İsrail’in Katar’a Yönelik Saldırısı ve Stratejik Hatalar

Eski Adalet Bakanı Prof. Daniel Friedman, Maariv’de yayımlanan analizinde İsrail’in Katar’a yönelik saldırısının stratejik ve diplomatik açıdan ciddi sorunlar yarattığını belirtiyor. Friedman’a göre Hamas liderlerini hedef alan bu saldırı, bölgesel dengeleri sarsan ve uluslararası ilişkileri derinden etkileyen kritik bir adım niteliği taşıyor.

h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

Eski Adalet Bakanı Prof. Daniel Friedman, Maariv gazetesinde yayımlanan analizinde, İsrail’in Katar’a yönelik son saldırısının hem stratejik hem de diplomatik açıdan ciddi sorunlar doğurduğunu vurguluyor. İsrail’in Hamas liderlerini hedef aldığı bu saldırı, bölgesel dinamikleri ve uluslararası ilişkileri derinden etkileyen bir hamle olarak değerlendiriliyor.

“Katar Hamas’ı Destekliyor”

Friedman’a göre, İsrail’in Katar’a yönelik tutumu yıllardır çelişkilerle dolu. Katar, bir yandan Hamas’ın bağlı olduğu Müslüman Kardeşler’in sadık destekçisi ve Hamas üyelerine koruma sağlayan bir sığınak olarak hareket ederken, diğer yandan İsrail ile iş birliği yapmış ve 7 Ekim 2023 öncesinde Netanyahu hükümetinin talebiyle Hamas’a milyonlarca dolarlık finansman sağlamıştı. 7 Ekim sonrası ise Katar, Mısır ile birlikte rehinelerin serbest bırakılması için arabuluculuk yaptı ve İsrail tarafından “Hamas’a baskı yaptığı” gerekçesiyle övüldü.

Ancak Friedman, Katar’ın aynı zamanda İsrail’e karşı propaganda yürüttüğünü ve Hamas’ı desteklediğini, bu nedenle “düşman devlet” olarak görülmesi gerektiğini belirtiyor. Buna rağmen, İsrail’in Katar’ın bu ikircikli rolünü ifşa etme yönünde hiçbir adım atmadığını ve Netanyahu’nun Katar’ı neredeyse bir dost gibi konumlandırdığını eleştiriyor.

Katar Saldırısının Sorunları

İsrail’in Katar topraklarında Hamas liderlerine yönelik saldırısı, Friedman’a göre hem zamanlama hem de yer seçimi açısından sorunlu. Hamas liderleri, rehine anlaşması müzakereleri için Katar’a davet edilmişken gerçekleştirilen bu saldırı, İsrail’in müzakerelere ilgisiz olduğu ve savaşı sürdürmek istediği mesajını veriyor.

Üstelik bu hamle, Katar’a adeta bir savaş ilanı olarak algılanabilir. Katar, ABD’nin müttefiki ve yakın zamanda Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmış bir ülke olarak uluslararası arenada güçlü bir konuma sahip. Saldırı, İsrail’in zaten kötüleşen uluslararası itibarını daha da zedeliyor ve güvenilirliğini sorgulatıyor.

Netanyahu’nun Politikalarındaki Tutarsızlık

Friedman, Netanyahu’nun politikalarının tutarsızlığına dikkat çekiyor. 7 Ekim öncesinde Hamas ve Hizbullah’a karşı “güç kullanmama” politikası izleyen Netanyahu, roket saldırılarına zayıf yanıtlar vermiş ve hatta Hamas’a “koruma parası” ödenmesine göz yummuştu. 7 Ekim sonrası ise tam tersi bir yaklaşımla “sadece güç” politikasına yöneldi.

Bu ani dönüş, diplomasi, propaganda ve uluslararası ilişkiler gibi diğer araçları tamamen göz ardı ederek İsrail’i daha da izole ediyor. Friedman, Netanyahu’nun Katar’ın Hamas’a desteğini sona erdirmesi için neden daha önce harekete geçmediğini sorguluyor ve bu saldırının Mısır, Suudi Arabistan, Türkiye gibi ülkelere de bir tehdit olarak algılanabileceğini belirtiyor.

“Saldırı, Arap Dünyasını İsrail’e Karşı Birleştirdi”

Saldırı, beklenenin aksine Arap dünyasını İsrail’e karşı birleştirdi. Mısır, Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri, Katar’ı destekleyerek İran ve Türkiye ile birlikte İsrail’e karşı bir cephe oluşturdu. Ayrıca, Katar’da ABD’nin askeri üssü bulunması ve ABD’nin Katar ile ekonomik bağları, Trump yönetiminin İsrail’e karşı Katar’ı destekleyebileceği ihtimalini güçlendiriyor. Bu durum, İsrail’in hareket alanını daha da kısıtlayabilir.

Tarihsel Bir Karşılaştırma: Lillehammer Olayı

Friedman, 1973’teki Lillehammer olayını hatırlatarak, İsrail’in dost ülkelerde operasyon yapmanın risklerini geçmişte de deneyimlediğini belirtiyor. Mossad’ın Norveç’te yanlış bir hedefi öldürmesi, İsrail için büyük bir utanç kaynağı olmuş ve ajanlar hapse mahkûm edilmişti.

Bugün ise uluslararası konjonktür çok daha olumsuz; Norveç gibi ülkeler artık İsrail’e karşı daha sert bir tutum sergiliyor. Bu bağlamda, Katar saldırısı İsrail’in hareket özgürlüğünü daha da sınırlayabilir.

Friedman, Katar saldırısının, İsrail’in stratejik bir hata yaptığını ve yeni bir cephe açarak kendini daha da zor bir duruma soktuğunu vurguluyor. Arap ülkelerinin diplomasi ve ekonomik gücü etkili bir şekilde kullanabildiğini belirten Friedman, İsrail’in bu dersi alması gerektiğini savunuyor.

 

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA