Mehmet DOĞAN

Mehmet DOĞAN

Tüm Yazıları

D. Mehmet DOĞAN-Büyüğüm Ağabeyim Üstadım…

11 Ağustos 2025
h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

Türkiye Yazarlar Birliği Kurucu Genel Başkanı... Onlarca kitaba imza atmış, binlerce makale yazmış bir kültür adamı Dil, Tarih, Kültür ve Medeniyet konularında araştırmalar yapmış bir kanaat önderi: D. Mehmet Doğan!

Geçtiğimiz yılın Ağustos ayında (11 Ağustos 2024) dünyadan göçünü tamamlamış Rahmet-i Rahmana kavuşmuştu… Hakikaten zaman ne de çabuk geçiyor; su misali akıp gidiyor!

Pek sevdiği Ankara Hamamönü mevkiinde bulunan Taceddinzade Mustafa Efendi Dergâhının bahçesinde ebedi âleme girmişti. Bu mekân İstiklal Marşı’nın yazıldığı bir mekan olması sebebiyle D. Mehmet Doğan için anlamlı bir mekândı. Mehmet Akif İstiklal Marşı’nı soğuk kış gecelerinde bu mekânda kaleme almıştı.

Mehmet Abi sağlığında her yıl İstiklal Marşının kabulünün yıldönümünde Türkiye Yazarlar Birliği öncülüğünde Gönüllü Kitle Kuruluşlar (STK’ları) ile bu mekânda toplanır ve anma etkinlikleri düzenlerdi.

Vefatının sene-i devriyesi olan 11 Ağustos Pazartesi Taceddin Sultan Camii’nin hemen dibi kabri başında Mevlit ve Kur’an Tilaveti yapılacak. Dualar edilecek! Rahmetle ve hürmetle andığımız Mezar komşuları Muhsin Yazıcıoğlu, Ozan Yusuf, Nuri Pakdil, Yaşar Kaplan gibi kıymetli insanlara da Fatihalar gönderilecek…

D. Mehmet Doğan ve Hissiyatım…

O büyüğümdü, ağabeyimdi, üstadımdı ve de adaşımdı…

Kitaplarından tanıyordum; “Batılaşma İhaneti” bildik ezberlerimize bir isyan ve “Büyük Türkçe Sözlük” başucu kitabımız olmuştu. Yazarlar Birliği’nin kuruluş yılları (1978) Türkiye’nin sosyo-politik ikliminin keşmekeş senelerinde “büyüklerimiz, ağabeylerimiz” tarafından kurulmuştu; bizdendi ve dahi kıymetliydi!

80’li yılların sonu olsa gerek...

Avrupa Milli Görüş Teşkilatı Köln’de büyük bir Kitap Fuarı düzenlemişti. Kitaba, neşriyata ve bilgiye açlık derecesinde ihtiyaç hissedilen dönemlerdi

Fuara yüzlerce yayınevi, onlarca yazar davet edilmişti. Kitap fuarına davetliler arasında Yazarlar Birliği Başkanı D. Mehmet Doğan da vardı.

İlk yüz yüze tanışmamız ve yakın temasımız o yıl (1989) oldu. Günlerce Kitap Fuarı standında sohbetlerimiz eşliğinde akla gelecek her türlü soruları sorduk. İdrak edilmiş “Dil Sevdasının” önemini, ezberlenmiş yakın tarih anlayışının sakatlığını, kültür ve medeniyet davasının mühim ligini her fırsatta dile getiriyordu.

Avrupa Diasporasında o yıllardaki Müslüman/Türk azınlığının lokomotifi konumunda olan Teşkilatların (Milli Görüş, Cemalettin Kaplan vb. yapıların)  “var olma” ve “var kalabilme” gibi değerler sıralamasında Dil, Tarih, Kültür ve Medeniyet tasavvurları ilk sıralarda yerini almamıştı.

İlk sıralarda giyim-kuşam; sakal-çarşaf gibi şekiller geçerli akçe idi, dolayısıyla Mehmet Doğan ve Yazarlar Birliği Hareketi Kitap Fuarı aktivitelerinde biraz kenarda bekletilenlerdendi.

Dil, Tarih ve Kültür gibi konulara ehemmiyet gösteren, var olmayı ve var kılınmayı bu değerler üzerinden anlamlandıran “Milliyetçi ve Ülkücü” Teşkilat ve mensupların ilgi gösterdiğine tanıklık yaptım.

Mehmet abiyle bolca ortak noktalarımız vardı. Ankara’da aynı mahallede yaşamıştık. Ankaralı ve Ankara sevdalısıydı, Ankara’yı ondan dinlemek Ankara’yı daha bir sevecen hale dönüştürüyordu. Din diyordu, Dil diyordu, Tarih diyordu, Anadolu diyordu, Medeniyet diyordu Bütün bunları O’nun dilinden, kelimelerinden dinlemek, idrak etmek, kimlik oluşturmak önemliydi. Benim açımdan bu kavramların önemi iki zaviyeden mühimdi. Birincisi; yerli ve milli düşüncemizin kültürel ve entelektüel bir seviyeye oturması, İkincisi ise; Avrupa Diasporasında var olabilmenin, ayakta kalabilmenin, asimile olmamanın anahtar unsurlarıydı dilin önemini, muhafazasını, gelecek kuşaklara Türkçenin aktarılması!

Gurbette yaşayanlar daha yakın hisseder lisanın ehemmiyetini, muhafazasını, tarih ve medeniyet değerlerine giden Ana-Yol (Otaban) mesafesinde görür.

Yabancı diyarda asimile olmamanın yegâne ölçüsünden biridir dilinizi unutmamanız! Tarih şuurunuz, din anlayışınız, ana dilinizle kurduğunuz irtibat ile mündemiçtir!

Dahi dininiz de dil ile öğreniliyor, geliştiriliyor, anlamlaşıyor ve yaşanıyor gurbette!

Yabancı ülkelerde “Frenkçe” üzerinden öğrenilen “Din” ve din anlayışınız pekâlâ “sakatlığa” vesile olabiliyor. Tarihi ve kültür birikiminizi, konuştuğunuz ana diliniz üzerinden, ana lisanda yazılan kitaplardan oluşturmanız elzemdir.

Dışardan, oryantalist bakış açısıyla size ait değerleri tanımlayan yazarların kullandığı “Frenkçe Lisan” ile anlatılan din size faydadan çok zararlar verebiliyor.

Mehmet abiyle daha sonraki yıllarda münasebetlerimiz katlanarak devam etti

Avrupa Türklerine faydalı olsun amacıyla Avrupa’nın farklı ülkelerine davet ettik, konferanslarına ev sahipliği yaptık. Tanıdıkça, yazdıkları kitapları okudukça, insani ilişkilerimiz samimi ailevi dostluklara dönüştü.

Avrupa’da 35 yıl kalıp tekrar Ankara/Türkiye’ye dönüşümüz sonrası da çok sık birlikte olmamıza vesile oldu Kültür faaliyetlerinde birlikte olmanın dışında Türkiye Yazarlar Birliği merkezine rutin ziyaretlerle, sohbetlerinde bulunduk. Güncel siyasi gelişmelerle ilgili kanaatlerini dinledik, araştırma, yazı yazma, yazdıklarını genişletme çalışmalarına tanıklık yaptık. Sabah namazından sonra yatmadığını sözlük çalışmaları ve başka yakın tarih araştırmaları için o saatin mükemmel olduğunu söylerdi.

En son ciddi arşiv incelemesi neticesinde yakın tarih ile ilgili “1932 Dini İnkılap Yılı” kitabından anekdotlarını dinledik.

Bu çalışması özellikle 1932’de yaşanan laikleşme ve Batılaşma sürecini derinlemesine tartışan müzik, dil ve eğitim gibi alanlardaki inkılapların toplum üzerindeki etkilerini sorgulamaktaydı…

D. Mehmet Doğan bir kültür adamı, bir düşünür, bir aktivist, bir araştırmacı, bir sanat sever, bir yazar, derviş yapılı bir Müslüman idi

Bir koca bir çınar’ın izdüşümü idi; tıpkı bizim trajik tarihimiz gibi!

Yıkılmayanların tarihi idi; kaybettiği sanılan kazananların tarihi idi…

Şairin tanımıyla “koşu bittikten sonra da koşan atlarız” diyerek, koşunun bitmeyeceğini, bitmediğini işaret eden ezber anlayışlara, “durun kalabalıklar” diyen dil aşığı, iğne ile sıra dağları kazıp, dağlar aşan yakın tarihçi idi..

Şüphesiz bir bütün olarak D. Mehmet Doğan’nın birçok özelliği anlatılabilir. Ancak bütün parçalarla tarif edilirse anlaşılması daha kolay olur... Sevgili Peygamberimiz “menasik-i haç” farizasını tanımlarken “haç arafattır” der. Arafat’ın önemine dikkat çekmek için bütünün içerisindeki önemli parçaya dikkat çeker…

D. Mehmet Doğan’ın bir bütün üzerindeki temel özelliğini; inanç, mütemadiyen istikrar ve pratiğindeki devamlılık olarak tanımlarım. Tahkik edip vuzuha kavuşturduğu doğruları teorik ve pratik düzeyde istikrarlı bir devamlılık içerisinde savunagelmiştir.

“Yağan yağmurların yalçın kayaları aşındırmadığı sanılır, lakin yıllar sonra o aşınmaz sanılan kayaların aşınmış olduğu görülür” anlayışıyla çağlar ötesi mesajın günümüzde taşıyıcılarından olmuştur…

Ne mutlu O’na ki hayattayken mevzi kazanımlarımızı görmüştür. Dünki iktidarlar tarafından mağdur edilmesine rağmen, son çeyrek yüzyıllık iktidar nimetlerinden fayda sağlamamıştır. İmtina etmiştir şahsi menfaatlerden. Yapılan müspet politikalara destek vermiştir, yanlışlar ise korkusuzca tenkid edilmiştir.

Bilge bir insan idi hayatın içerisindeki tavırlarıyla…  

Bilgi ve Hikmete özlemi vardı her daim; ancak, bilgeliği bir mertebe olarak asla kabul etmedi...

Kötülüğün muhteşem tarihine karşı; iyiliğin mükemmel kültür direnişini sembolize edenlerdendir benim için…

Hayatıyla, eserleriyle, kişiliğiyle Müslümanların, kültür sevenlerin, dil aşıklarının sevgisini kazandı, hikmet arayışı içinde olan zihinlerde de fikirleriyle karşılık bulan bir dava adamı, bir düşünür oldu…

                                               

O Salihlerden idi; hepsi bu kadar! 

Ruhun Şad, Mekanın Cennet, Kabrin Nurla Dolsun..! 

 

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA