Makalede, Türkiye'nin son dönemde Pakistan ve Bangladeş’e yönelik savunma iş birliklerini artırdığı, buna karşın Hindistan’ın sistematik şekilde dışlandığı ve adeta kara listeye alındığı vurgulandı.
Hindistan’ın, Çin ve Pakistan’ın ortaklaşa yürüttüğü “Sindoor Operasyonu” sonrası ilk kez iki cephede savaşla karşı karşıya kaldığı, bunun yanında Batı Asya’daki savaş tehdidi ve Doğu Avrupa’daki çatışmalarla birlikte karmaşık bir jeopolitik dönemden geçtiği hatırlatıldı. Bu küresel çalkantıların ortasında Türkiye’nin Hindistan alt kıtasındaki etkisini sessizce ama istikrarlı bir şekilde artırdığı belirtildi.
Örnek olarak, İsrail'in “Rising Lion Operasyonu”nu başlattığı saatlerde Türkiye Donanması’na ait TCG Büyükada korvetinin Sri Lanka’nın başkenti Kolombo'ya demir atması gösterildi. Bu, son bir yıldaki altıncı ziyaret olarak kayda geçti. Türkiye’nin, önceden çoğunlukla Müslüman ülkelerle sınırlı olan iş birliği politikasını, Sri Lanka gibi gayrimüslim ülkeleri de kapsayacak şekilde genişletmesi dikkat çekici bir stratejik dönüşüm olarak yorumlandı.
Türkiye’nin özellikle 2021’den bu yana Sri Lanka’nın deniz kuvvetlerini modernize etme sürecine ciddi katkı sunduğu, Sri Lanka Savunma Bakan Vekili emekli Tümgeneral Aruna Jayasekara’nın bu iş birliğini “değerli ittifak” olarak tanımladığı ifade edildi. Sri Lanka ile kurulan bu yakın ilişkilerin savunma iş birliğinin ötesine geçerek diplomatik ve ekonomik alanlara da yayıldığı kaydedildi.
Makale, Hint Okyanusu bölgesindeki altı kritik ada ülkesi —Sri Lanka, Maldivler, Seyşeller, Mauritius, Madagaskar ve Komorlar— üzerinde Türkiye’nin artan nüfuzunun, Ankara’nın kimlik temelli diplomasiden jeopolitik çıkar odaklı bir yaklaşım benimsediğini gösterdiğini belirtti. Hindistan açısından ise bu durum, yalnızca deniz çevresindeki egemenlik alanına yönelik bir tehdit değil, aynı zamanda Çin’le olası stratejik yakınlaşmalar bağlamında da kaygı verici olarak değerlendirildi.
“Yeniden Asya” girişiminin ilk olarak Ağustos 2019’da açıklandığı, diplomasi, ticaret, eğitim ve kültür alanlarında Asya ile ilişkilerin güçlendirilmesini hedeflediği aktarıldı. Ancak savunma sektörü gibi kritik alanlarda Hindistan’ın dışlandığı, buna karşılık Pakistan ve Bangladeş gibi ülkelerle iş birliğinin yoğunlaştığına dikkat çekildi.
Ekonomik açıdan ise Türkiye’nin Asya ile olan ticaretinde büyük potansiyele rağmen özellikle Çin ile yaşanan ciddi ticaret açığına işaret edildi. Güney Kore, Malezya ve Singapur ile yapılan serbest ticaret anlaşmaları sayesinde bölgesel tedarik zincirlerine entegre olma çabalarının sürdüğü belirtildi.
Stratejik olarak ise Türkiye’nin Asya ile ilişkilerini geliştirirken NATO üyeliğini ve Batı ile bağlarını da koparmamaya çalıştığı, ancak iç politikada bu konuda net bir mutabakat olmadığı ifade edildi. “Avrasyacı” ve “Transatlantikçi” çevreler arasındaki çekişmenin Ankara’nın bu stratejik yönelimine de yansıdığı kaydedildi.
Makalede ayrıca, Türkiye'nin Asya’da 54 diplomatik misyonu bulunduğu, Asya Parlamenterler Asamblesi gibi yapılar aracılığıyla kurumsal ilişkiler tesis ettiği ve savunma sanayi iş birlikleriyle bölgesel etkinliğini artırdığı vurgulandı. Ancak Hindistan'dan bakıldığında, Türkiye’nin “ortak Asya değerleri” söyleminin samimiyetinden çok, rakip aktörlerle kurduğu seçici ilişkiler üzerinden değerlendirildiği ifade edildi.
Diğer İçerikler