Pakistan – Hindistan Geriliminde Keşmir

Stratejik Düşünce Enstitüsü'nde düzenlenen toplantıda "Pakistan-Hindistan Geriliminde Keşmir" konusu ele alındı.

h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

Stratejik Düşünce Enstitüsü'nde (SDE) dün(25 Temmuz) düzenlenen toplantıda "Pakistan-Hindistan Geriliminde Keşmir" konusu ele alındı.

Oturum başkanlığını SDE Başkan Yardımcısı Alper Tan'ın yaptığı toplantıya, Pakistan'ın Ankara Büyükelçisi Yusuf Cüneyd, SDE Savunma ve Güvenlik Koordinatörü Kıdemli Albay Mithat Işık ve Gazeteci Mehmet Öztürk konuşmacı olarak katıldı.

Büyükelçi Cüneyd, bu yıl Hindistan'ın 5 Ağustos 2019'da Cammu Keşmir bölgesinin özel statüsünü kaldırmasının 6. yıl dönümü olduğunu, bu adımın Keşmirlilerin kendi topraklarında haklarını elinden almak ve onları mülksüzleştirmek amacıyla atıldığını söyledi.

"Cammu Keşmir meselesi, çözülmemiş en eski uluslararası ihtilaflardan biridir." diyen Cüneyd, bu konunun 1948'den bu yana Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) gündeminde olduğunu belirtti.

Cüneyd, BMGK kararlarının Keşmirlilerin kendi kaderlerini tayin etme hakkını tanıdığını ancak 70 yılı aşkın süredir bu kararların uygulanmadığını söyledi.

"Hindistan, 5 Ağustos 2019'dan bu yana Keşmir'i 'Hindulaştırma' kampanyasını yoğun şekilde sürdürmektedir. Hindistan, Keşmir'in demografik yapısını ve siyasi çehresini değiştirmek için çeşitli adımlar atmaktadır" değerlendirmesinde bulunan Cüneyd, Hindistan'ın bu politikalarının İsrail'in Filistin'deki uygulamalarına benzerlik gösterdiğine dikkati çekti.

Hindistan’ın, Keşmirlilerin temel hak ve özgürlüklerini elinden aldığını ve buradaki insan hakları durumunun son derece endişe verici olduğunu vurgulayan Büyükelçi Cüneyd, İşgal altındaki Cammu ve Keşmir’in, dünyanın en yoğun askerî bölgelerinden biri hâline geldiğini belirterek,

“Bölgede:

-Kadınlar, çocuklar ve siyasetçiler dâhil olmak üzere binlerce kişi keyfi olarak tutuklanmıştır.

-İfade, toplanma ve basın özgürlüğü acımasızca bastırılmaktadır.

-Medya susturulmuş, sivil toplumun sesleri bastırılmıştır.

-Toplu mezarlar, yargısız infazlar, ortadan kaybedilen siviller gibi ağır insan hakkı ihlalleri uluslararası kuruluşlar tarafından belgelenmiştir. Bunlar arasında Uluslararası Af Örgütü ve BM raportörleri de vardır” dedi.

Büyükelçi Cüneyd, Bölgenin yakın zamanda da BM Kuruluş Sözleşmesi ilkelerinin ihlaline sahne olduğunu söyleyerek Hindistan’ın, 22 Nisan 2025 tarihli Pahalgam saldırısının ardından Pakistan Başbakanı’nın şeffaf ve bağımsız bir soruşturma önerisine rağmen saldırganlığı tercih ettiğini ifade etti.

“Bu koşullarda, meşru müdafaa hakkımızı kullanmaktan başka bir seçeneğimiz kalmadı. Yüce Allah’ın lütfuyla Hindistan’ın bu pervasız saldırısını püskürttük” diyen Büyükelçi Cüneyd, Hindistan’ın bu saldırgan tutumunun, çözülmemiş Cammu ve Keşmir meselesinin Güney Asya’da temel çatışma kaynağı ve nükleer bir patlama noktası olmaya devam ettiğini bir kez daha hatırlattığını dile getirdi.

Büyükelçi Cüneyd konuşmasında, bu vesileyle Türkiye’ye, Keşmir davasına verdiği ilkesel destekten dolayı teşekkür ederek Keşmirliler ve Pakistan halkının, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Keşmir konusunu her platformda dile getirmesinden ötürü kendisine minnettar olduğunu, bu destek için her zaman müteşekkir olduklarını dile getirdi.

Mithat Işık: “Türkiye Cumhuriyeti, Keşmir halkının çektiği zulmün son bulması için daima desteğini sürdürmüştür”

SDE Savunma ve Güvenlik Koordinatörü Mithat Işık ise Keşmir halkının, tarih boyunca çok zor yıllar geçirdiğini, acılarla, zulümlerle, işgallerle sınandıklarını dile getirerek “Dileğimiz, bu kadim halkın artık aynı zorlukları tekrar yaşamaması, geleceklerini özgürlük ve barış içinde kurabilmeleridir.” dedi.

Işık, konuşmasında Muhammed İkbal’in

“Köylüyü, tarlayı ve caddeleri sattılar.

Bir ulusu sattılar… Hem de çok ucuza sattılar.”

sözlerini hatırlatarak Keşmir halkının kendi kaderi hakkında söz sahibi olamamasına dikkat çekti.

“Oysa bugün çokça övünülen evrensel hukuk ilkeleri, "self-determination", yani halkların kendi kaderlerini tayin etme hakkını savunur. Fakat bu hak, ne yazık ki sadece Batı toplumları için geçerli sayılmış, Doğu halklarına layık görülmemiştir.” diyen Işık, Kıbrıs’a barış ve özgürlüğü getiren, katliamdan kurtaran Türkiye’yi işgalci olarak suçlayan bazı çevrelerin, Birleşmiş Milletler (BM) kararlarına rağmen Keşmir halkına kendi geleceklerini tayin etme hakkının verilmemesine ses çıkarmadığını da değindi.

Bu çevrelerin acımasızca uygulanan insan hakları ihlallerine, öldürülen on binlerce suçsuz insana, tecavüz olaylarına, işkencelere sessiz kaldığını ve izlemeyi tercih ettiklerini belirten Işık, “Türkiye Cumhuriyeti, Keşmir halkının çektiği zulmün son bulması için daima desteğini sürdürmüştür” dedi.

“Değişen günümüz dünyasında güç dengeleri de değişmiştir. Bu durumu çok iyi anlamaya ve değerlendirmeye her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır.” diyen Işık, gelişen olayları anlamaya ve geleceğe yönelik öngörülere gereksinim olduğunu da vurguladı.

Mehmet Öztürk: “bölgedeki sorunun acil çözüme ihtiyacı var”

Gazeteci Mehmet Öztürk ise, Keşmir sorunun tarihine yönelik dinleyicilere kısa bilgilendirmelerde bulunarak kısa süre önce Pahalgam bölgesinde yapılan saldırıların tetiklediği Hindistan-Pakistan gerilimine değindi.

Keşmir bölgesinin nükleer savaşın parlama potansiyeli olan bir bölge haline geldiğini belirten Öztürk, son çatışmaların bunu açıkça ortaya koyduğunu dile getirdi.

Hindistan’ın ikili olarak sorunun çözülmesini istediğini ancak bunun diplomatik olarak önünü tıkadığını ifade eden Öztürk, Pakistan’ın ise sorunun BMGK kararları uyarınca çözülmesini istediğini dile getirdi.

İki ülke arasında yaşanan su krizinin de Keşmir ile bağlantılı olduğunu söyleyen Öztürk, bölgedeki sorunun acil çözüme ihtiyacını olduğunu, uluslararası güçlerin devreye girip sorunun çözülmesine aracı olması gerektiğini, aksi taktirde bir noktada korkulan gerçekleşip nükleer devreye girerse, bundan sadece bölgenin değil tüm dünyanın zarar göreceğini belirtti.

 

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA