Kamu borcu 37 trilyon doları aştı
ABD ekonomisinin karşı karşıya olduğu en büyük yapısal sorunlardan biri, giderek büyüyen kamu borcu. 2025 Haziran ayı itibarıyla ülkenin toplam borcu 37 trilyon dolara dayandı. Borcun önemli bir kısmı piyasadan borçlanma yoluyla karşılanıyor ve yaklaşık 8,5 trilyon dolarlık kısmı, aralarında Çin ve Rusya gibi rakiplerin de bulunduğu yabancı yatırımcıların elinde.
Bütçe açık vermeye devam ediyor
Pandemi dönemiyle birlikte hızla artan bütçe açıkları, bu borç yükünün temelini oluşturdu. 2020 yılında 3,13 trilyon dolar olan bütçe açığı, 2021’de 2,77 trilyon dolara geriledi. Ancak faiz giderlerindeki artış durmadı. 2024 yılı itibarıyla sadece borcun faiz ödemeleri 1 trilyon dolar seviyesine ulaştı.
Uzun vadeli ABD tahvil fonlarından yaklaşık 11 milyar dolarlık çıkış yaşandı
Bu tablo, yatırımcıları uzun vadeli Amerikan tahvillerinden uzaklaştırmaya başladı. EPFR verilerine göre, 2023’ün ikinci çeyreğinde uzun vadeli ABD tahvil fonlarından yaklaşık 11 milyar dolarlık çıkış yaşandı. Bu, 2020 pandemisinin ilk döneminden bu yana tahvil piyasasında görülen en büyük çıkış olarak kayda geçti. Sabit faizli tahvillerin enflasyona karşı korunaksız yapısı, bu fonlardan kaçışı hızlandırıyor.
ABD’nin artan borç yükünün arka planında yalnızca olağan dışı harcamalar değil, Trump döneminde hayata geçirilen vergi indirimleri ve gümrük tarifeleri de yer alıyor. Bu politikaların orta ve uzun vadede federal geliri azaltarak borç üzerindeki baskıyı artıracağı ifade ediliyor.
SDAV Başkanı Sinan Tavukcu'nun 16 Nisan 2025 tarihinde yazdığı "ABD Ekonomisi İflastan Kurtulabilir mi?" başlıklı analizde, ABD ekonomisinin borcu artık sürdürülebilirliğin sınırlarında. Tavukcu, ABD Kongre Bütçe Ofisi’nin (CBO) projeksiyonlarına atıfla, 2055 yılında borç/GSYH oranının %156’ya, faiz/GSYH oranının %5,4’e çıkabileceğini belirtiyor. Vergi indirimlerinin süresiz devam etmesi halinde ise bu oranın %220’ye ulaşması bekleniyor. Tavukcu’ya göre, Trump yönetiminin uygulamaya koyduğu vergi ve gümrük politikaları, tahvil fonlarındaki kaçışı daha da hızlandırarak borcun çevrilmesini zorlaştıracak.
Toplam borcun GSYH’ye oranının %118’e ulaştığı bu dönemde, faiz/gelir oranının da %20’yi aştığı tahmin ediliyor. Bu durum, ABD’nin artık borcun sadece faizini ödemekte bile zorlandığını gösteriyor.
Artan borç yükü yalnızca ekonomik değil, siyasi ve toplumsal açıdan da riskleri beraberinde getiriyor. Federal bütçede sosyal harcamalara ve altyapı yatırımlarına ayrılan pay giderek daralırken güvenilir liman olarak tanımlanan ABD tahvillerinden çıkışlar görülmeye başlandı, doların küresel rezerv para konumundaki gücü de sorgulanıyor.
Diğer İçerikler