Pakistan ve Hindistan’ı Savaşın Eşiğine Getiren Saldırı, Narendra Modi’nin Sahte Bayrak Operasyonu mu?

  1. Anasayfa /
  2. Tüm Analizler
  3. /
  4. Analiz
editör1 | 30 Nisan 2025
h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

Son günlerde Hindistan’ın kontrolü altındaki Cammu Keşmir bölgesinde düzenlenen kanlı saldırı, Hindistan ile Pakistan arasındaki ilişkileri ciddi şekilde gerdi ve iki ülkeyi adeta savaşın eşiğine getirdi. Hindistan, saldırının ardından doğrudan Pakistan’ı sorumlu tutarken, İslamabad yönetimi bu iddiaları kesin bir dille reddetti.

22 Nisan’da Keşmir’in Pahalgam bölgesinde gerçekleştirilen saldırıda 26 kişi hayatını kaybetti, 17 kişi ise yaralandı. Saldırının ardından, "Lashkar-e-Taiba" adlı örgüt saldırıyı üstlendi. Ancak kısa bir süre sonra örgüt, sosyal medya hesaplarının ve internet sitelerinin hacklendiğini iddia ederek saldırı ile bir ilgilerinin olmadığını açıkladı.

Hindistan hükümeti ise bu açıklamalara rağmen Pakistan’ı hedef almaya devam ediyor. Yeni Delhi yönetimi, saldırının arkasında Pakistan destekli grupların bulunduğunu öne sürerken, Pakistan bu suçlamaları siyasi bir manipülasyon olarak nitelendiriyor.

Tüm bu gelişmeler yaşanırken; saldırının ardından Hindistan’ın tek taraflı olarak Indus Su Anlaşması’nı askıya alması, Keşmir Direniş Örgütü’nün saldırının sorumluluğunu üstlendiği iddiasını yalanlaması, saldırının zamanlaması, saldırının Müslümanlara yönelik olumsuz algıların artmasına yol açması ve daha da önemlisi Hindistan’daki milliyetçiler arasında Modi’nin konumunu güçlendirmesi, bu saldırının arka planında Modi’nin bizzat yer aldığı ve bu olayı bir sahte bayrak operasyonu olarak kullandığı yönündeki şüpheleri gündeme getiriyor. Şimdi bu saydığımız etkenleri bir bütün olarak ele alacağız.

Hindistan Tek Taraflı Olarak Indus Su Anlaşmasını Askıya Aldı, Neden?

Saldırının ardından Hindistan, Pakistan’ı suçladı ve 1960 yılında Dünya Bankası arabuluculuğunda imzalanan ve su kaynaklarının paylaşımını düzenleyen Indus Su Anlaşması’nı (IWT) askıya aldığını açıkladı. Pakistan ise saldırıyla ilgisi olmadığını belirterek, söz konusu saldırıyı "sahte bayrak operasyonu" olarak niteledi. İslamabad yönetimi, anlaşmanın tek taraflı askıya alınmasını “savaş nedeni” olarak değerlendireceğini ifade etti.

Taraflar arasında çeşitli diplomatik ve idari adımlar da atıldı. Karşılıklı vize uygulamaları askıya alınırken, Hindistanlı Sih ziyaretçilerin dini amaçlı seyahatlerine sınırlı izin verileceği bildirildi. Ayrıca her iki ülke savunma ataşeleri "istenmeyen kişi" ilan edilerek sınır dışı edildi. Diplomatik ilişkiler düşürüldü; Wagah sınır kapısı her türlü geçişe kapatıldı ve Pakistan, hava sahasını Hindistan’a kapattığını duyurdu.

Uzmanlar, Hindistan’ın saldırı sonrasında IWT’yi hızlıca askıya almasını, bu adımın önceden planlanmış olabileceğine dair şüphelerin nedeni olarak değerlendiriyor. Uluslararası hukuk çerçevesinde IWT’nin taraflardan biri tarafından tek taraflı feshedilmesi mümkün görülmüyor. Geçmişte Kishanganga Nehri üzerine inşa edilen baraj gibi örnekler, Hindistan’ın anlaşmaya yönelik uygulamalarının daha önce de tartışma konusu olduğunu gösteriyor (BBC News, 2025).

Saldırının gerçekleştiği bölge, Pakistan ile ateşkes hattının yaklaşık 400 kilometre içinde yer alıyor. Bölgede geniş çaplı güvenlik önlemleri ve yüksek teknolojiye sahip izleme sistemleri bulunduğu biliniyor. Bu nedenle Hindistan Parlamentosu’ndaki bazı muhalefet üyeleri, olayın güvenlik zafiyeti veya istihbarat eksikliğiyle bağlantılı olabileceğini ve güvenlik önlemlerinin yetersiz olduğunu dile getirdi.

Let'nin Uzantısı, Sorumluluğu Üstlendiği Önceki Sosyal Medya Paylaşımından Hindistan Siber İstihbaratını Sorumlu Tuttu

26 Nisan 2025 Cumartesi günü, küresel çapta tepkiler büyürken, Lashkar-e-Taiba’nın (LeT) uzantısı olan The Resistance Front (TRF), Pahalgam’daki terör saldırısındaki sorumluluğunu reddetti. TRF, daha önce sosyal medya üzerinden yapılan ve saldırının sorumluluğunu üstlenen paylaşımın da bir güvenlik ihlali sonucu yayımlandığını öne sürdü (The Times, 2025).

TRF adına yapılan ve sosyal medya platformlarında paylaşıldığı öne sürülen açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Pahalgam olayına kesinlikle hiçbir şekilde dahil olmadığımızı açıkça beyan ediyoruz. Bu eylemin TRF’ye atfedilmesi yanlış, aceleci ve Keşmir direnişini karalama amacı taşıyan organize bir kampanyanın parçasıdır.”

Saldırının Zamanlaması Dikkat Çekiyor!

Benzer bir olay, 2000 yılında dönemin ABD Başkanı Bill Clinton’ın Hindistan ziyaretine denk gelen Chattisinghpora saldırısı sırasında yaşanmıştı. O dönemde de saldırı Pakistan’a atfedilmiş, ancak daha sonra yapılan soruşturmalar net bir sonuca ulaşamamıştı. Bazı analizlerde bu olay, iç politik etki oluşturmak için kullanıldığı yönünde değerlendirilmişti.

Bu yıl da benzer bir zamanlama dikkat çekti. ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’in Hindistan ziyaretiyle aynı dönemde meydana gelen olay, iç politikada yaşanan bazı sıkıntılarla (örneğin Manipur’daki toplumsal olaylar ve azınlıklara yönelik eleştiriler) birlikte uluslararası kamuoyunun ilgisini yeniden bölgeye çekti.

Pakistan tarafı, saldırının bağımsız bir uluslararası soruşturma ile incelenmesi çağrısında bulundu. Ayrıca 1972 tarihli Shimla Anlaşması’nın askıya alınabileceğini duyurdu. Bu anlaşma, iki ülke arasındaki anlaşmazlıkların barışçıl yollarla çözümünü öngörüyor. Pakistan, IWT’nin askıya alınmasının ülkenin su güvenliği açısından ciddi sonuçlar doğurabileceğini ve kuraklık gibi krizleri tetikleyebileceğini belirtiyor.

Yapılan Saldırı Aynı Zamanda Müslümanlara Yönelik Bir Algı Operasyonu Niteliğinde

Saldırı sonrası, Hindistan genelinde Keşmirli ve Müslümanlara yönelik şiddet olaylarında artış yaşandı. Kiracılar evlerinden çıkarıldı, Müslüman hastalara tıbbi hizmet verilmediği iddiaları ortaya atıldı, sosyal medyada da İslamofobik içeriklerde ciddi bir yükseliş gözlendi (Reuters, 2025).

Bunun yanı sıra Hindistan’da seçim öncesi yapılan araştırmalara göre Modi hükümetin yaklaşımını değiştirme gibi bir niyeti olmadığını ve hükümetin politikası daha çok "iç kamuoyuna yönelik milliyetçi söylemleri" tatmin etmeye odaklı oduğunu gösteriyor (Al Jazeera, 2025).

Neticede Pahalgam saldırısı, yalnızca iki nükleer komşu arasında diplomatik ve askeri gerilimi artırmakla kalmamış, aynı zamanda Hindistan'ın Keşmir politikalarına dair ciddi soru işaretlerini de beraberinde getirmiştir. Saldırının zamanlaması, hedef kitlesi, ardından yaşanan siyasi hamleler ve söylemler; bu olayın yalnızca bir güvenlik sorunu değil, aynı zamanda iç politikada güç devşirme aracı olarak da kullanıldığını düşündürmektedir.

Hindistan’ın saldırı sonrasında Indus Su Anlaşması’nı askıya alması, Pakistan ile diplomatik ilişkileri kesme noktasına getirmesi ve iç kamuoyunda milliyetçi tepkileri yükseltmesi; olayın arkasında daha derin stratejik hesapların olabileceği yönündeki şüpheleri güçlendirmiştir. Aynı şekilde, Keşmir Direniş Örgütü’nün saldırıyı üstlendiği iddiasını yalanlaması ve Hindistan’daki bazı muhalefet temsilcilerinin güvenlik zafiyetine işaret etmesi de bu sürecin sorgulanmasına neden olmuştur.

Tüm bu gelişmeler, saldırının Modi hükümeti tarafından iç politik kazanç, seçim stratejisi ve Keşmir üzerindeki hâkimiyeti pekiştirme amacıyla kullanılmış olabileceği ihtimalini gündeme getirmektedir.

Abdul Satar Kawa 

Kaynakça:

The Times. (2025, April 26). As pressure mounts, TRF denies involvement in Pahalgam attack. https://www.thetimes.com

Reuters. (2025, April 25). India, Pakistan expel diplomats as tensions rise after Kashmir attack. https://www.reuters.com

BBC News. (2025, April 23). India suspends Indus Waters Treaty participation amid Kashmir tensions. https://www.bbc.com

Al Jazeera. (2025, April 24). Modi’s Kashmir policy under fire after Pahalgam attack. https://www.aljazeera.com

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA