Yeni Savaş Alanı: Cebimizdeki Casuslar ve Huawei Dersi

  1. Anasayfa /
  2. Tüm Analizler
  3. /
  4. Analiz
SDE Editör | 01 Temmuz 2025
h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

1999 yılında "Cebimizde Casus Mu Var?" diye cep telefonlarının tehlikelerini konu alan makale yazdım. Aldığım tepki "hadi oradan" mahiyetinde idi. 2007'de "İçimizde Casus Mu Var?" diye, FETÖ'nün kurum ve kuruluşlardaki istihbari faaliyetlerini içeren makale yazdım. Aldığım tepki "hele sen derdini mahkemede anlat, oldu. Kendimi savcının karşısında buldum. Şimdi ise karşınızda "Cebimizdeki, masamızda ki, hayatımızın her alanında ki casuslar” ile geldim. Hadi hayırlısı…

Gününüz nasıl başladı? Muhtemelen birçoğumuz gibi siz de elinize akıllı telefonunuzu alıp WhatsApp mesajlarınızı kontrol ettiniz, sosyal medyada gezindiniz. Peki, bu masumane görünen sabah ritüelinin, aslında küresel bir güç savaşının en sıcak cephelerinden biri olduğunu hiç düşündünüz mü? Artık savaşlar sadece tankla, tüfekle yapılmıyor. Asıl mücadele, görünmeyen ağlar üzerinde, kullandığımız uygulamalar ve cihazlar üzerinden veriliyor.

Rusya-Ukrayna savaşında Batılı teknoloji devlerinin (Apple, Google, Meta...) nasıl tek bir ordu gibi hareket ettiğini gördük. Ancak asıl sarsıcı ve bizim için derslerle dolu olan örnek, yanı başımızdaki Filistin-İsrail çatışmasından geldi. Burada tanık olduğumuz şey, modern istihbarat savaşlarında teknolojinin nasıl bir taraf seçtiği ve buna karşı nasıl bir strateji geliştirilebileceğiydi.

Yıllardır İsrail’in demir kubbesi kadar övündüğü, neredeyse yanılmaz kabul edilen teknolojik istihbarat duvarı, 7 Ekim sabahı büyük bir darbe aldı. Peki, Mossad ve Şin Bet gibi devasa istihbarat örgütleri nasıl bu kadar hazırlıksız yakalandı? Cevap, büyük ölçüde Hamas’ın bilinçli bir teknoloji tercihinde yatıyor: Huawei.

İsrail istihbaratı, büyük oranda ABD menşeli teknoloji ekosistemine (iPhone'lar, Android sistemler, WhatsApp gibi uygulamalar) sızma ve bu kanalları dinleme üzerine kurulu bir yapıya sahip. Hamas ise bu tuzağı fark ederek son yıllarda iletişim altyapısını stratejik bir kararla Çinli teknoloji devi Huawei’ye taşıdı. ABD’nin ambargoları nedeniyle kendi kapalı işletim sistemini geliştirmek zorunda kalan Huawei cihazları, Batılı istihbarat servisleri için adeta bir "kara kutu" idi. İçine sızmak, veri çekmek ve dinleme yapmak neredeyse imkansız hale gelmişti. Hamas'ın bu hamlesi, sadece bir telefon markası değiştirmek değil, düşmanın oyun sahasının tamamen dışına çıkmaktı. Bu durum, İsrail’in istihbarat başarısızlığının ardındaki en kritik teknolojik faktörlerden biri olarak kayıtlara geçti.

Bu olay bize basit ama hayati bir gerçeği haykırıyor: Kullandığınız teknoloji, sizin sadakat yemininizdir. Verilerinizi emanet ettiğiniz şirketler, yeri geldiğinde bu verileri bağlı oldukları devletlerin çıkarları için kullanmaktan çekinmiyor. ABD'nin kendi meclis çalışanlarına bile "WhatsApp kullanmayın, güvenli değil" demesi, bu gerçeğin en üst perdeden itirafıdır.

