İngiltere merkezli The New Arab’da yayımlanan analizde, BM çatısı altında düzenlenen Filistin Konferansının, Filistin konusunda ABD’nin tekeline son veren önemli bir adım olarak değerlendirildiği belirtildi. Konferans sonrası Fransa, İngiltere ve Kanada gibi Batılı ülkelerin de sürece dahil olmaya başladığına dikkat çekildi.
Konferansta Gazze’deki savaşın sona erdirilmesi, Filistin halkının korunması ve işgal altındaki topraklarda tek taraflı demografik değişikliklere karşı durulması yönünde oybirliğiyle kabul edilen kapsamlı bir bildiri yayınlandı. En kritik mesaj ise, adil ve uygulanabilir tek çözümün işgali sonlandırmak ve iki devletli çözümü uygulamak olduğu vurgusu oldu.
ABD ve İsrail’in boykot ettiği konferans, BM Genel Kurulu üyelerinin büyük çoğunluğunun İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını, zorla yerinden etmeyi ve toprak ilhakını kınaması anlamına geliyor. Bildiri, uluslararası hukuk ve BM kararlarının yanında devletlerin çoğunluğunun kamuoyu önünde belirttiği iki devletli çözüm desteklerini yansıtıyor.
The New Arab analizinde, ABD’nin uzun yıllardır Filistin-İsrail barış sürecinde tek söz sahibi olduğu, ancak bu tekeli artık kaybetmekte olduğu vurgulandı. Washington’un İsrail yanlısı politikalarının “dürüst arabulucu” statüsünü tamamen zedelediği, son dönemde ise özellikle Batı Şeria’daki yasadışı yerleşim politikalarına ve Gazze’deki şiddet olaylarına müdahale etmediği ifade edildi.
Dünya kamuoyunun Gazze’de yaşanan insanlık dramına dayanma gücünün kalmadığına dikkat çekilen analizde, Batılı halkların İsrail karşıtı tutumunun yükseldiği ve liderlere baskı uyguladığı belirtildi.
Analize göre, önümüzdeki günlerde Fransa ve İngiltere gibi ülkelerin, Eylül ayında Filistin devletini tanıma planlarıyla süreci hızlandıracağı öngörülüyor. İsrail yönetimi ise bu gelişmelere karşı çıkmaya devam edecek, Filistin devletine yönelik çağrıları “Hamas’a ödül” olarak nitelendirerek süreci sabote etmeye çalışacak.
Ancak artık Filistin halkının kendi kaderini tayin etme hakkı küresel çapta kabul görmüş durumda. İsrail’in güvenliği için en gerçekçi garantinin, barış içinde yaşayan bir Filistin devleti olduğu gerçeği giderek daha fazla kabul görüyor.
Analize göre, New York Filistin Konferansı, Netanyahu ve aşırı sağ ortakları için büyük bir darbe anlamına gelirken, İsrail siyasetinde zorlu bir dönemin başlangıcını işaret ediyor. Netanyahu, ABD’nin desteğine dayanarak çatışmayı sürdürme umuduyla hareket etse de, İsrail’i geri dönüşü zor bir yola sürüklediği yorumları yapılıyor.
Diğer İçerikler