1974 yılına gelindiğinde Kıbrıs adasında Türkler için yaşam, artık bir direniş mücadelesine dönüşmüştü. 1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti, iki eşit halkın ortaklığını temel alıyordu. Ancak kısa sürede Rum tarafı bu ortaklığı bozmaya, adayı “Enosis” yoluyla Yunanistan’a bağlamaya çalıştı. 1963’teki Kanlı Noel saldırılarıyla başlayan süreçte, Türk köyleri basıldı, kadın-çocuk demeden insanlar katledildi. BM gözetimindeki ateşkes kararlarına rağmen, Türk halkı silahsızlaştırılırken Rumlar sürekli silahlandı. Ada, Rum şovenizminin denetimindeki bir terör coğrafyasına dönüştü.
15 Temmuz 1974’te Yunan cuntası destekli Nikos Sampson darbesiyle “Enosis” hedefi fiilen devreye sokuldu. Bu gelişme, Türkiye’nin garantörlük hakkını kullanmasını meşru ve zorunlu hâle getirdi. 20 Temmuz 1974 sabahı Türk Silahlı Kuvvetleri, adada yaşayan Türk halkının can ve onur güvenliğini sağlamak için Kıbrıs Barış Harekâtı’nı başlattı. Harekât, yalnızca Türkler için değil, adanın tümü için bir iç savaşın ve kanlı diktatörlüğün önüne geçmiştir.
Bu süreçte Batı dünyası – başta ABD ve Avrupa ülkeleri – hem Türkiye’nin haklı müdahalesini görmezden geldi hem de Rumların ihlallerini örtbas etti. Türkiye’ye yönelik silah ambargoları, siyasi baskılar ve BM’deki yanlı kararlar bu çifte standardın en somut göstergeleri oldu. Ne Rum saldırganlığına ciddi bir tepki verildi, ne de Türk halkının yaşadığı soykırım düzeyindeki ihlaller ciddiyetle ele alındı.
Tüm bu baskılara rağmen, Türkiye kararlı duruşunu sürdürdü ve Kıbrıs Türk halkının güvenliğini sağladı. 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ilan edilerek adadaki Türk varlığı siyasal bir kimliğe kavuşturuldu. Her ne kadar KKTC uluslararası alanda tanınmasa da, demokratik kurumları, eğitim sistemi, sağlık altyapısı, kültürel gelişimi ve Türkiye’nin desteğiyle oluşan ekonomik yapısıyla ayakta duran bir devlet hâline gelmiştir.
Bugün KKTC; Doğu Akdeniz’in istikrarı, enerji güvenliği ve Türk milletinin onuru açısından vazgeçilmez bir unsur olarak varlığını sürdürmektedir. Ancak AB başta olmak üzere Batılı kurumlar hâlâ Rum tarafını meşru devlet olarak tanırken, Türk tarafına yönelik izolasyonları sürdürmekte ve çözüm çabalarında tarafsızlıktan uzak tutum sergilemektedir.
1974 Kıbrıs Barış Harekâtı, bir işgal değil; insani, meşru ve tarihî bir müdahaledir. Türkiye’nin adada barışı tesis etme kararlılığı, mazlum halklara örnek olacak bir duruşun göstergesidir. 51 yıl sonra bugün, haklı müdahalenin izleri hâlâ taze, Batı’nın çifte standardı ise hâlâ utanç vericidir.
Türk Devleri Teşkilatı (TDT) ile Kıbrıs Türk Cumhuriyeti artık her zamankinden daha güçlü. Bu uğurda can veren şehitlerimizi rahmet ve minnetle ve gazilerimizi saygı ve hürmetle anıyoruz.
Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE)
Diğer İçerikler