Almanya'nın "Tarihi Sorumluluğu", Gazze'de Soykırımı Meşrulaştırıyor

Berlin'in Filistin'deki soykırımı açıkça desteklemesi, Almanya’nın tarihi sorumluluk anlayışını uluslararası hukuku hiçe sayan bir üstünlük anlayışına dönüştürdüğüne işaret ediyor. Eleştirmenler, bu desteğin Almanya’nın kendi geçmişiyle hesaplaşmasını istismar ederek Filistinlilere yönelik bir "vekalet soykırımı"na dönüştüğünü savunuyor.

h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

Almanya, İsrail'in Filistin'e yönelik katliamlarını açıkça desteklemekte ve bu tutumunu küresel ölçekte görünür kılmaya çalışmaktadır. Bu destek, sadece uluslararası hukukun ihlali değil; aynı zamanda Almanya’nın “Sonderweg” (yani ‘özel/ayrık yol’) olarak tanımlanan tarihsel dış politika eğilimini yeniden canlandırdığı yönünde ciddi eleştirilere neden oluyor. 

Eleştirmenlere göre Almanya, geçmişteki soykırım sorumluluğunu, bugün İsrail’in Gazze’deki vahşetine sınırsız destek vererek yeniden anlamlandırıyor.

Almanya'nın mevcut hükümeti, soykırım suçlamalarına rağmen İsrail'i savunmak için BM, Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC) ve Uluslararası Adalet Divanı (ICJ) gibi uluslararası mekanizmaları baltalıyor. Almanya’nın, İsrail’in Gazze’deki sistematik sivil katliamlarını örtbas etmeye çalışması, uluslararası insancıl hukukun tüm ilkeleriyle çelişiyor.

Bu destek, sadece diplomatik bir pozisyon değil; Almanya'nın ulusal kimliğini yeniden inşa etmek için izlediği bilinçli bir strateji olarak yorumlanıyor. "Holokost’tan ders alındığı" iddiası altında yürütülen bu dış politika, Filistin halkının yaşadığı trajediyi görünmez kılarken; antisemitizmi, İsrail eleştirisiyle eşitleyerek eleştirel düşünceyi bastırmayı amaçlıyor.

Üstelik, Almanya'daki sivil toplum kuruluşları ve medya da bu politikayla paralel hareket ediyor. Filistin'le dayanışma mesajları çoğunlukla bastırılırken, İsrail'e yönelik her eleştiri hızla antisemitizmle yaftalanıyor. Böylece Almanya, antisemitizmle mücadeleyi araçsallaştırarak bir halkın yok edilişini görmezden gelme yoluna gidiyor.

Almanya’nın Gazze’deki sivil ölümlerini ve sistematik aç bırakma politikalarını meşrulaştırmaya çalışması, Nazizm döneminden farklı bir yöntemle ama benzer bir ruh haliyle şekilleniyor: bir halkın var oluşuna duyarsızlık ve gücün ahlaki sınırlarını kaldırma isteği.

Bu bağlamda Almanya'nın Filistin'e yönelik tutumu, Avrupa'nın tamamına sirayet eden daha büyük bir demokratik gerilemenin parçası olarak görülüyor. Irkçılık, İslamofobi ve otoriterlik, Almanya’nın dış politikasıyla el ele ilerliyor. Avrupa’nın Nazi geçmişine bu kadar yaklaşması, bu gidişatın ne kadar tehlikeli olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.

Kaynak:

Middle East Eye

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA