Bülent ERANDAÇ

Tüm Yazıları

Kıbrıs Türk Devleti’nin Ayak Sesleri

11 Ekim 2020
h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın işgalci Ermenistan’ın kardeşlerimiz Azerbaycan’a hain saldırıları sonrası, TEK MİLLET İKİ DEVLET TÜRKİYE-AZERBAYCAN BERABERLİĞİ VE KIBRIS TÜRK DEVLETİ KURMAYA yönelik Jeopolitik hamleleri KIZILELMA heyecanını canlandırıyor.

Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Selçuklu-Osmanlı İmparatorluklarının birikimiyle Türkiye, tarihte olduğu gibi günümüzde ve geleceğin dünyasında da “beklenen rolümüzü oynayacağız” mesajlarını net ve açık vermeyi sürdürüyor.

Jeopolitik hamleleriyle Unutulmuş insanı ve değerleri bir kez daha hatırlatan Başkan Erdoğan, hiç kuşkusuz köklü bir medeniyet anlayışına ve bu noktada Türkiye’nin sahip olduğu zenginliğe işaret etmektedir.

Uzun bir süredir Erdoğan’ın, ’Dünya Beşten Büyüktür’’ mottosuyla sürdürdüğü küresel çıkışlar güçlü bir gelecek noktasında Türklerin tarihsel şuuruna dikkat çekmesi açısından büyük önem taşırken, asırların içinden süzülerek gelen KIZILELMA PARADİGMASINA CANLILIK KAZANDIRIYOR.

Kıbrıs Türk Devleti’nin Ayak Sesleri Giderek Hızlanıyor

Kıbrıs’ta, Avrupa’nın ayak oyunları ve Rumlarla Yunanların tetikçiliği Kıbrıs meselesini kangren haline getirdi. Ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan-Türk Devlet Aklı, neşteri vurdu.

KKTC’ye ait Maraş açıldı. Artık, Kıbrıs’ta Türklerin Bağımsız Devletinin kalp atışları başladı.

1960 Zürih ve Londra anlaşmalarına göre Türkiye, Kıbrıs’ta garantör olarak jeopolitik hamlelerini devreye soktu... Türkiye’miz 1974 barış harekâtıyla, Yunanların ENONİS PLANLARINI ÇÖPE ATMIŞTI. Uzun süredir Rumların, Kıbrıslı Türkleri azınlık durumuna düşürecek kirli planları da çöp tenekesine atıldı.

Kıbrıs, Avrupa’ya, Rumlara, Yunanlara yem olmayacak.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) adı, ‘Kıbrıs Türk Devleti’ olarak değiştirilecek. Sonra, dünyadan ‘Kıbrıs Türk Devleti’ olarak tanınma sürecine geçilecek.

Rumlar, ‘Annan Planına hayır’ diyerek, Kıbrıs’ın tamamına el koyma hayallerini deşifre etmişlerdi. O günden bu yana çözümden kaçıyorlardı. Avrupa’nın kirli planlarıyla, kirli oyunlara girişiyorlardı. Akdeniz’deki kaynaklarına da yamyamlar gibi saldırıyorlardı.

Garantör Türkiye ve masum Kıbrıs Türkiye’nin çelik elleri altında ezileceklerdi ve ezilmeye başlandı.

Maraş’ın Sahibi Vakıflar

Türk Dışişleri Bakanlığı, BMGK açıklamasına yönelik yazılı bir açıklama yaparak "Bölgenin statüsünde bir değişiklik yapılmamaktadır. Dolayısıyla, bu kararın BM Güvenlik Konseyi kararlarına aykırı olduğu iddiası gerçeği yansıtmamaktadır." ifadelerini kullandı.

Kuzey Kıbrıs Başbakanı Ersin Tatar, Kapalı Maraş açılmadan bir gün önce, Çarşamba günü bölgeye giderek "eski sahiplerine açılacak" açıklaması yaptı:

"[Eski sahipleri] isterlerse buraları geliştirip burada yaşayabilirler. Günün sonunda satabilirler de. Bu mallar bizlerin sınırları içerisindedir. Eğer gelip burada yaşamak, çalışmalarını sürdürmek, varlıklarını işletmek isterlerse Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırları içerisinde bizlerin yasalarına tabi olmak suretiyle buyursunlar gelsinler."

Ersin Tatar’ın yaptığı açıklamada önemli bir nokta daha vardı:

"Burası eski sakinlerine her zaman açılabilir. Ama evveliyatında buranın hepsi Vakıflar İdaresi'ne aittir. Arşivlerde hepsi belgelenmiştir, buraları hep ata malıdır ama İngiliz zamanında peşkeş çekilmiştir."

Kıbrıs Adası, 1571-1878 yılları arasında Osmanlı Devleti'nin sınırlarındaydı. 1878 sonrası Birleşik Krallık tarafından önce kiralandı ardından yönetimi tamamen ele geçirildi. Ada, 1960'ta Kıbrıs Cumhuriyeti devleti kurulduğunda bağımsızlığını kazandı.

Tatar'ın sözünü ettiği arşiv belgeleri 1878 öncesine ait.

Tıpkı Ayasofya'nın müze statüsünden cami statüsüne geçirilmesinde olduğu gibi, Kapalı Maraş'taki mülklerin statüsü için de bu vakıf belgelerine bakılması gerektiği; son dönemde Kıbrıslı Türk yetkililer tarafından sıkça dile getirilen bir görüş.

Danıştay, 10 Temmuz'da Ayasofya'nın Osmanlı Devleti'nden bu yana Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı'nın mülkiyetinde olduğuna ve "Vakfedenin iradesi gereği sürekli şekilde cami olarak kullanılması için toplumun hizmetine sunulduğuna" hükmederek müze statüsünden camiye çevrilmesine karar vermişti.

Kapalı Maraş'ın vakıflara ait olduğuna yönelik görüşe Ankara da destek veriyor.

Şubat 2020'de Kapalı Maraş'taki Türk ordusuna ait orduevinde düzenlenen bir toplantıya katılan Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, "KKTC'nin toprağıdır Kapalı Maraş. Bunu herkes bilmelidir. Maraş vakıf malıdır. Arşiv çalışmaları bu konuyla ilgili devam etmektedir. Bu toplantılar hukuki hakların güçlendirilmesi içindir." açıklaması yaptı.

KKTC Kıbrıs Vakıflar İdaresi, "Kıbrıs Vakıf Mallarını Araştırma ve Değerlendirme Projesi" başlatmıştı. 7 yıl süren arşiv taraması sonucunda, Nisan 2016'da, 1571-1974 arası dönemde 2 bin 200 adet mülkün vakıf malı olarak kayda geçirildiği açıklandı.

Proje kapsamında yapılan açıklamada "Maraş'ın Abdullah Paşa, Lala Mustafa Paşa ve Bilal Ağa olmak üzere üç vakfa ait olduğu" söylenmiş ve bu malların "Yasal dayanağı olmadan İngiliz tapu memurları tarafından kaydedilmeye başlandığı; süreç içerisinde mallar el değiştirdikçe de arazi mülkiyetinin şahıslar adına kaydedilmeye başlandığı" belirtildi.

Sakız Ve Limni Adasından Sonra Midilli Navtexi

Türkiye Yunanistan’ın Lozan ihlaline karşı 3 üncü Navtexini Midilli Adası için ilan etti.

Ankara, 1923'te imzalanan Lozan Anlaşması çerçevesinde Midilli Adası'nın gayri askeri statüsünün ihlal edildiğini duyurarak, Sakız Adası ve Limni Adasından sonra Midilli Adasına yönelik, 13 Ekim 2020 gününe kadar navtex uygulaması yapacak.

Silahsızlandırılmamak koşuluyla Yunanistan’a bırakılan, yani egemenliği olmayan, sadece kullanma hakkı verilen Ege adalarında bugün Yunan ordusunun tümen ve tugayları var. Silahların namluları da Türkiye’ye çevrilmiş durumda.

Türkiye, "Yunanistan'ın 12 ada üzerindeki fiili işgaline son vermek ‘üzere stratejik hamlelerine hız kazandırmış bulunuyor.

1947 Paris Konferansı ile Ege adaları İtalya’dan alınıp Yunanistan’a verilmişti. Paris Antlaşması'nın 14. maddesine göre, Yunanistan  adalara asker ve sılah joymamak şartıyla,kullanım hakkı kazanmıştı.

Uluslararası anlaşmalara göre, Ege adalarını silahlandıran Yunanistan’a adaları bırakan bugün  "Paris Antlaşmasının geçerliliği ‘tartışmaya açılmıştı.

Türkiye’nin silahtan arındırılmasını bildirdiği Ege adaları şunlar:

1 Boğazönü Adaları (Kuzey Ege Adaları): Semadirek, Limni, Taşoz, Bozbaba

2 Saruhan Adaları  (Doğu Ege Adaları): Midilli, Sakız, Sisam, Ahikerya, İpsara

3 Menteşe Adaları: İstanbulya, Rodos, Herke, Kerpe, Kaşot, İlyaki, İncirli, Kelemez, Leryos, Batnaz, İlipsi, Sömbeki, İstanköy, ve Meis

Bu nedenle Sakız, Limni ve Midilli Adalarına yönelik navtexlerin ve devam edecek diğer adalarla ilgili olası navtexlerin sonuçları HAYATİ ÖZELLİKTE OLACAK.

EVET. EGE ADALARI YA SİLAHLARDAN ARINDIRALACAK YA ARINDIRILACAK. ARINDIRILMAZSA TÜRKİYE’NİN TEHDİTLERİ BERTARAF ETME, MEŞRU MÜDAFAA HAKKI DOĞMUŞ OLACAK.

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA