Türkiye-Mısır Yakınlaşması Batılıları Ürkütüyor, The National Interest Yazdı

The National Interest’te Brandon J. Weichert tarafından kaleme alınan analizde, Mısır’ın Türkiye’nin beşinci nesil savaş uçağı KAAN programına katılmasının Ortadoğu ve küresel ölçekte dengeleri değiştirecek bir gelişme olduğu vurgulandı.

h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

Analiz, Türkiye ve Mısır  arasındaki ortaklığın hem askeri hem ekonomik hem de diplomatik açıdan iki ülkeye büyük kazanımlar sağlarken Batı başkentlerinde ciddi endişelere yol açtığını belirtiyor.

Weichert’e göre KAAN programı, Türkiye’nin F-35’ten çıkarılmasının ardından hız kazandı ve yerli imkânlarla geliştirilen en iddialı savunma projelerinden biri haline geldi. Çift motorlu, gelişmiş gizlilik teknolojilerine sahip bu savaş uçağı, Türkiye’yi ABD’nin F-35’i ve Çin’in J-20’siyle aynı ligde konumlandırıyor. Endonezya’nın ardından Mısır’ın da programa katılması, KAAN’ı bölgesel bir savunma iş birliği eksenine dönüştürüyor.

Mısır neden böyle bir adım attı?

Mısır’ın bu adımı atmasının arkasında üç temel sebep olduğu aktarılıyor. Öncelikle Kahire, F-16, Rafale ve MiG-29’lardan oluşan mevcut filosunu yenilemek, Batı’nın siyasi kısıtlamalarına takılmadan son teknolojiye ulaşmak istiyor. ABD’nin silah satışlarını insan hakları şartlarına bağlaması ve Rusya ile yapılan anlaşmaların yaptırım riski taşıması, Mısır’ı alternatiflere yöneltti. Türkiye ile iş birliği, hem Batı’nın denetiminden uzak bir çözüm hem de yerli üretime katılma imkânı sunuyor.

Ekonomik sebepler

Ekonomik açıdan bakıldığında, Mısır büyük savunma bütçesi ve sanayi altyapısıyla projeye finansal destek verebilecek, aynı zamanda kendi havacılık sanayisini geliştirme fırsatı yakalayacak. Bu iş birliği, Kahire’de yeni istihdam yaratacak, yerli üretimi canlandıracak ve uzun vadede Mısır’ın onlarca KAAN uçağına sahip olmasının yolunu açacak. Türkiye içinse bu, maliyetleri paylaşacak güçlü bir ortak ve geniş bir ihracat pazarı anlamına geliyor.

Diplomatik sebepler

Diplomatik olarak ise, 2013’te darbe sonrası kesilen ilişkilerin 2021’den itibaren yeniden normalleşmesi, bugün savunma alanına taşınmış durumda. Büyükelçi atamaları, ticaretin artışı ve karşılıklı ziyaretlerle ivme kazanan süreç, KAAN programıyla stratejik ortaklığa dönüşüyor. Bu durum, Türkiye ile Mısır arasında yeni bir eksen oluştururken, Orta Doğu’da güç dengelerini de yeniden şekillendiriyor.

Analizde, bu ortaklığın bölgesel ve küresel etkilerine de dikkat çekiliyor. İsrail hâlen F-35 filosuyla hava üstünlüğüne sahip olsa da Mısır’ın KAAN’a katılımı bu dengeyi daraltabilir. Sina’daki güvenlik sorunları ve Gazze kaynaklı gerilimlerde Kahire’nin elini güçlendirecek olan bu gelişme, Tel Aviv’in güvenlik hesaplarını yeniden yapmasına yol açabilir.

“Batı için endişe verici”

Küresel düzeyde ise KAAN, Batı’nın savaş uçağı teknolojisindeki tekelini kırmaya aday. Türkiye ve Mısır gibi orta güçlerin bağımsız hareket etmesi, çok kutuplu düzenin yükselişine işaret ediyor. Weichert, bu sürecin Batı için endişe verici olduğunu, zira giderek daha fazla ülkenin savunma alanında Batı’ya bağımlılıktan kurtulmaya çalıştığını belirtiyor.

Analizin sonunda şu uyarı öne çıkıyor: Mısır’ın Türkiye’ye yaklaşması, MENA bölgesinde büyük bir jeopolitik kayma anlamına geliyor. İsrail, daha gelişmiş askeri kapasitelere sahip komşularla çevrili bir bölgede yalnızlaşmaya başlıyor ve bu durum Batı’yı ciddi şekilde ürkütüyor.

 

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA