HABER ANALİZ: Kudüs Ortodoks Patriği Hz.Ömer’in Emannamesi’nin Kopyasını Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Sundu

Kudüs Rum Ortodoks Patriği, Hz. Ömer’in 638 yılında Kudüs halkına verdiği emannamenin bir kopyasını Cumhurbaşkanı Erdoğan’a takdim etti; tarihî bağlar ve diplomatik miras İstanbul’da buluştu.

h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 14 Eylül 2025 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi'nde Kudüs Rum Ortodoks Patriği Theofilos Giannopoulos ve beraberindeki heyeti kabul etti. Görüşme sırasında, Patriğin Erdoğan'a, Hazreti Ömer'in 638 yılında Kudüs'ü fethetmesinin ardından Bizans İmparatorluğu adına şehri yöneten Patrik Sophronios'a verdiği emannamenin yazılı olduğu tabloyu takdim ettiği bildirildi.

İslam devletinin kurulmasının ardından, İslam’dan önceki iki semavi din için oldukça önemli bir merkez olan Kudüs, diğer benzer bölgeler gibi uzun yıllardır süren Sasani-Bizans savaşından yorulmuştu. Müslümanların ilk kıblesi ve Hz. Muhammed’in Miraca çıktığı Mescid-i Aksa’yı kucaklayan bu şehir tarih boyu ehli kitap için çok önemliydi, tıpkı bugün de olması gerektiği gibi.

Hz. Muhammed’in vefatının ardından yerine icma ile halife seçilen Hz. Ebubekir döneminde Suriye’nin fethi için ordular gönderilmiş, Bizans kuvvetleri Ecnâdeyn’de mağlup edilmişti. Bu seferler sırasında vefat eden Hz. Ebubekir’in yerine halife seçilen Hz. Ömer fetihleri devam ettirdi.

Kudüs’ün fethi için daha Hz. Ebubekir döneminde Filistin’in fütuhatı için atanan Amr b. As hız kesmeden kaldığı yerden devam etmiş, etraf bölgeleri ele geçirerek hızla şehri kuşatmıştır. Yardım için Halid b. Velid ve Ebu Ubeyde de buraya gelmiştir.

Kudüs (o dönemde İliya olarak tanınıyordu; 135 yılında Roma İmparatoru tarafından verilen Latince isimdir) halkı birkaç kez Müslümanlara direnip saldırsa da, 637/38 yılında[1] Ebu Ubeyde’nin gelmesiyle şehir ahalisinin ümitleri kırıldı ve sulh için anlaşmaya hazır olduklarını belirttiler. Onlar, diğer Şam şehirleri ile yapılan antlaşmalar gibi cizye ödemek ve diğer şehirlerin halkları gibi sulh yapmak istediler; ancak emannamelerinin bizzat İslam halifesi Hz. Ömer tarafından verilmesini şart koştular.

Bu dilek Hz. Ömer’e söylendikten sonra halife etrafındakilere bu konuyu danışmış; Hz. Osman, zaten şehrin neredeyse düştüğünü, sırf bunun için bu kadar uzun yol kat edilmesinin ve halifenin onların ayaklarına gitmesinin anlamsız olduğunu belirtmişti. Hz. Ali ise eğer şart yerine getirilmezse direnebileceklerini ve Müslümanların da ağır zayiat ve zorlukla karşılaşabileceğini söyleyerek Hz. Ömer’in gitmesini desteklemiştir. Hz. Ömer, her iki fikrin de doğru ve güzel olduğunu, lakin Hz. Ali’nin fikrini daha isabetli bulduğunu söyleyerek yola çıkmıştır.

Oldukça mütevazi bir yolculuk geçiren Hz. Ömer, Kudüs’e beyaz bir devenin üzerinde girdi; yanında ise kentin Yunan yöneticisi Başrahip Sophronius vardı. Halife, kendisinin öncelikle Tapınak Tepesi’ne (yıkık olan Hz. Süleyman mabedinin yerine) götürülmesini rica etti ve dostu Hz. Muhammed’in Gece Yolculuğu’nu (Mirac) yaptığı bu noktada eğildi ve dua etti. Başrahip bu sahneyi dehşet içinde izliyordu: “Son Günler”in artık yaklaştığını sanmıştı.

Daha sonra Halife Ömer, Hristiyan tapınaklarını görmek istedi ve tam Kutsal Mezar Kilisesi’ne gittiğinde namaz vakti geldi. Başrahip kendisini kibarca namazını bu kilisede kılmaya davet etti, ama Halife Ömer bu teklifi kibarca reddetti. Eğer bu kilisede namaz kılarsa, sonra bazı Müslümanların bu olayı anıtlaştırmak amacıyla buraya bir cami inşa etmek isteyebileceklerini, bunun ise Kutsal Mezar Kilisesi’nin yıkılması anlamına geleceğini izah etti. Bu nedenle Halife kiliseden çıkıp biraz daha ilerdeki bir noktada namazını kıldı; nitekim bugün tam bu noktada, Kutsal Mezar Kilisesi’nin tam karşısında Halife Ömer’in adına inşa edilmiş küçük bir cami bulunmaktadır (Armstrong, 2001, 46).

Hz. Ömer’in 638 yılında Kudüs Rum Ortodoks Patriğinin verdiği emannamenin metni şöyledir:

"Bismillahirrahmanirrahim.

Bu sözleşme, Allah’ın kulu, müminlerin emiri Ömer’in İliya halkına verdiği bir emandır. Onların canlarına, mallarına, kilise ve haçları konusunda; hastaları ve sağlıklı olanları ve diğer insanlarına verilen bir emandır. Buna göre onlar kilise inşa etmeyecekler fakat eski kiliselerine de dokunulmayacaktır. Kiliselerinin sayısı azaltılmayacak, sahalarına dokunulmayacak ve haçlarına karışılmayacaktır. Mallarına da dokunulmayacaktır. Dinleri konusunda zorlanmayacaklardır. Onlardan hiç birine zarar verilmeyecektir. İliya’da onlarla beraber hiçbir Yahudi oturmayacaktır. Diğer şehir halkları gibi İliya halkı da cizye verecektir. Bu şehirden Rumları ve hırsızları çıkaracaklardır. Buradan çıkanlar gittikleri yere ulaşıncaya dek malları ve canları konusunda güven içinde olacaklardır. Onlar da tıpkı İliya halkı gibi cizye vereceklerdir. İlya halkından kim ki Rumlar gibi mallarını alıp çıkıp gitmek ister, kilise ve haçlarını da terk ederse, onlar da yerlerine ulaşıncaya dek canları, kiliseleri ve haçları konusunda eman içinde olacaklardır. Buraya savaşmak için gelmiş olanlar isterlerse burada kalıp İliya halkının şartlarına tabi olurlar, isterlerse onlarla beraber çıkıp giderler. Halktan hasat zamanı gelinceye kadar bir şey alınmayacaktır. Bu anlaşmaya tabi olanlar, cizye verdikleri müddetçe Allah’ın, Rasulullah’ın, halifelerin ve müminlerin zimmetindedirler. Halid bin Velid, Amr bin As, Abdurrahman bin Avf ve Muaviye bin Ebu Süfyan şahittir.

Bu anlaşma H. 15 senesinde yazıldı."

Osmanlı döneminde ise ilk olarak Fatih Sultan Mehmed tarafından İstanbul Fener Rum Patrikhanesi patriği Athanasios’a Kudüs’deki Hristiyan mabedleri için tıpkı Hz. Muhammed ve Hz. Ömer döneminde olduğu gibi bir güvence verilmişti. Lakin günümüzde hâlâ bu belgenin gerçek olup olmadığı tartışma konusudur. Asıl güvence, Osmanlı’nın Mısır, Suriye ve Filistin’i feth eden Sultan I. Selim döneminde verilmiştir. 1517’de Kudüs’ün Osmanlılar tarafından fethinden sonra kiliselerin korunması, hac yollarının güvenliği, patrik ve diğer dini liderlerin serbest seçimi ile ilgili güvence sağlanmıştır.

Günümüzde Kudüs Rum Ortodoks Patriği’nin Türkiye ziyaretinde böyle değerli bir hediyeyi Türkiye Cumhuriyeti liderine vermesi, oldukça kıymetli ve her türlü bakış açısına açıktır. Fener Rum Patrikhanesi’nin bulunduğu ve zamanında Fatih Sultan Mehmed tarafından Hz. Ömer’in İslam anlayışı devam ettirilerek verdiği emannamenin verildiği İstanbul’da tarihe yapılan bu atıf, tarihin tekerrürüne mi işaret etmektedir, bilinmez; bunu yalnızca zaman gösterecektir.

Kaynakça:

  1. Karen Armstrong – Holy War (Anchor Books, 2001, New York)
  2. Osman Aydınlı – Kudüs’ün Fethi ve Hz. Ömer’in Emannamesi (Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi)
  3. İstanbul Tarih – Hz. Ömer’in Kudüs’ü Fethi

 


[1] Bazı kaynaklarda tarih 638 olarak geçmektedir. 

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA