İSTANBUL BİLDİRİSİ
İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Konseyi'nin 51. Oturumu Tarafından Kabul Edilmiştir
(Tema: Dönüşen Dünyada İİT)
(21 – 22 Haziran 2025 / 25 – 26 Zilhicce 1446 H.)
Bizler, 21-22 Haziran 2025 tarihlerinde Türkiye’nin İstanbul şehrinde düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Dışişleri Bakanları Konseyi’nin 51. Oturumuna katılan İİT üyesi ülkelerin Dışişleri Bakanları ve heyet başkanları olarak;
İslam İşbirliği Teşkilatı’nın amaçlarına, ilkelerine ve bugüne kadar gerçekleştirilen İİT Zirveleri ile Dışişleri Bakanları Konseyi kararlarına olan sarsılmaz bağlılığımızı yeniden teyit ederek;
İslam ümmeti arasında birlik ve dayanışma bağlarını daha da güçlendirmeye kararlı olarak;
- İslam İşbirliği Teşkilatı’nın, Birleşmiş Milletlerden sonra ikinci büyük uluslararası örgüt olarak, uluslararası parçalanma, zayıflayan kurumlar ve dönüşen bir dünya düzeni karşısında artan bir rol üstlenme arzusunu ifade eder; bölgesel ve küresel istikrar, değişen jeostratejik dengeler, çok taraflılık ve kurallara dayalı uluslararası sistem bağlamında Teşkilat’ın daha etkin bir aktör haline gelmesini sağlayacak reformların hızlandırılması gerektiğini vurgularız.
- 1969 yılında Mescid-i Aksa’ya yapılan kundaklama saldırısı sonrası kurulan İİT için Filistin meselesinin merkezi önemde olduğunu yeniden teyit eder; 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan, egemen, bağımsız ve birbirine bitişik bir Filistin Devleti’nin kurulmasına olan kesin desteğimizi bildiririz. İki devletli çözümün, bölgedeki barış ve istikrar için tek geçerli yol olduğunu vurgularız.
- Filistin meselesinin barışçıl çözümüne ve iki devletli çözümün uygulanmasına yönelik olarak, Suudi Arabistan Krallığı ve Fransa Cumhuriyeti eşbaşkanlığında en kısa sürede düzenlenmesi planlanan Birleşmiş Milletler Yüksek Düzeyli Konferansı’nın önemini yeniden teyit eder; konferans kapsamında kurulan çalışma gruplarının faaliyetlerine devam etmesi ve tüm BM üyesi devletlerin açıklanacak tarihte bu konferansa etkin katılım sağlaması yönünde çağrıda bulunuruz.
- Gazze Şeridi’nde 19 aydan fazla süredir devam eden İsrail’in soykırım kampanyasını, Batı Şeria ve Doğu Kudüs dahil olmak üzere sistematik yıkım ve öldürme eylemlerini en güçlü şekilde kınar; Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını ortadan kaldırmayı amaçlayan bu saldırganlığa karşı, kalıcı ve sürdürülebilir bir ateşkesin sağlanmasının ve BMGK’nin 2735 sayılı kararının tam olarak uygulanmasının gerekliliğini vurgularız. Aynı zamanda, Gazze’nin yeniden inşa süreci için Arap-İslam planının hayata geçirilmesini ve Filistin Hükümeti’nin hem Batı Şeria’da hem Gazze Şeridi’nde sorumluluklarını üstlenebilmesi için siyasi ve mali desteğin sağlanmasının önemini vurgularız.
- Arap-İslam Ortak Zirvesi kapsamında Gazze için kurulan Bakanlar Komitesi’nin, derhal ateşkesin sağlanması, Gazze’ye insani yardım ulaştırılması ve iki devletli çözüm yönünde somut adımların atılması amacıyla yürüttüğü yoğun diplomatik çabaları destekleriz.
- İsrail’in, işgalci güç sıfatıyla, insani yardımın girişini engelleyerek ve BM insani yardım kuruluşlarının görevlerini yapmalarını engelleyerek, açlığı bir soykırım yöntemi olarak kullanmasını şiddetle kınarız. Bu bağlamda, Filistin halkının zorla yerinden edilmesinin her türlüsünü reddeder; sınır geçişlerinin acilen açılması, insani yardımın engelsiz ve yeterli şekilde ulaştırılması ve Filistinli sivillerin korunması yönünde çağrıda bulunuruz.
- Filistinli mültecilere hizmet sunmada vazgeçilmez bir rol oynayan Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’na (UNRWA) desteğimizi ifade eder; işgal altındaki Filistin topraklarında, Kudüs dahil olmak üzere, kötüleşen insani durum karşısında uluslararası toplumu UNRWA’ya siyasi ve mali desteklerini sürdürmeye davet ederiz.
- Filistinlilerin zorla topraklarından çıkarılmasına yönelik her türlü planı açıkça reddeder; Gazze’de yaşam için gerekli altyapının kasten yok edilerek Filistinlilerin göçe zorlanmasının uluslararası hukukun açık ihlali olduğunu vurgularız.
- Gazze Şeridi’nin yeniden inşasını Filistinlilerin yerinden edilmesine gerek kalmadan mümkün kılan Arap-İslam Erken İyileşme ve Yeniden İnşa Planı’na desteğimizi ifade eder; Mısır’ın insani yardımların ulaştırılmasına yönelik çabalarını takdir ederiz.
- İsrail’in Kudüs şehrinin medeniyet karakterini değiştirmeye yönelik girişimlerinden ve şehrin Arap-İslam kimliğini bozma çabalarından duyduğumuz derin endişeyi ifade ederiz. Kudüs’ün üç semavi dinin hoşgörü ve bir arada yaşama sembolü olarak kimliğinin korunması gerektiğini vurgular, Kudüs Komitesi ve onun icra organı Beytülmal El-Kudüs El-Şerif Ajansı’nın çalışmalarını takdir ederiz.
- İsrail’in İran, Suriye ve Lübnan’a yönelik saldırılarını ve bölgedeki istikrarsızlaştırıcı politikalarını uluslararası hukuka açık aykırılık olarak en sert şekilde kınarız. İsrail’in saldırganlığını durdurmak ve hesap vermesini sağlamak amacıyla uluslararası toplumu caydırıcı tedbirler almaya çağırır, saldırıları durdurmak ve İran’a karşı saldırganlığı sona erdirmek için ilgili bölgesel ve uluslararası taraflarla temas kurmakla görevli açık uçlu bir Bakanlar İrtibat Grubu kurulmasına karar veririz.
- İsrail’in İran’a yönelik saldırılarını şiddetle kınar; bu tehlikeli tırmanmanın bölge halkları ve çevresi açısından tehdit oluşturduğuna dikkat çekeriz.
- Pakistan hükümeti ve halkıyla dayanışmamızı bildirir, Pakistan ile Azad Cammu ve Keşmir’e yönelik son saldırılardan duyulan derin endişeyi dile getiririz. Bölgesel barışın korunması adına azami itidal çağrısı yaparız.
- 10 Mayıs 2025’te ilan edilen ateşkesin eksiksiz uygulanmasının önemini vurgular; bu doğrultuda çeşitli İİT üyelerinin gerilimi azaltmaya yönelik çabalarını takdir ederiz.
- Pakistan ile Hindistan arasındaki ikili anlaşmaların, özellikle İndus Suları Antlaşması’nın, tam olarak uygulanması gerektiğini vurgular; iki ülke arasındaki tüm ihtilafların barışçıl yollarla çözümüne dönük kapsamlı diyaloğun önemini belirtiriz.
- BM Güvenlik Konseyi Uzmanlar Paneli'nin 15 Ocak 2024 (S/2024/65) ve 14 Ocak 2025 (2025/239) tarihli raporlarını hatırlarız.
- İslamofobinin bir ırkçılık ve ayrımcılık biçimi olduğunu derin bir endişeyle kaydeder, dine veya inanca dayalı nefret söylemi, ayrımcılık, şiddet ve aşırılığı kınar; bu eğilimlerle mücadele için ulusal ve küresel düzeyde etkili tedbirler alınmasını talep ederiz.
- Terörizmin ve aşırılığın hiçbir din, ırk, etnik kimlik veya milletle ilişkilendirilemeyeceğini vurgular, her tür ve biçimiyle terörizmin küresel barışa yönelik tehdit oluşturduğunu kabul ederiz.
- Bazı üye ülkelerin sömürgecilik sonrası kazandıkları arabuluculuk ve kriz çözme tecrübelerinin, İİT'nin küresel barışa katkı sunabilecek önemli bir kapasiteye sahip olmasını sağladığını vurgularız.
- Azerbaycan ile Ermenistan arasında barış süreci kapsamında yürütülen görüşmelerde sağlanan ilerlemeyi, özellikle Barış ve Devletlerarası İlişkilerin Kurulmasına İlişkin Anlaşma müzakerelerinin tamamlanmasını memnuniyetle karşılar; Ermenistan’ın hala çözümün önünde duran hukuki ve siyasi engelleri kaldırması çağrısı yapar, Azerbaycan’ın egemenliği ve toprak bütünlüğüne destek veririz. Azerbaycan’ın kurtarılmış bölgelerdeki mayın temizleme ve yeniden inşa çabalarını desteklemeleri için İİT üyelerini göreve davet ederiz.
- İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler olan Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti, Somali Federal Cumhuriyeti ve Pakistan İslam Cumhuriyeti’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyelikleri sürecinde İslami davalara verdikleri destek ve sergiledikleri somut ve takdire şayan çabaları destekleriz.
- Suriye geçici hükümetinin Suriye’nin bölgesel ve uluslararası sisteme entegrasyonu yönündeki çabalarını memnuniyetle karşılar, Suriye’de istikrar ve güvenliğin sağlanabilmesi için bu ülkeye siyasi ve mali desteğin sürdürülmesi gerektiğini vurgularız. Bu bağlamda, Türkiye Cumhuriyeti ile İslam Kalkınma Bankası (İKB) Grubu arasında başlatılan erken toparlanma ve yeniden inşa sürecine katkı sağlamaya yönelik iş birliğini destekler, enerji ve altyapı gibi öncelikli sektörlerde ortak çözümler üretilmesini teşvik ederiz.
- Tüm Üye Devletlerin egemenliğine, bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne ve birliğine saygı gösterilmesini, ayrıca iç işlerine müdahale edilmemesini esas alan ilkesel tutumumuzu bir kez daha teyit ederiz.
- Kıbrıs’taki Müslüman Türk Kıbrıslıların meşru haklarını güvence altına alma yönündeki arayışlarını destekler, Kıbrıs meselesine ilişkin adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözümün, karşılıklı kabul edilebilir müzakereler yoluyla bulunmasının önemini vurgularız. Bu bağlamda, Türk Kıbrıslı Müslümanlarla doğrudan temasların artırılması ve üzerlerine uygulanan haksız izolasyonun aşılması için girişimlerin önemine dikkat çekeriz.
- Batı Trakya’daki Türk Müslüman Azınlığı ile Oniki Adalar’daki Türk Müslüman Nüfusunun temel hak ve özgürlüklerden tam anlamıyla yararlanması gerektiğini yeniden vurgular; dini ve kültürel haklarının eksiksiz olarak korunmasının önemini belirtiriz.
- Günümüzdeki Ermenistan topraklarından sistematik ve zorla çıkarılmış yüzbinlerce Azerbaycanlı’nın geleceği konusunda derin endişelerimizi ifade eder, bu topraklardaki İslam kültürel mirasının yok edilmesi ve sahiplenilmesini uluslararası hukukun açık ihlali olarak kınarız. Ermenistan’dan zorla çıkarılan Azerbaycanlıların, uluslararası hukuka uygun olarak, barışçıl, güvenli ve onurlu biçimde kendi topraklarına geri dönme hakkını bir kez daha teyit eder; Batı Azerbaycan Cemaati ile diyaloğa girmeyi reddeden Ermenistan'ın bu temel insan hakkının ihlalini sürdürmesini esefle karşılarız.
- Cammu ve Keşmir halkıyla dayanışmamızı yeniden ifade eder, onların BM Güvenlik Konseyi ve İİT kararlarına uygun olarak, kendi kaderini tayin etme yönündeki devredilemez hakkını tamamen destekleriz. Hindistan’ın İşgal Altındaki Cammu ve Keşmir bölgesinde gerçekleştirilen büyük çaplı insan hakları ihlallerini şiddetle kınarız.
- Myanmar’daki Rohingya Müslüman toplumu ve diğer Müslüman gruplara yönelik ciddi insan hakları ihlallerinden duyulan derin kaygıyı ifade eder; bu topluluğun temel haklarının savunulması ve özgürlüklerinin korunması için acil eylem çağrısında bulunuruz. Gambiya tarafından Myanmar’a karşı Uluslararası Adalet Divanı’nda açılan davanın başarıyla sonuçlandırılmasına olan kararlılığımızı ve zorla yerinden edilmiş Rohingyaların anavatanları olan Myanmar’a hızlı bir şekilde ve güvenli biçimde geri gönderilmesini desteklediğimizi teyit ederiz.
- Bosna-Hersek’teki yargı sistemine ve devlet kurumlarına baskı uygulayan, Dayton Barış Anlaşması ile ülkenin anayasal düzenini tehdit eden Republika Sırpska liderliğinin ayrılıkçı ve yıkıcı politikalarından duyduğumuz ciddi kaygıyı ifade ederiz. Tüm uluslararası ortakları, Dayton Barış Anlaşması ve Bosna-Hersek Anayasası’na riayet edilmesini sağlamak için iş birliğine davet ederiz.
- Üye Devletlerin ortak kalkınma hedeflerini gerçekleştirmeye yönelik olarak İSEDAK’ın (İslam Ülkeleri Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimî Komitesi) öncülüğünde yürütülen proje destek programları, sektörel çalışma grupları ve amiral gemisi programları aracılığıyla gösterdiği çabaları takdir ederiz.
- Haşimi Krallığı Ürdün’ün, Kudüs’teki İslam ve Hristiyan kutsal mekânlarının korunmasındaki önemli rolünü, özellikle tarihsel Haşimi Vesayeti kapsamındaki sorumluluğunu takdir eder; bu vesayetin, kutsal mekânların Arap, İslam ve Hristiyan kimliğini korumadaki ve mevcut hukuki ve tarihi statükonun sürdürülmesindeki hayati önemini vurgularız.
- UNESCO’nun, Mescid-i Aksa ile El-Harem-i Şerif adlarının eşanlamlı olarak tanınmasına ilişkin kararlarını memnuniyetle karşılar, Bab El-Mağaribe Kapısı’nın, Mescid-i Aksa’nın ayrılmaz bir parçası olduğunu ve Ürdün Vakıflar, İslami İşler ve Mukaddes Mekânlar Bakanlığı’na bağlı Kudüs İşleri Müdürlüğü’nün, bu alanı restore etme, bakımını yapma ve giriş-çıkışı düzenleme konusunda münhasır ve yasal yetkiye sahip tek otorite olduğunu teyit ederiz. Mescid-i Aksa’nın, tamamı 144 dönümlük alanıyla birlikte, sadece Müslümanlara ait bir ibadet yeri olduğunu ve bu statünün uluslararası hukuk ve tarihi/hukuki statüko tarafından korunması gerektiğini vurgularız.
- 2026 yılında Azerbaycan’da düzenlenecek olan İslam Zirvesi Konferansı’nı memnuniyetle karşılar, bu zirvenin İslam dünyasında birlik, dayanışma ve iş birliğine önemli katkılar sağlayacağına olan inancımızı ifade ederiz.