Gölgedeki Savaş: İran’daki MOSSAD, Türkiye’deki FETÖ

  1. Anasayfa /
  2. Tüm Analizler
  3. /
  4. Analiz
SDE Editör | 18 Haziran 2025
h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

İran’ın nükleer programına yönelik üst üste gelen sabotajlar, bilim insanlarının suikasta uğraması, askeri belgelerin ortadan kaybolması… Son yıllarda İsrail’in İran içindeki etkinliğini gösteren bu gelişmeler, aslında sadece bir casusluk hikâyesi değil. Bu; devletlerin içine sızan, görünmeyen ama çok etkili bir savaşın dışa vurumudur.

Türkiye olarak bu senaryoya yabancı değiliz. 15 Temmuz 2016 gecesi yaşadıklarımız, İran’ın bugün yaşadığı sızmaların daha acı ve daha kapsamlı bir versiyonuydu. O gece karşımızda sadece bir darbeci grup yoktu; yıllarca devletin damarlarına sızmış, dış bağlantılı bir istihbarat yapılanması vardı. Adı FETÖ idi. Düğmeye dışarıdan basıldı, içeride emir komuta zinciri devreye sokuldu.

Sızma Sanatı: İki Farklı Ülke, Tek Yöntem

İsrail’in İran içindeki casusları nasıl yıllarca sessizce devletin kurumlarına sızdıysa, FETÖ de Türkiye’de aynı yöntemi kullandı. Eğitim kurumları, sınav hırsızlıkları, sahte liyakat belgeleriyle sistemin içine yerleştiler. Bugün İran’ın en büyük korkusu, “acaba daha kaç Mossad ajanı içeride?” sorusuysa, biz bu korkunun cevabını 15 Temmuz sabahı aldık.

Maskelerle Gelen İhanet

İran’daki İsrail ajanları kendilerini Şii rejimin savunucusu gibi tanıttı. Türkiye’de FETÖ yıllarca “dindar, mazlum ve vatansever” görünümüyle takiye yaptı. Her iki yapı da “bizdenmiş gibi” davrandı. Devletin zırhına bürünüp, kalbine hançer sapladılar.

Teknoloji, Eğitim ve Medya ile Savaş

İsrail’in İran’daki casusları siber altyapıyı çökertti, Stuxnet gibi yazılımlarla tesisleri sabote etti. FETÖ ise ByLock gibi uygulamalarla kriptolu iletişim sağladı, kendi medya kanallarıyla algı oluşturdu. MOSSAD’ın İran’a yönelik medya oyunları neyse, FETÖ’nün 17-25 Aralık sürecindeki algı operasyonları da oydu.

Aynı Akıl, Farklı Hedef

MOSSAD’ın hedefi İran’ın nükleer gücünü zayıflatmak; FETÖ’nün hedefi ise doğrudan Türkiye Cumhuriyeti’ni ele geçirmekti. İkisi de dış merkezli, içeriden beslenen yapılardı. Birine Tel Aviv’den, diğerine Pensilvanya’dan komuta ediliyordu.

Ders Almazsak Tarih Tekerrür Eder

Türkiye 15 Temmuz'da tarihi bir direnişle bu yapıyı durdurdu. Ama İran hâlâ bu ağın pençesinde. Bizim için bu durum; yalnızca geçmişin bir hatırası değil, geleceğe dair bir uyarıdır.

Sızmalar, sadece tankla değil, üniformayla, kalemle, yazılımla ve algoritmayla olur. Yarın, “güvenli yazılım” adıyla, “eğitim desteği” bahanesiyle ya da “ortak savunma projeleri” içinde yeni FETÖ’ler ya da MOSSAD benzerleriyle karşılaşmak mümkün.

Bu yüzden milli bilinç, sadece siyasi söylem değil; güvenlik politikalarının ana ekseni olmalıdır.

Son Söz

Bu bir asimetrik savaştır. Kodlarla yapılan savaşlara karşı bilinçle direnilmeli.

Modern savaş artık sadece cephede değil. Masa başında yazılan kodlarla, medyada yayılan bir haberle ya da sınavda yerleştirilen bir soruyla da yapılabiliyor. İsrail’in İran’daki gölge savaşı ile Türkiye’nin 15 Temmuz’da yaşadığı gerçeklik bu açıdan birbirine çok benziyor.

Türkiye bu tehlikeyi bir kez bertaraf etti. Ama unutmamalı; her zayıflayan hafızanın ardından yeni bir sızma başlar.

 

17 Haziran 2025

 

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA