Batı Dünyası, Uluslararası Hukuka Aykırı Olarak 90 Nükleer Silaha Sahip İsrail İçin Kör ve Sağır

Nükleer silaha sahip olma ihtimalini önlemek üzere İran’a saldırması için İsrail’e her türlü desteği veren Batı dünyası, uluslararası hukuka aykırı olarak 90 nükleer silaha sahip İsrail için kör ve sağır.

h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

Orta Doğu'da nükleer silaha sahip tek ülke olan İsrail, 1950’li yıllardan bu yana yürüttüğü gizli nükleer programıyla bölgedeki stratejik dengeleri şekillendirmeye devam ediyor. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın (IAEA) denetim yetkisini aşan bu program, ne resmen tanındı ne de inkâr edildi. İran gibi Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’na (NPT) taraf ülkeler, nükleer faaliyetleri nedeniyle ağır yaptırımlarla karşı karşıya kalırken, İsrail'in nükleer cephaneliği uluslararası denetimin dışında kalmaya devam ediyor. Özellikle Tel Aviv'in, İran'a karşı yürüttüğü askeri operasyonları nükleer silah bahanesiyle meşrulaştırma çabası, küresel düzeyde “çifte standart” tartışmalarını yeniden alevlendiriyor. Peki, İsrail’in nükleer programı nasıl başladı, bugün hangi kapasiteye sahip ve dünya bu duruma neden sessiz kalıyor? 

İsrail, NPT’ye Taraf Değil 

İran’ın aksine, İsrail nükleer silah sahibi bir devlet. 1950’lerden bu yana devam eden, resmî olarak ne doğrulanıp ne reddedilen gizli bir programa sahip. Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’na (NPT) imza atmamış beş ülkeden biri olarak, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) onun nükleer cephanesi üzerinde hiçbir kontrol veya doğrulama yetkisine sahip değil. 

Ne Kadar Silaha Sahip? 

Uluslararası kuruluşların analizlerine göre, İsrail’in yaklaşık 90 nükleer savaş başlığı olduğu tahmin ediliyor. Ayrıca 750–1.110 kg plütonyum stoğuna sahip olduğu ve bu miktarın 187–277 yeni savaş başlığı üretebileceği düşünülüyor. Kullanım kapasitesi; hava, deniz ve kara platformlarına dağıtılmış durumda. ABD yapımı F-15, F‑16 ve F‑35 uçakları nükleer bombaya uyumlu hale getirilebilirken, altı Dolphin sınıfı denizaltı da nükleer seyir füzesi fırlatma kapasitesine sahip olabilir. Kara tabanlı Jericho balistik füzeleri ise 4.000 km menzil kapasitesine sahip olup yaklaşık 24 adetinin nükleer başlık taşıdığı öne sürülüyor. 

Proje Nasıl Başladı? 
Programın temelleri, İsrail’in ilk başbakanı David Ben Gurion döneminde, 1950’lerin ortalarında Dimona kentindeki büyük nükleer kompleksin inşasıyla atıldı. Fransa’nın katkısıyla kurulan reaktörde 1960’lara gelindiğinde plütonyum üretimine başlandığı düşünülüyor. ABD’nin 1961–1969 arasında gerçekleştirdiği sekiz denetim ziyareti esnasında, yeraltı plütonyum ayırma tesisi gizlendi. 1966 civarında bu tesisin tamamlandığı ve 1967 öncesinde ilk nükleer silahın tamamlandığı varsayılıyor. 

1969 Nixon‑Meir Anlaşması 

1960’ların sonunda gerçek ortaya çıkınca, dönemin ABD Başkanı Nixon ile İsrail Başbakanı Golda Meir arasında gizli bir anlaşma yapıldı. Buna göre İsrail nükleer statüsünü kabul ettirecek ama bu durumu görünmez kılacak; ABD ise bu gizliliğe dokunmayacaktı. O tarihten itibaren İsrailli yetkililer “ne doğrular ne yalanlar” politikası izledi. 

Test Gerçeği: Vela Olayı 

İsrail resmi olarak hiç nükleer test gerçekleştirmedi. Ancak en güçlü kanıt olarak bilinen “Vela Olayı”nda, 1979’da Güney Afrika yakınlarında deniz yüzeyinde bir nükleer testin işareti olan çift parlama tespit edildi. Dönemin ABD Başkanı Jimmy Carter’ın “bilim insanlarımız İsrail tarafından bir nükleer test yapıldığını düşünüyor” ifadeleri dikkat çekti. 

Vanunu İfşaatı 

1986’da eski teknisyen Mordechai Vanunu, Dimona’daki gizli süreci The Sunday Times’a anlattı. Aylık yaklaşık 1,2 kg plütonyum üretildiğini, ABD denetimlerinin yanıltıldığını ve yeraltındaki altı gizli kata ait 60 fotoğraf çektiğini iddia etti. Daha sonra kaçırılan Vanunu, casusluktan hüküm giydi. 

Nükleer Strateji: Samson Seçeneği 

İsrail’in açıklanan stratejisi, nükleer silahı kullanmamak, ancak “ilk kullanan taraf olmamak.” Yaygın kanaate göre nükleer kullanım; varoluşa yönelik büyük bir tehdit söz konusu olduğunda, “son çare” durumunda devreye girebilir. Bu stratejiye “Samson Seçeneği” adı verilir: Tehdit altında varoluşunu kaybedeceği düşünülürse İsrail, tıpkı Kur’an’daki Samson misali yıkıcı karşılık verebilir. 1973 Savaşı’nda bu seçeneğin masada olduğu öne sürülür. 2016’da dönemin Başbakanı Netanyahu denizaltı filosunu caydırıcı unsur olarak tanımladı, Kasım 2023’te ise kültür bakanından “Gaza’ya nükleer bomba” ifadesi geldi; sonrasında sözlerin mecazi olduğu açıklandı. 

Uluslararası Tepkiler 

NPT’ye taraf olmayan beş ülkeden biri olan İsrail için 2014’te BM Genel Kurulu’nda 161’e karşı 5 oyla bir karar geçti. Kararda İsrail’in nükleer silahlarını bırakması, NPT’ye katılması ve tüm tesislerini IAEA denetimine açması isteniyordu. Ancak karar bağlayıcı değildi ve İsrail herhangi bir adım atmadı. 

Kaynak: The Middle East Eye 

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA