“Cumhurbaşkanının biri Kürt diğeri Alevi iki yardımcısı olsun” önerisiyle son günlerde gündemde olan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Türkiye Lübnanlaşır” yönündeki yorumlara yazılı açıklama ile yanıt verdi. Bahçeli, “Alevi de bizim Kürt de bizim.” dedi.
Türkiye Lübnan’la ilişkilendirilemez
Bahçeli “Türkiye Lübnanlaşır” eleştirilerine yönelik açıklamasında “Terörsüz Türkiye’nin adım adım ilerlediği bir dönemde, iki Cumhurbaşkanı Yardımcısından birisinin Alevi, diğerinin de Kürt olabileceği değerlendirilmiştir. Bu fikri ve siyasi teklifi Lübnan’la ilişkilendirmek bir defa çarpıtma ve samimi bir düşünceyi kasten saptırmadır.” ifadelerini kullandı.
“Terörsüz Türkiye’nin tezahürüyle birlikte etnik ve mezhep temelli bölünme rüyası görenlerin hevesleri de kursaklarında kalacaktır.” değerlendirmesinde bulunan Bahçeli, “Görüşümüzden milim adım atmamız söz konusu olmayacaktır.” dedi.
Hiç kimseden ders alacak merak ve arayışımız yoktur
Bahçeli yaptığı yazılı açıklamada ayrıca şu ifadeleri kullandı: “Milliyetçi Hareket Partisi’nin ülkemizi doğrudan veya dolaylı şekilde meşgul eden her soruna güçlü fikri müktesebatı ve müessir siyasi mücadelesiyle kalıcı ve köklü teklifleri vardır, kaldı ki doğal ve doğru olanı da budur.
Türk milliyetçiliği asil ve aziz Türk milletinin bağımsızlık güvencesi, tarihi kişiliğinin ve milli kimliğin var oluş güvencesidir.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin her türlü ayrımcılığa, bölücülüğe, etnik ve mezhep temelli bölünmeye bilaistisna karşı olduğu herkesçe bilinen, hatta maşeri vicdanda kemikleşmiş siyasi tutumudur.
Bu kapsamda hiç kimseden duyacak, dinleyecek, öğrenecek, ders alacak merak ve arayışımız da yoktur.”
Bölünme rüyası görenlerin hevesleri kursaklarında kalacaktır
MHP Lideri Bahçeli açıklamasını şu şekilde devam ettirdi: “Ne var ki, 102 yıllık Cumhuriyet tarihimizin tamamına etnik ve mezhep temelli bölücülüğün taciz, tahrip ve tahrikleri damga vurmuştur.
Aklı başında ve vicdan sahibi hiç kimse bu sarsıcı gerçeği inkâr edemeyecektir.
Yeni yüzyılda ‘Terörsüz Türkiye’nin tezahürüyle birlikte etnik ve mezhep temelli bölünme rüyası görenlerin hevesleri de kursaklarında kalacaktır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin siyasi ve hukuki imkânları, ihata ettiği kuramsal ve kurumsal ilkeleriyle milli birlik ve kardeşliğin pekişmesi mümkün ve muhakkaktır.
Bunun şematik formülü de eşkenar üçgen formatında siyasi ve hukuki düşünce kalıbına dökülmüştür.
Nitekim 11 Kasım 2024 tarihindeki ağaçlandırma kampanyası münasebetiyle, üstelik Türk devlet geleneğimize müzahir olarak partimizin önüne dikilen ağaçlardan esinlenerek; köknar ağacı yürütme, mavi ladin ağacı yasama, sedir ağacı bağımsız yargı sedir olarak simgeleştirilmiştir.
Bununda yanında en tepede Cumhurbaşkanı, aşağıdaki iki köşesinde de Cumhurbaşkanı Yardımcısı olabileceği siyasi bir önerme olarak gündeme gelmiştir.”
Çarpıtma ve samimi bir düşünceyi kasten saptırmak
“Türkiye’mizi yoran, yıpratan, enerjisini çalan, fahiş mahiyetli sosyal ve ekonomik maliyetlere neden olan etnik ve mezhep temelli dayatmalara karşı Terörsüz Türkiye’nin adım adım ilerlediği bir dönemde, iki Cumhurbaşkanı Yardımcısından birisinin Alevi, diğerinin de Kürt olabileceği değerlendirilmiştir.
Bu fikri ve siyasi teklifi Lübnan’la ilişkilendirmek bir defa çarpıtma ve samimi bir düşünceyi kasten saptırmadır.
Türkiye’yi, Lübnan veya benzeri bir başka ülkenin karmaşık ve kaotik istikrarsız yapısına çevirmeye gücü yetecek, buna cesaret ve teşebbüs edecek hiç kimse olamaz, olamayacaktır.
Beyrut gecelerine özlem duyan bohem ve buhranlı siyaset düşüklerinin tarih ve kültür esasına dayanarak paylaşılan bir teklifi karalama ve terörize etme çabası acınası bir fırsatçılıktır.
Cumhuriyet Halk Partisi on yıllar boyunca Alevi kardeşlerimizi siyaset malzemesi yapmış, Kürt kardeşlerimiz üzerinde de oyunlar kurulmuştur.
Pek çok telkin ve tezvirata rağmen ne Aleviler, ne de Kürtler düşmanca planlanan tuzaklara çok şükür düşmemiştir.
Kimsenin önüne geçen yoktur, engel çıkaran yoktur.”
Hukukun karşısında herkes bir ve eşittir
“Kaldı ki ister Alevi, ister Kürt olsun, herhangi bir Cumhurbaşkanı adayının yüzde 50 oy nisabını geçtikten sonra vaki demokratik ve milli irade hükmünü yok sayacak, tecelli eden meşruluğu tartışmaya açacak birisinin çıkması da düşünülemeyecektir.
Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir.
Üstünlerin değil, hukukun üstünlüğü hâkim ve havidir.
Kökeni, mezhebi, yöresi ve anasının dili ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes hukukun karşısında bir ve eşittir.
Aynı zamanda Türk milletinin şerefli mensuplarıdır.
Kimsenin kimseden bir ayrıcalığı ve imtiyaz içeren bir farklılığı yoktur.
Ancak etnik ve mezhep temelli bölücülüğün Terörsüz Türkiye hedefinin yanında bütünüyle gündemden çıkarılması gayesiyle bir düşünce tavzihini farklı yerlere çekmek ahlaken ve tarihen mahsurludur.”
Görüşümüzden milim adım atmak söz konusu değildir
“Türkiye’nin ve Türk milletinin kutlu geleceğini perdelemek için el ovuşturanların, mayası ve meşrebi zehirli çevrelerin bizimle milliyetçilik yarışına girmesi yüz kızartıcı bir densizlik ve edepsizliktir.
Konforlu köşelerindeki karanlığa saklanarak aydınlığı taşa tutan kuklaların ne dediğine bakmıyor, milletimiz ne diyor, tarih ne diyecek ona odaklanıyoruz.
Görüşümüzden milim adım atmamız ise söz konusu olmayacaktır.”
Alevi de bizim, Kürt de bizimdir
Basına kapalı bir toplantıda yaptığı açıklamaların sızdırılması ile ilgili olarak değerlendirmelerde bulunan Bahçeli yazılı açıklamasının sonunda şu ifadeleri kullandı:
“Milliyetçi Hareket Partisi her saldırıyı göğüslemeye hazırdır.
Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı Türkiye’ni etnik ve mezhep temelli depreme maruz kalmasına müsaade etmeyecektir.
Alevi de bizim, Kürt de bizimdir.
Cami de bizim, Cemevi de bizimdir.
Biz hep birlikte Türk milletiyiz.
Biriz, beraberiz, kardeşiz, çok büyük bir aileyiz.
Herkes bizse, biz de kardeşsek dürüst ve sorumlu hareket etmemiz milli namusumuzun gereğidir.
Piyonlaşmış bozguncular, suyu bulandıranlar, sipariş senaryolara figüranlık yapanlar, bu suretle Türk-Kürt, Alevi-Sünni, laik-anti laik, inanan-inanmayan kutuplaşmasına çanak tutanlar da bu muazzam ailenin üvey evlatlığına bile layık olmayan çürüklerdir.”
Diğer İçerikler