2025’in Nisan ayında, Jeffrey Epstein ile ilgili daha önce kamuya tam olarak açılmamış e-postalar, takvim notları ve soruşturma belgeleri, medya araştırmacılarının ve Kongre üyelerinin dikkatini çekmeye başladı. The Guardian başta olmak üzere bazı yayın organları, Epstein’in elektronik yazışmalarında adı geçen üst düzey isimlere dair yeni bağlantılar keşfettiler. Bazı e-postalarda, Epstein’in medyayla ilişkilerini yönlendirmek için stratejik hamleler yaptığı ve kamu imajını koruma çabalarına dair planlar yer aldı. Aynı dönemde takvim kayıtlarında “adaya ziyaret”, “özel uçuş” ve “toplantı” gibi notlar bulunduğu ve bu notların Epstein çevresindeki elit sosyal ağlarla kesiştiği aktarıldı.
Yaz boyunca bağımsız araştırmacılar, Drop Site News gibi platformlarda Epstein’in finansal aracılık etkinliklerini, transfer işlerini ve olası istihbarat bağlantılarını masaya yatırdı. Bazı sızan belgelerde Epstein ile İsrailliler arasındaki yazışmalara dair izler olduğu; hatta bazı iddialarda “İsrailli istihbarat görevlisinin Epstein’in evinde kaldığı” yönünde anlatımlar bulunduğu ifade edildi. Ancak büyük haber yayın kuruluşları, bu iddiaları “kanıtlanmış olgu” yerine “şüpheli bağlantılar” kategorisinde aktardı ve doğrulama eksikliğini vurguladı.
Jeffrey Epstein dosyası, sadece ABD içindeki cinsel istismar ve finans skandallarını değil, aynı zamanda uluslararası istihbarat topluluklarıyla olası bağlantıları da gündeme getirdi. Bazı medya ve araştırma yazıları, Epstein ile ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) arasında ilişki olabileceğini öne sürdü. Timeturk’ta yayımlanan bir habere göre, Epstein’ın CIA Direktörü William Burns ile görüşmeler yaptığı iddia ediliyor. Bu görüşmelerde, finansal işler ve özel sektöre geçiş konularının ele alındığı ileri sürülüyor. Aynı kaynakta, Epstein’ın doğrudan bir “casus” olmasa bile bir “erişim ajanı” (access agent) olarak işlev görebileceğine dair teoriler dile getiriliyor.
Öte yandan, İsrail istihbaratıyla ilgili iddialar da gündeme geldi. Eski İsrail Başbakanı Naftali Bennett, Epstein’in Mossad ajanı olduğuna dair iddiaları kesin bir dille reddetti ve Epstein ile İsrail devleti arasında hiçbir bağlantı bulunmadığını belirtti. Bennett, bu iddiaları tamamen asılsız olarak nitelendirdi. Ancak daha radikal bazı yorumlarda, eski Mossad ajanı Ari Ben Menashe, Epstein’ın Mossad için “kompromat (şantaj) operasyonu” yürüttüğünü ve elit iş dünyası ile siyasetçileri şantaj malzemesi yapmak amacıyla kullandığını öne sürdü.
Bu iddialara karşılık olarak, Bennett gibi üst düzey yetkililer, Epstein’ın Mossad ile çalışmadığını vurgulayarak söz konusu teorilerin komplo olduğu görüşünü savunuyor. Tüm bu gelişmeler, Epstein dosyasının sadece bir cinsel istismar ve finans skandalı olmanın ötesine geçtiğini ve uluslararası istihbarat çevreleriyle olası karmaşık bağlantılar içerdiğini gösteriyor.
Eylül 2025’e gelindiğinde, kamuoyundaki baskı ve Kongre içi taleplerle Epstein dosyalarına erişim yönünde adımlar atılmaya başlandı. Temsilciler Meclisi ve Senato’da bazı milletvekilleri, adli sürecin gizlilik gerekçesinin ötesine geçerek daha kapsamlı bir şeffaflık çağrısı yaptı. Bu çabalar, bazı dosyaların kısmen kamuya açılması yönünde yasal düzenlemelere zemin hazırladı.
Kongre ile birlikte Adalet Bakanlığı da adım atarak, belirli Epstein belgelerinin yayınlanmasına dair bir plan hazırladı. Bununla birlikte, mağdur gizliliği ve hâlâ açık soruşturmaların varlığı nedeniyle tüm dosyaların serbestçe erişime açılması konusunda sınırlı kalındığına dair resmi açıklamalar geldi. Bu yaklaşım, bazı eleştirmenler tarafından “soruşturma sürecinin siyasallaştırılması” endişesiyle karşılandı.
Bu süreçte, İran-İsrail tartışmalarına benzer şekilde, Epstein dosyasında da Mossad bağlantıları iddiaları yoğun şekilde gündeme geldi. Bazı medya ve araştırma grupları, sızdırılan e-posta ve takvim kayıtlarının Epstein’in İsrailli figürlerle yakın temas içinde olduğunu gösterdiğini öne sürdü. Drop Site News ve Democracy Now! gibi platformlarda yer alan bu iddialar, “Epstein bir aracı mıydı, yoksa stratejik istihbarat ağı için bir köprü mü?” sorularını yeniden açtı.
İsrail cephesinden ise güçlü reddiyeler geldi. Bazı eski yetkililer, Mossad ile Epstein arasında resmi bir iş birliğinin olduğuna dair iddiaları kesin biçimde yalanladı. Özellikle eski yüksek düzey siyasiler, bu bağlantı iddiasının “yerleşik bir iftira” olduğunu belirtti. Bu reddiyeler, iddiaların net kanıtlardan ziyade spekülasyona dayandığını savunanlar için önemli bir argüman haline geldi; haber ajansları da bu söylemleri haberlere taşıdı.
Mağdur hakları cephesinde ise tam ters bir taleple karşılaşıldı: Mağdurlar ve destekçileri, dosyaların gizli tutulmasının adaleti geciktirdiğini ve sorumluların tam olarak yüzleşmesini engellediğini söyledi. Onlar için tam şeffaflık ve kamuya açılacak belgeler, kapalı kapılar ardında yürütülen soruşturmalar kadar önemli bir konuydu.
Kasım başında, Epstein’in mülkünden ve mirasçılarından gelen belgeler içerisinde yer aldığı duyurulan e-postalar kamuoyuna yansıdı. Bu belgeler arasında, Epstein’in ilişki kurduğu kişilere dair yazışmalar ve üst düzey isimlerle bağlantılı takvim notları yer alıyordu. Medya kuruluşları, bu belgelerin içinde dönemin bazı yetkililerine atıfta bulunan satırların olduğunu belirtti. Özellikle 12 Kasım’da yayımlanan e-postalarda, “Trump’ın kızların durumundan haberdar olduğu” şeklinde bir not yer alıyordu.
Belge sızıntılarının ardından 18 Kasım 2025’te Temsilciler Meclisi, geniş çaplı çoğunlukla (427–1 oy) kabul edilen bir yasa tasarısını oyladı. Bu tasarı, Donald Trump yönetimindeki Adalet Bakanlığı’na (DOJ) Epstein bağlantılı tüm dosyaların — kişisel gizliliği koruma şartı saklı olarak — kamuya açılmasını öngörüyordu. 19 Kasım’da Senato da tasarıyı oy birliğiyle onayladı ve aynı gün Başkan Trump tasarıyı imzaladı.
Yasanın resmi adı Epstein Files Transparency Act olarak belirlendi. Tasarı, sınıflandırılmamış (unclassified) dosyaların 30 gün içinde erişime açılmasını öngörüyor; ancak hâlâ yürütülmekte olan kovuşturmalar, mağdur gizlilikleri veya büyük jüri sekretlerinin korunabileceğini belirten istisnalar içeriyor.
Meclis komitelerinin önceki aylarda serbest bıraktığı yaklaşık 33.000 sayfalık belge arşivi de bu gelişmelere zemin hazırladı. Bu belgeler arasında Epstein’in mal varlığı, uçuş logları ve takvim notları yer alıyordu. Kamuoyunda “elbette hâlâ eksik ve kırpılmış” yorumları yapılırken, yasa tasarısıyla birlikte dosyanın tam anlamıyla açılması yönünde önemli bir adım olarak kabul edildi.
Diğer İçerikler