Bülent ERANDAÇ

Tüm Yazıları

Türkiye'nin Nükleer Füzesi Olmalıdır

11 Kasım 2019
h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

Tarih: 4 EYLÜL 2019,

Sivas'taki Orta Anadolu Ekonomi Forumu'nda konuşan Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan, yakın geleceğin çok hassas bir stratejik vuruşunu yapmıştı: "Birilerinin elinde nükleer başlıklı füze var, bir tane iki tane değil... Ama benim elimde nükleer başlıklı füze olmasın! Ben bunu kabul etmiyorum" demişti.

Erdoğan, "Şu anda dünyada gelişmiş ülkeler içinde neredeyse nükleer başlıklı füzesi olmayan ülke yok, hepsinde var. Hatta isim vermeyeceğim. Bir tanesi şu anda cumhurbaşkanı değil, ziyarete gittiğimde bana dedi ki, 'Bize böyle böyle diyorlar, benim elimde şu anda 7 bin 500 kadar nükleer başlıklı var ama Rusya'nın Amerika'nın elinde 12 bin 500, 15 bin nükleer başlıklı füze var, ben de yapacağım' dedi" diye eklemişti.

"Şimdi hâle bakın, onlar nerede, neyin yarışını yapıyor, bize de ne diyorlar? 'Sakın ha sen yapma' diyorlar" ifadesini kullanan Erdoğan, İsrail'in elinde de nükleer silah bulunduğunu ima etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yanı başımızda İsrail. Var mı? Var. Ve bütün her şeyiyle onunla korkutuyor. Değerli kardeşlerim biz şu anda çalışmamızı yürütüyoruz" diyerek, BÜYÜK TÜRKİYE YÜRÜYÜŞÜNÜN YOL TAŞLARINI DÖŞEDİĞİNİ NET VE AÇIK DEKLARE ETMİŞTİ.

Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan, Bu tarihi açıklamanı SIVAS KONGRESİ’NIN 100 UNCÜ YILINDA YAPMIŞTIR. Harikulade bir sembolü vardır.

SİVAS’IN ANLAM VE ÖNEMİ

Sivas Kongresi: 4 Eylül 1919 günü Sivas şehrinde toplanan kongre, Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktalarından birisidir. Sivas Kongresi’nde düşmana karşı sonuna kadar direnilmesi kararı alınmış ve sonuç olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına giden yolların en önemli basamaklarından biri olmuştur. 

Sivas Kongresi'nde alınan kararlar, daha önce gerçekleştirilen Erzurum Kongresi kararlarını genişleterek tüm ulusu kapsar bir nitelik kazandırmış ve yeni bir Türk Devleti'nin kuruluşuna temel olmuştur; bu nedenle Sivas Kongresi'nin Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki önemi büyüktür.

Sivas Kongresi'nde, Erzurum Kongresi'nde alınan vatanın bütünlüğü ve bağımsızlığıyla ilgili kararlar aynen kabul edilmiştir.

Kurtuluş Savaşı öncesi son kongre olması bakımından önemlidir. Misak-ı Milli’nin kabulü, milli birlik ve beraberliğin sağlandığı ve gücün milli iradeden gelmesi gibi konular ortaya çıkmıştır. 

Sivas Kongresi’nde alınan kararlar nelerdir?

  •  Osmanlı Devleti ile itilaf Devletleri arasında yapılan Ateşkes Anlaşması’nın imzalandığı 30 Ekim 1918 tarihindeki sınırlarımız içinde kalan ve her noktasında çok büyük bir İslâm çoğunluğunun bulunduğu Osmanlı ülkesinin parçaları birbirinden ve Osmanlı topluluğundan parçalanamaz ve hiçbir sebeple ayrılmaz bir bütündür. Bu ülkede yaşayan bütün Müslüman halklar, birbirine karşılıklı hürmet ve fedakârlık duygularıyla dolu, birbirlerinin ırkî ve sosyal haklarına saygılı, yaşadıkları muhitin şartlarına tam olarak riayetkâr öz kardeştirler.
  •  Osmanlı toplumunun bütünlüğü, milli istiklalimizin sağlanması, Hilâfet ve Saltanat yüce makamının dokunulmazlığı için Kuva-yı milliye’yi etkili ve milli iradeyi hâkim kılmak esastır.
  •  Osmanlı topraklarının herhangi bir parçasına karşı yapılacak müdahale ve işgale ve özellikle vatanımız içinde müstakil birer Rumluk ve Ermenilik kurulmasına yönelik hareketlere karşı, Aydın, Manisa ve Balıkesir Cephelerindeki milli cihatlarda olduğu gibi, elbirliğiyle savunma ve direnme esası meşru kabul edilmiştir.
  •  Öteden beri aynı vatan içinde birlikte yaşadığımız, bütün gayr-i müslim azınlıkların her türlü hakları bütünüyle mahfuz bulunduğundan, bu azınlıklara siyasî egemenlik ve toplumsal dengemizi bozacak imtiyazlar verilmesi kabul edilmeyecektir.
  •  Osmanlı Hükümeti bir dış baskı karşısında memleketimizin herhangi bir parçasını terk ve ihmal etmek zorunda kalırsa, Hilafet ve Saltanat makamı ile vatan ve milletin dokunulmazlığını ve bütünlüğünü sağlayacak her türlü tedbir ve kararlar alınmıştır.
  •  İtilaf Devletleri’nce Ateşkes Anlaşması’nın imzalandığı 30 Ekim 1918 tarihindeki sınırlarımız içinde kalıp İslâm çoğunluğunun oturmakta olduğu, kültür ve medeniyet üstünlüğünün Müslümanlarda bulunduğu ve bir bütün teşkil eden vatan topraklarının taksimi görüşünden büsbütün vazgeçip, bu topraklar üzerindeki tarihi, ırki, dini ve coğrafi haklarımıza riayet edilmesine ve buna aykırı teşebbüslere son verilmesine ve böylece hakka ve adalete dayalı bir karar alınmasını bekleriz.
  •  Milletimiz insani, muasır (çağdaş) gayeleri yüceltir, teknik, sınaî ve ekonomik durumu ve ihtiyacımızı takdir eder. Böylece devlet ve milletimizin iç ve dış bağımsızlığı ve vatanımızın bütünlüğü saklı kalmak şartıyla, altıncı maddede yazılı sınırlar içinde, milliyet esaslarına saygılı olan ve memleketimize karşı istila emeli gütmeyen herhangi bir devletin teknik, sınaî, ekonomik yardımını memnuniyetle karşılarız. Bu adaletli ve insani şartları(ın gerçekleşmesi), bir barışın acilen kararlaştırılması, insanlığın selameti ve dünyanın esenliği adına, en has milli emelimizdir.
  •  Milletlerin kendi geleceğini bizzat kendilerinin tayin ettiği bu tarihi dönemde İstanbul Hükümeti’nin de milli iradeye bağlı olması zaruridir. Çünkü milli iradeye dayanmayan herhangi bir hükümetin keyfi kararlarına milletçe baş eğilmediği gibi, böyle kararların dışta da muteber olmadığı ve olamayacağı, şimdiye kadar geçen olaylarla ve sonuçlarla ortaya çıkmıştır. Böylece, milletin içinde bulunduğu sıkıntı ve endişeden kurtulmak çarelerine bizzat başvurmasına gerek kalmadan, İstanbul Hükümeti’nin milli meclisi hemen ve hiç zaman yitirmeden toplaması ve böylece milletin, memleketin geleceği üzerinde alacağı bütün kararları milli meclisin denetimine sunması mecburidir.
  •  Vatan ve milletimizin maruz kaldığı zulüm ve elemler ile ve hepsi aynı amaç ve maksatla milli vicdandan doğan vatansever ve milli cemiyetlerin birleşmesinden oluşan genel topluluk, bu kez “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adını almıştır. Bu cemiyet her türlü particilik akımlarından ve şahsi ihtiraslardan uzaktır ve arınmıştır. Bütün Müslüman vatandaşlarımız bu Cemiyet’in tabii üyeleridir.
    •    
    •    Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin 4 Eylül 1919 tarihinde Sivas’ta toplanan Genel Kongresi tarafından, mukaddes maksadı takip ve genel teşkilatı idare etmek için bir Heyet-i Temsiliye seçilmiş ve köylerden il merkezlerine kadar bütün milli teşkilatlar takviye edilmiş ve birleştirilmiştir.

Evet.Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan’nun NÜKLEER TÜRKİYE  açıklaması
konjonktrül değildir.Stratejiktir.Türkiye’nin BEKA MESELESİNİN KOLONLARINDAN BİRİSİNİNE  İŞARET ETMEKTEDİTR:

Cunmhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan’ın, Emperyalist ülkelerin arka planda oynadıkları oyunu çok ıyı okumaktadır.  Türkiye’nin nükleer füzeye sahip olmasının ne kadar önemli bir pozisyonuna işaret ettiğini asla unutmamalıyız.

TARİH: 10 KASIM 2019

Yakın Coğrafyamızda müthiş gelişmeler oluyor. Amerika, yakın komşumuz, yüzyıllardır dostluk içinde yaşadığımız, kardeşlerimizin de yaşadığı İran’a karşı küstah bir kuşatma harekâtını sürdürüyor.

Iran bu kuşatmaya önceki gün çok hassas bir çıkışla karşılık verdi. İran uranyum zenginleştirme oranını yükseltti, oranını yüzde beşe çıkardığını duyurdu.

İran Atom Enerjisi Kurumu Sözcüsü Behruz Kemalvendi yaptığı basın açıklamasında "İhtiyaçlarımız ve verdiğimiz emirler uyarınca şu anda yüzde 5 üretim yapıyoruz" dedi. Kemalvendi ülkesinin uranyumu dilediği ölçüde zenginleştirebilecek kapasiteye sahip olduğunu da söyledi.

İran üç ay önce 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmanın izin verdiği yüzde 3,67'lik oranı geçerek uranyumu yüzde 4,5'lik oranda zenginleştirmişti. İran anlaşma öncesinde ise uranyumu yüzde 20 seviyelerinde zenginleştiriyordu. Nükleer başlık üretimi için ise uranyumun yüzde 90 oranında zenginleştirilmesine ihtiyaç duyuluyor.

İran geçen çarşamba gecesi Fordo Nükleer Tesisi'nin resmi olarak yeniden çalışmaya başladığını duyurmuştu. Fordo'daki işlemler nükleer anlaşma uyarınca durdurulmuştu.

ABD'nin nükleer anlaşmadan çekilmesi ve İran'a yönelik yeni yaptırımlar getirmesinin ardından İran mayıs ayından bu yana nükleer anlaşmadan doğan yükümlülüklerinden peyderpey vazgeçiyor.

İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Ali Ekber Salihi ve Rusya Atom Enerjisi Kurumu Başkan Yardımcısı Alexander Lokşin'in katılımıyla yeni nükleer tesisin inşasına başladı.

Salihi, açılış törenindeki konuşmasında, temeli atılan ve 2025'te faaliyete geçmesi beklenen 2'inci santralin ardından 3'üncü santrali de yapmayı planladıklarını söyledi. Nükleer anlaşmanın imzalanmasının ardından Ruslar ile bin 50 megavat elektrik kapasiteli yeni nükleer santraller inşa etme noktasında anlaşma yaptıklarını belirten Salihi, zor zamanlarda kendilerine yardım eden Rusya hükümetine de teşekkürlerini iletti.

Salihi, nükleer teknolojiye geçmek isteyen Körfez ülkelerine de tecrübelerini aktarmaya hazır olduklarını ifade ederek, İran'ın nükleer anlaşmadaki 36'ıncı maddeye göre hareket ettiğini savundu.

İran, AB ülkelerinin beklentileri karşılamadığı gerekçesiyle, geçen hafta nükleer anlaşmada taahhütlerinden bazılarını daha askıya almış ve Kum'daki Fordo Nükleer Tesisleri'ndeki bin 44 santrifüje gaz enjekte etmeye başlamıştı.

Ülkedeki Arak (Hondab) Ağır Su Reaktörü, Fordo ve Natanz ile en önemli nükleer tesisleri arasında yer alan Buşehr Nükleer Santrali'ne yenisi eklendi.

İran kendisine yöneltilen nükleer silah üretmeye çalıştığı iddialarını, ülkenin nükleer programının tamamen sivil amaçlı olduğu gerekçesiyle reddediyor. Ancak nükleer silahlar için zenginleştirilmiş uranyuma ihtiyaç duyulması nedeniyle İran'ın uranyumu zenginleştirme oranının anlamını gelecek aylarda daha çok değerlendirme şansımız olacak.

SONUÇ

TÜRKİYE, NÜKLEER FÜZE YAPABİLİR Mİ?EVET.YAPAR.SAVUNMA SANAYİNDE SON YILLARDAKI MÜTHİŞ TÜRKİYE GERÇEĞİ VAR ORTADA... 82 MİLYONLUK AZİZ MİLLETİN BİRLİK VE BERABERLİĞİYLE YAPARIZ.

İSTİKLAL MARŞI YAZARIMIZ VATAN ŞAİRİMİZ MEHMET AKİF DİYOR Kİ’’Türkler ezelden beridir hür yaşadı, hür yaşar. Hangi çılgın zincir vuracakmış? Şaşar. Kükremiş sel gibidir bendleri çiğner, aşar’’

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA