylemlerinin bu tür bir şiddeti davet etmiş olabileceğini ima etmesi üzerine, analist hızla işten çıkarıldı. 24 saat içinde, ana akım medya ve uluslararası sağ popülist figürler, Kirk’ün “özgürlük ve Judeo-Hristiyan medeniyet için bir şehit” olarak öldürüldüğü anlatısını küresel bir ahlaki tiyatroya dönüştürdü.

Suikast, sahte bayrak operasyonu muydu?

Karat, Kirk suikastını, Soğuk Savaş döneminde NATO destekli “Gladio Operasyonu” gibi sahte bayrak operasyonlarıyla karşılaştırıyor. İsviçreli tarihçi Dr. Daniele Ganser’in doktora çalışmasında detaylandırdığı üzere, İtalya’da 1969-1980 yılları arasında gerçekleşen bir dizi terör saldırısı, aşırı sağ gruplar tarafından düzenlenmiş, ancak solcular suçlanarak otoriter önlemlerin önü açılmıştı. Örneğin:

  • Piazza Fontana Bombalaması, 1969: Milano’daki bir bankada patlayan bomba, 16 kişiyi öldürdü ve yaklaşık 90 kişiyi yaraladı. Olay, komünistlere suçlandı ve solcu militanlar toplandı; anarşist Giuseppe Pinelli gözaltında gizemli bir şekilde öldü. Yıllar sonra, bombanın Gladio içindeki neo-faşistler tarafından yerleştirildiği ve ABD’nin komünistleri engelleme planının parçası olduğu ortaya çıktı.
  • Peteano Bombalaması, 1972: Üç polisi öldüren bir bubi tuzağı, Kızıl Tugaylar’a atfedildi. Ancak Yargıç Felice Casson, kullanılan C4 patlayıcısının NATO onayı olmadan elde edilemeyeceğini kanıtladı. Neo-faşist Vincenzo Vinciguerra, saldırıyı anti-komünist bir plan olarak gizli servislerin yardımıyla gerçekleştirdiğini itiraf etti.
  • Bologna Tren İstasyonu Katliamı, 1980: 85 kişinin öldüğü bombalama, yine solculara suçlandı, ancak neo-faşist militanların NATO destekli bir sahte bayrak operasyonu olduğu ortaya çıktı.
  • Türkiye’nin Karşı-Gerilla Operasyonları, 1970’ler: Türkiye’de, Gladio ile bağlantılı Bozkurtlar milisi, 1978 Maraş katliamında 100’den fazla Alevi ve solcuyu öldürdü. Sahte bayrak bombalamalar, solcuları suçlamak için kullanıldı ve 1980 darbesini meşrulaştırdı.
  • ABD’de COINTELPRO, 1960’lar: FBI, sivil haklar ve savaş karşıtı gruplara sızarak şiddeti kışkırttı ve hareketleri itibarsızlaştırdı. Örneğin, Kara Panterler ile rakip bir grubu birbirine düşürmek için sahte tehdit mektupları düzenlendi.

Karat, Kirk suikastının da benzer bir şekilde solcuları şeytanlaştırarak kamuoyunu sağa kaydırmak ve otoriter önlemleri kabul ettirmek için kullanıldığını savunuyor. Suikastın profesyonel bir keskin nişancı tarafından 200 metre mesafeden gerçekleştirilmiş olması ve şüphelinin “koordineli” bir şekilde kaçması, planlı bir operasyonu işaret ediyor.

Algoritma çağında psikolojik operasyonlar

Karat, Kirk suikastı anlatısının, sosyal medya algoritmalarının da yardımıyla rekor hızda şekillendirildiğini belirtiyor. Olaydan dakikalar sonra, “solcu suikastçı” ve “derin devlet” suçlamaları viral hale geldi. Algoritmalar, duygusal ve aşırı içerikleri öne çıkararak bu anlatının yayılmasını hızlandırdı. Bazı hesapların, İsrail hükümetiyle bağlantılı manipülasyon kampanyalarına benzer şekilde, aynı suçlama noktalarını eşzamanlı olarak yaydığı tespit edildi. Örneğin, sahte bir “suikastçı manifestosu” 4chan gibi platformlarda dolaşıma sokuldu, ancak FBI bunu doğrulamadı.

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Kirk suikastını öven yabancı uyrukluların vizelerini iptal edeceğini açıklaması, sosyal medyada muhalif söylemleri izlemek için bir bahane yaratıyor. Karat, bu tür hamlelerin, eski Gladio operasyonlarının modern bir versiyonu olan “Dijital Gladio”nun parçası olduğunu savunuyor: Artık fiziksel kanıtlar yerine, sahte dijital içerikler ve algoritmik manipülasyonlarla kamuoyu şekillendiriliyor.

Kirk’ün şehitliği: sağın yeni silahı

Kirk’ün ölümü, muhafazakâr kesim tarafından hızla bir “şehitlik” anlatısına dönüştürüldü. Fox News, Kirk’ü “Hristiyanlığın ilk şehidi Aziz Stephen ile aynı nefeste anılabilecek bir Amerikan şehidi” olarak tanımladı. Trump, olay gecesi yaptığı konuşmada Kirk’ü “doğruluk ve özgürlük şehidi” ilan etti ve bu söylem, muhalif sesleri susturmak için bir gerekçe olarak kullanıldı. Karat, bu anlatının otoriter önlemleri meşrulaştırmak için şu yollarla kullanıldığını belirtiyor:

  • Teknolojik Sansür: Cumhuriyetçi politikacılar ve medya, Kirk’ün ölümünü, sosyal medya platformlarında solcu hesapların yasaklanması için bir bahane olarak kullanıyor. Laura Loomer gibi isimler, solcuların “ulusal güvenlik tehdidi” olduğunu savunarak kapsamlı bir sansür çağrısı yaptı.
  • Hukuki baskılar: Cumhuriyetçiler, “iç terörizm” tanımını genişleterek solcu grupları hedef alan yasalar öneriyor. Stephen Miller, Demokrat Partiyi “iç terörist organizasyon” olarak nitelendirdi.
  • Taban mobilizasyonu: Kirk’ün ölümü, Turning Point USA’ya desteği artırdı ve 2026 ara seçimleri için bir kampanya aracı haline geldi. Bazı aşırı sağ gruplar, “Charlie’nin kanı adalet istiyor” gibi söylemlerle şiddet içeren bir dil kullanıyor.
  • Gözetim devleti genişlemesi: FBI ve İç Güvenlik Bakanlığı, Kirk’ün ölümünü gerekçe göstererek solcu aktivistleri hedef alan geniş çaplı bir gözetim başlattı. Bu, sivil özgürlüklerin aşınmasına yol açıyor.

Kim kazanıyor?

Karat, “cui bono” (kim kazanıyor) sorusunu sorarak, suikastın yararlanıcılarını analiz ediyor:

  • Trump ve çevresi: Kirk’ün ölümü, Trump’a “savaş dönemi başkanı” rolü oynama fırsatı verdi ve muhalifleri geniş kapsamlı bir şekilde hedef alma yetkisi sağladı.
  • Aşırı sağ: Sertlik yanlısı Cumhuriyetçiler ve milis grupları, Kirk’ün “şehitliği”ni kullanarak daha radikal politikaları normalleştirdi.
  • Güvenlik kurumları: FBI ve İç Güvenlik Bakanlığı, bütçe ve yetki artışı elde etti.
  • İsrail ve sağ popülist rejimler: Netanyahu, Kirk’ün ölümünü, Trump tabanına yakınlaşmak ve iç politikadaki krizlerden dikkati dağıtmak için kullandı. Diğer otoriter liderler de bu anlatıyı kendi baskı politikalarını meşrulaştırmak için kullanıyor.
  • Teknoloji ve gözetim sektörü: Büyük teknoloji şirketleri, hükümetle işbirliğini artırarak sansür ve gözetim teknolojileri için yeni pazarlar elde ediyor.

Karat, Kirk suikastının, Amerikan demokrasisinin kırılganlığını ve otoriter bir rejimin yükselme potansiyelini ortaya koyduğunu belirtiyor. Medyanın, hükümetin ve uluslararası aktörlerin, suikastı solcuları şeytanlaştırmak ve otoriter önlemleri meşrulaştırmak için kullanması, özgürlüklerin aşınmasına yol açıyor. Karat, bu durumun, Nazi Almanyası’nda Reichstag Yangını’nın veya Soğuk Savaş’taki Gladio operasyonlarının modern bir yansıması olduğunu savunuyor.

Karat, makalesini şu sözlerle sonlandırıyor: “Amerika, 2025’te bir yol ayrımında: Ya korku ve nefretle yönetilen bir otoriter rejime teslim olacak ya da gerçeğe ve adalete dayalı bir demokrasiyi yeniden inşa edecek. Seçim bizim.”

 

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA