Bülent ERANDAÇ
Tüm YazılarıTürkiye’de gerçekleştirilen 27 Mayıs,12 Mart, 12 Eylül,27 Nisan askeri darbelerinin arkasında NATO (ABD-İNGİLTERE-İSRAİL) vardı.15 Temmuz 2016,CIA kuklası FETÖ’ nün darbe teşebbüsü, Nato’nun Türkiye’yi bir işgal harekâtını içeriyordu. Nokta.
Aşağıdaki yazıyı, KIBRIS-DOĞU AKDENİZ PARANTEZİNDE lütfen okuyunuz.
ABD’nin Nevada eyaletinde, 24 Temmuz 2002 yılında 'Millennium Challenge-2002' adı altında devasa bir tatbikat gerçekleştirilmişti. Ne var ki; birçok NATO üyesi ülkenin davet edildiği tatbikata Türkiye davet edilmemişti.
Balyoz davasında yargılanan, FETÖ’ nün mağdur ettiği askerlerden kurmay Albay Mustafa Önsel, kaleme aldığı yazısında, bu tatbikatın senaryosunu şöyle yazdı:
"Tatbikattaki hedef ülke, iki kıtada konuşlu bir ülke. Bu anlamda birtakım deniz yollarını kontrol ediyor. Akdeniz’de bir ada ülkesiyle sorunları var bu ülkenin. Ayrıca söz konusu hedef ülkede azınlık unsurlar da yaşamaktadır.
Senaryo, hedef ülkede meydana gelen çok yıkıcı bir depremle başlar. Bu arada depremle eş zamanlı olarak uluslararası bir mahkeme, ülkenin sınırlarıyla ilgili ve çıkarlarına ters bir karar alır. Bu arada da sorun olan ada devletiyle ilgili uluslararası güçler, hedef ülkeye çözüm önerir.
Zor durumda olan siyasiler öneriyi kabul etmek zorunda kalır. Bunun üzerine askerler yönetime el koyup ülkede otoriter bir yönetim kurarlar. Sonrasında ada devletini ablukaya alırlar ve ABD askerleri, 96 saat içerisinde söz konusu ülkeye müdahale eder. (İşgal)"
Bu plan yerine,15 Temmuz 2016 ‘da NATO-CIA kuklası Fetö gladyosuyla bir darbe teşebbüsünde bulundular. Aslında bu darbeyi aşan, NATO’nun Türkiye’yi işgal hareketiydi.
15 Temmuz, yakın tarihimizde sık sık karşılaştığımız darbeler gibi bir darbe teşebbüsü olarak görüldü. Hâlbuki 15 Temmuz, darbe görünümlü bir işgal teşebbüsüydü. Yani darbenin de ötesinde bir şeydi…
Devlet içine kümelenmiş FETÖ-NATO unsurları bu işgal teşebbüsünde kullanıldılar. Polise, sivil halka, Meclis’e, MİT’e, TSK’nin Özel Kuvvetlerine saldırarak Türkiye’yi işgale kalkışanlara taşeronluk ettiler.
Darbecilerin önüne çıkan insanların üzerine hunharca tank sürüp insanlarımızı şehit ettiler. Millet düşmanı, ümmet düşmanı olduklarını ortaya koydular.
Bu işgal teşebbüsünü, TSK içindeki FETÖ ve NATO unsurlarının müştereken yaptıkları anlaşılıyor. Arkalarında “Türkiye’nin stratejik düşmanı,” darbelerin mimarı, terör örgütlerinin mühendisi ABD’nin olduğu konusunda kimsenin en ufak şüphesi yoktur.
Bu işgal teşebbüsünün amacı neydi?
İçeride PKK’ya karşı çok başarılı bir mücadele veren, Suriye ve Irak’ta da Haçlı-Siyonist ittifakının taşeronlarına karşı en ciddi tehdit olan Türk Silahlı Kuvvetleri’ni meflûç ederek, işlevsiz ve etkisiz hale getirmek. NATO-Batı ittifakının kıskasından kurtulmakta olan kontrolünden TSK’yi NATO ekseninde kalmaya mahkûm etmek.
Orduya diz çöktürüldükten sonra gücü zayıflatılan Türk hükümetine de diz çöktürmek. İyice zayıflatılacak hükümete Batı’nın her tür talep ve beklentilerini dayatmak ve kabul ettirmek. Hükümetin direncini kırmaktı.
İşgali Erdoğan-Millet durdurdu.
Bu işgal girişimi, en başta darbelerden çok acı çekmiş duyarlı halkımızı ayağa kaldıran Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan’dı. NATO tarafından beyni yıkanmamış komutanlar, polislerimiz olağanüstü bir başarı ile halkı yanına almış ve işgal çabasını püskürtmüştür.
Emperyalist Batı’ya “Dünya 5’ten büyüktür” diye rest çeken, bölgesel aktörlükten küresel aktörlüğe geçmeye çalışan Türkiye,Bağımsızlık bayrağını taşıyan Başkan Erdoğan, kendi içine kapatılmaya ve dışarıyla ilgilenmekten el çektirilmeye çalışılmıştı.
15 TEMMUZ ABD-FETÖ DARBESİ NATO’NUN CİĞERİNİ GÖSTERDİ
O GÜNDEN SONRA HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMUYOR, OLMAYACAK...
BAŞKAN Tayyip Erdoğan-Türk Devlet Aklı, bölgesel gerçeklere göre, çok iyi hazırlanmış, ABD-İsrail'in BÖL-YÖNET planlarını bozan, bir GÜVENLİK STRATEJİSİ izliyor. Bu stratejinin omurgasını, Kandil'in temizlenmesi-Kuzey Irak Şengal- Kuzey Suriye-Doğu Akdeniz- Kıbrıs üzerine kurulmuş BEKA HATTI oluşturuyor.
Pençe 1-2-3 ile Kandil'i dağıtıyoruz, Irak-Türkiye, Irak-Suriye geçişlerine set kuruyoruz. Fırat Kalkanıyla, ABD-İsrail koridorunu parçaladık. Fırat'ın doğusuna girerek, Irak hattına kadar güvenli alanı kurutuyoruz. Doğu Akdeniz'de ve Kıbrıs'ta Türkiye'nin kaderini değiştirecek gaz-petrol rezervine ulaşmaya çok yakınız.
Osmanlı'dan Türkiye'ye değişen jeopolitiğimize kısaca bakalım.
Osmanlı Devleti, ilk cihan (dünya) hâkimiyetini kuran bir devlet oldu.
Osmanlı, Asya Avrupa ve Afrika kıtalarının büyük bir bölümünü oluşturan (yaklaşık 22 milyon km'lik bir alan) çok geniş bir coğrafyada nüfuz sahibi olmuştu.
Osmanlı hâkimiyetinin diğer bir özelliği de, 1453 yılında İstanbul'u fethetmesiyle Yeniçağ'ın tam anlamı ile Cihan Hâkimiyeti oldu.
Fransız İhtilalinden (1789) itibaren Avrupa hâkim devletleri coğrafyası değişti, Coğrafi Seyahatler ile birlikte Avrupa Milletleri, Atlas Okyanusu'nu aşmış ve bir taraftan Hindistan, diğer taraftan Kuzey Amerika coğrafyasında sömürgecilik yaparak zenginleşmeye doğru yönelmişlerdi.
Bilindiği üzere Sanayi Devrimi ile başlayan Avrupa milletlerinin hâkimiyet kavgaları, iki büyük dünya savaşı (Birinci ve İkinci Dünya Savaşları) ile noktalandı. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Amerika Birleşik Devletleri, dünya hâkimiyetinde söz sahibi oldu. Fakat 10 yıl sonra, (1999) bir Putin gerçeği ile dünya çok kutuplu yönde evirilmeye başladı.
19 Ağustos 1999'da Putin Başbakan oldu. 20 yıldır görevde Ve Rusya, ABD'ye karşı bir güç konumunda, bir başka güç de Çin Batı'ya gem vuruyorlar. 21.yüzyılın ilk çeyreğindeyiz.
Bugün batı, köklü ve çok yönlü bir kriz yaşıyor. Sadece ekonomik bir kriz değil, aynı zamanda büyük ölçekli siyasi ve sosyal kriz bu.
Günümüzdeki politik, askeri ve ekonomik gelişmeler öyle gösteriyor ki, Dünya; 21.yüzyılı da çok kutuplu hâkimiyet senaryoları ve uygulamaları ile geçirecek. Türkiye çok kutuplu dünya hâkimiyetinde "Ben de varım" demektedir.
Uzun yıllar köprü imajını bünyesinde barındıran Türkiye, Başkan Tayyip Erdoğan -Türk Devlet Aklı, 15 Temmuz 2016, ABD Kuklası FETÖ darbe girişimin de alevlendirmesiyle, iç ve dış politikasında ani ve büyük bir değişim yaşadı. Darbe girişiminin ardından Erdoğan ilk yurt dışı ziyaretini Rusya'ya yapmasının sembolik önemi çok büyüktü... Erdoğan, Rusya hattını açtı. Avrasya gerçeği, ABD-Avrupa- NATO'ya karşı masaya kondu.
SONUÇ:
Jeopolitiğimiz Türkiye'yi MERKEZ ÜLKE OLMAYA yöneltmektedir. Avrupa'ya, Asya'ya ve Afrika'ya komşu olan Türkiye, 1945'lerde boynumuza geçirilen NATO-Batı'nın zincirlerini kırarak, Bağımsız Türkiye bayrağını dalgalandırıyor. Bir ayağımız Ankara'da diğer ayağımız 360 derece yakın coğrafyamızda dolaşıyor.
Jeostratejik konumu ve geniş ekonomik potansiyeliyle Türkiye bir taraftan Amerika-Avrupa ile diğer yandan Rusya, Çin İran-Malezya- Hindistan'la yürüttüğü strateji, çok akıllıdır. Evet. Türkiye'nin yeni jeopolitiği,360 DERECE DÜNYAYA BAKMAMIZI mecburiyet haline getirmiştir.
Güncel Yazıları
Erdoğan ile Trump Görüşmesinin Jeopolitik Şifreleri
25 Mart 2025
Müjde: KIZILELMA 2025'te Gök Vatan'da Göreve Başlıyor
11 Şubat 2025
Türkiye, 2025 Yılının Parlayan Yıldızı
02 Ocak 2025
Erdoğan'ın, Scholz ve Putin Görüşmelerinin Şifreleri
15 Ekim 2024
Erdoğan-Sisi İttifakı'nın Derin Mesajları
10 Eylül 2024
NATO'nun 75. Yıl Şifreleri
12 Temmuz 2024
3. Dünya Savaşı'nın 'Lityum Cephe' Çarpışmaları
29 Haziran 2024
Yeni Dünya Şekilleniyor, Türkiye Konumlanıyor
27 Haziran 2024
Başkan Erdoğan'ın 'Türk Birleşik Devletleri' İnşası
10 Haziran 2024
İngiltere, Türk Donanması'nı Takip Ediyor? Neden?
13 Mayıs 2024
31 Mart Seçim Analizi: Türkiye İçin Yeni Bir Dönem Başlıyor
03 Nisan 2024
Türkiye Jeopolitiğinde ‘F-16-Irak-Mısır’ Şifreleri
13 Şubat 2024
Türkiye Yüzyılı'nın İlk MGK Şifreleri
29 Ocak 2024
Dolmabahçe(Güvenlik) Memorandumu'nun Şifreleri
15 Ocak 2024
Erdoğan ve Putin'in Biden'e Müthiş 'Suriye' Hamlesi
13 Mart 2023