22 Nisan 2025 tarihinde Keşmir’in Pahalgam bölgesinde düzenlenen bombalı terör saldırısı sonucu en az 18 turist hayatını kaybetti, onlarcası da yaralandı. Saldırıyı henüz hiçbir grup üstlenmemişken, Hindistan doğrudan Pakistan'ı suçladı. Bu olay, nükleer silaha sahip iki komşu olan Hindistan ve Pakistan arasındaki tarihî ve ideolojik gerilimi yeniden alevlendirdi. Mevcut kriz yalnızca bir sınır ihtilafı değil, aynı zamanda ideolojik kutuplaşma, seçim hesapları ve uluslararası güçlerin müdahalesiyle şekillenen çok boyutlu bir jeopolitik oyunun parçasıdır.
Krizin Tarihsel Arka Planı:
a) Keşmir’in Özerk Statüsünün Kaldırılması (2019):
Narendra Modi liderliğindeki Hindistan Halk Partisi (BJP), Ağustos 2019’da Anayasa’nın 370. maddesini tek taraflı olarak yürürlükten kaldırarak Cammu ve Keşmir’in özerk statüsünü feshetti. Bu hamle yalnızca Keşmir halkının protestolarına değil, Pakistan’ın diplomatik tepkisine ve insan hakları örgütlerinin sert eleştirilerine neden oldu. 2019’dan bu yana 7000’den fazla Keşmirli tutuklandı ve bölgede 500’den fazla internet kesintisi yaşandı.
b) Hindutva İdeolojisi ve BJP'nin Aşırı Sağ Politikaları:
BJP, Hindistan’ın resmi kimliğini Hindu temelli tanımlayan Hindutva ideolojisini benimsemiştir. Bu anlayış, yalnızca iç siyasette Müslümanlar ve Hristiyanlar gibi azınlıklara karşı baskıcı yasaların ve saldırıların zeminini oluşturmakla kalmadı, aynı zamanda Pakistan gibi Müslüman nüfuslu komşulara karşı saldırgan bir dış politika anlayışını da meşrulaştırdı. Son 10 yılda Müslümanlara yönelik 250’den fazla organize saldırı kayda geçmiştir.
Jeopolitik Faktörler ve Seçim Hesapları:
a) Karşılıklı Terör İthamları:
Hindistan, Pakistan'ı Leşker-i Tayyibe ve Ceyş-i Muhammed gibi gruplara destek vermekle suçlarken; Pakistan da Hindistan’ı Belucistan’daki ayrılıkçılara ve özellikle TTP (Pakistan Talibanı)’ye yardım etmekle itham etmektedir. Pakistan, Hindistan’ın Afganistan üzerinden TTP’yi finanse ettiğine dair çeşitli istihbarat belgeleri sunduğunu iddia etmektedir.
b) Seçim Öncesi Gerginlikten Yararlanma:
Haziran 2025’teki kritik eyalet seçimleri öncesi Modi hükümeti halk desteğinde ciddi düşüş yaşamaktadır. Pew Research’ün Mart 2025 verilerine göre halk desteği %47’ye kadar gerilemiştir (2022’de bu oran %68’di). Modi, 2019 Balakot benzeri bir askeri gösteriyle milliyetçi duyguları mobilize etmeyi hedefliyor. Pahalgam saldırısı, bu bağlamda “zamanlaması manidar” bir gelişme olarak değerlendirilmektedir.
c) Keşmir’de Artan Direniş:
Birleşmiş Milletler ve Human Rights Watch’un raporlarına göre Keşmirli gençler Hindistan’a karşı sivil ve silahlı direnişlerini artırmıştır. 2024 yılı boyunca Hindistan güvenlik güçleri 250’den fazla operasyon düzenlemiş, bu operasyonlarda 180 direnişçi ve 60 asker hayatını kaybetmiştir.
3. Uluslararası Aktörlerin Rolü ve Stratejik Dengeler:
a) Çin:
Çin, Pakistan’ın en büyük stratejik ortağıdır. 62 milyar dolarlık Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru (CPEC) projesi sayesinde Keşmir’in geleceği Çin için de ekonomik ve askerî anlamda önem kazanmıştır. Aynı zamanda Hindistan ile Ladakh sınırındaki gerginlikler de Çin’in Hindistan’a karşı Pakistan’ı dengeleme motivasyonunu güçlendirmektedir.
b) Amerika Birleşik Devletleri:
ABD, Hindistan'la QUAD İttifakı kapsamında stratejik iş birliği geliştirmiştir. Ancak iki nükleer gücün karşı karşıya gelmesinden ciddi endişe duymaktadır. RAND Enstitüsü’nün 2024 raporuna göre, Hindistan-Pakistan arasında çıkacak bir savaş, bölgedeki terörle mücadele ve Çin'i dengeleme stratejilerini ciddi şekilde zedeleyebilir.
c) İsrail’in Artan Etkisi:
ABD’nin ardından İsrail, Hindistan’la savunma ve istihbarat iş birliğini son yıllarda hızla artırmıştır. İsrail, Hindistan’a gelişmiş gözetleme sistemleri, silahlı dronlar ve hava savunma sistemleri sağlamaktadır. Bu iş birliği, yalnızca askerî alanda değil, ideolojik düzeyde de derinleşmektedir. İsrail ve Hindistan arasındaki bağ, hem anti-İslamcı hem de etno-milliyetçi politikaların karşılıklı meşrulaştırılması üzerinden şekillenmektedir. BJP'nin Hindutva ideolojisi ile İsrail’in güvenlik devleti paradigması arasındaki örtüşme, bu ortaklığı stratejik olmaktan çok “ideolojik bir dayanışmaya” dönüştürmüştür.
Olası Senaryolar:
Senaryo 1: Sınırlı Askerî Müdahale
Hindistan’ın Balakot (2019) benzeri hedefli hava saldırıları düzenlemesi ihtimal dahilindedir. Hintli yetkililer son günlerde “akıllı ve etkili bir yanıt” için hazırlık içinde olduklarını ima etmişlerdir.
Senaryo 2: Geniş Çaplı Savaş
Karşılıklı tepkiler kontrol dışına çıkarsa, iki taraf arasında topyekûn bir savaş patlak verebilir. Her iki ülkenin toplamda 300’den fazla nükleer başlığa sahip olması, olası bir savaşı yalnızca Güney Asya için değil, dünya için de felaket hâline getirebilir.
Senaryo 3: Uluslararası Diplomatik Müdahale
Çin, ABD ve Avrupa ülkelerinin baskısıyla diplomatik kanallar yeniden açılabilir. BM Güvenlik Konseyi ve İslam İşbirliği Teşkilatı, arabuluculuk rolü üstlenebilir. Ancak İsrail-Hindistan yakınlaşması, tarafsızlık dengesini bozabilir.
Son olarak Keşmir krizi artık yalnızca bir tarihî toprak meselesi değil; aynı zamanda Hindutva ideolojisi, bölgesel rekabet, jeopolitik çıkarlar ve uluslararası güç oyunlarının merkezinde yer almaktadır. Narendra Modi’nin milliyetçi ve din temelli politikaları, krizi iç siyaset malzemesine dönüştürürken, İsrail ve ABD’nin stratejik desteği bu yaklaşımı cesaretlendirmektedir. Kalıcı barış, yalnızca silahların susmasıyla değil, Keşmir halkının iradesine saygı gösteren kapsayıcı bir çözümle mümkündür. Aksi takdirde Keşmir, nükleer bir patlama noktasına dönüşebilir.
Diğer İçerikler