Peki, Bütün Bunlar Türkiye İçin Ne Anlama Geliyor?

Türkiye, jeopolitik konumu ve izlediği bağımsız politikalar nedeniyle bu dijital savaşın tam merkezinde duruyor. Hamas'ın Huawei dersi, bizim için bir uyarıdan çok daha fazlası; bir yol haritasıdır. Enerji hatlarımızdan bankacılık sistemimize, askeri iletişim ağlarımızdan kişisel verilerimize kadar her şey potansiyel birer hedef. Tehlike, artık uzak diyarlardaki bir savaşın haberi değil; bizzat cebimizde, bilgisayarımızda ve evimizdeki akıllı cihazlarda pusuda bekliyor.

Bu dijital kuşatmayı yarmamızın tek bir yolu var; Teknolojik bağımsızlık.

Ya da "dost görünen düşman" yani stratejik ortaklarımızın teknolojilerini sorgulayalım. Orta Doğu'da nihai hedefin Türkiye olduğunu unutmayalım. Günümüzde yüzde yüz hiçbir teknolojiyi kendiniz üretemeye biliyorsunuz. O zaman tercih edeceğiniz, teknoloji sahiplerinin sizin ülkenizde gözü olmayan, sizin ile askeri ve siyasi çatışma sahası bulunmayan ülke teknolojileri tercih edilmeli. Tıpkı Hamas'ın yaptığı gibi.

-Killswitch nedir bilir misiniz? Size uçak satan ülkenin uçağınıza koyduğu "ajandır." Yani o ülke Killswitch'i off durumuna alırsa uçağınız artık bir maket uçak olur. Hayırlı olsun…

-Hizbullah’ın çağrı cihazlarına patlayıcı koyan istihbarat örgütünden çok terör örgütü gibi çalışan MOSSAD-8200 ikilisi, İsrail ve destekçisi firmalarının ürettiği; cep telefonları, server veya sunuculara, yazılımlara arka kapı, Truva Atı koymaz mı? Sizin bilgilerinizi hem de paranızla çalmaz mı? Yeri zamanı gelince tıpkı uçaklardaki "Killswitch"i kapattığı gibi servis dışı yapmaz mı? Artık bu Siyonist çetenin maskesi düştü.

 -Diğer çok önemli husus da "Son Kullanıcı Belgesi"…

Peki nedir bu Son Kullanıcı Belgesi? Batı menşeli bütün firmalar, siz onlardan silah, cihaz ve sistem aldığınızda bu belgeyi ister. Onların istemediği yerlerde silah, cihaz ve sistemleri kullanamazsınız. Tıpkı yıllarca Alman Leopar Tanklarını kullanmadığımız gibi… Nitekim CİSCO 2020 yılında sattığı, yani paramızla aldığımız ürünlerini, yerinde görmek için; bazı kamu kurumlarına mektup yazdığını biliyor muydunuz?

Artık bunlarla çalışmak yerine alternatifler aramalıyız.

Tıpkı savunma sanayiinde attığımız cesur adımlar gibi, siber dünyada da kendi göbeğimizi kendimiz kesmek zorundayız. Kendi işletim sistemimiz, kendi mesajlaşma uygulamamız, kendi donanımlarımız olmadan ulusal güvenliğimizden tam olarak emin olamayız. Bu alanda yapılacak her yatırım, geleceğimize yapılan en stratejik yatırımdır.

Aksi takdirde, en mahrem sırlarımızı, en kritik devlet bilgilerimizi ve en önemlisi geleceğimizi, anahtarlarını başkalarına teslim ettiğimiz bir dijital kaleye hapsetmiş oluruz. Unutmayalım, 21. yüzyılda en güçlü kale, siber dünyadaki yerli ve milli kaledir.

 

İbrahim BÜYÜKBAŞ

Haziran 2025

 

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA