İsrail polisi, Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir’in “sıfır tolerans” emri doğrultusunda Hayfa’daki bir otelde TRT Arabi ve Dubai merkezli el-Gad kanalının ekiplerine baskın düzenledi. Polis, “limana doğru kameralarını doğrultan kişilere” dair aldığı ihbarı gerekçe göstererek gazetecilerin ekipmanlarına el koydu ve gazetecileri ifadeye çağırdı. TRT Arabi’nin Hayfa’daki yayınları, İran'ın 15 Haziran’daki füze saldırısında İsrail’in kuzeyindeki petrol rafinerisinin vurulma anlarını canlı olarak göstermişti.
Bu baskın, İsrail'in gazetecilere ve bağımsız medyaya yönelik sistematik sansürünün yalnızca bir örneği. Ulusal Güvenlik Bakanı Ben-Gvir, aynı gün yaptığı açıklamada İsrail iç istihbarat teşkilatı Şin-Bet’e, “devlet güvenliğini tehlikeye atan yabancı yayınlara karşı harekete geçme” çağrısında bulunmuş, özellikle İran saldırıları sırasında canlı yayın yapan medya organlarını “vatana ihanetle” itham etmişti.
İran Devlet Televizyonu Gazze’de Hedef Alındı: İki Kişi Hayatını Kaybetti
Sansürün ötesine geçen saldırılar ise artık doğrudan medya altyapısını fiziksel olarak imha etmeyi kapsıyor. 17 Haziran 2025’te, İsrail’in düzenlediği hava saldırılarında İran devlet televizyonunun (IRIB) Gazze'deki ofisleri vuruldu. BBC Türkçe ve Anadolu Ajansı’nın aktardığına göre, saldırıda iki medya çalışanı hayatını kaybetti.
İran medyası, saldırının hedefli olduğunu ve IRIB ofisinin tam isabet aldığını bildirirken, İsrail ordusu ise konuyla ilgili herhangi bir açıklama yapmadı. Olay, devlet destekli medya organlarının bile artık doğrudan hedef alındığını gözler önüne serdi.
İsrail, “güvenlik” bahanesiyle bağımsız gazeteciliği sistematik olarak bastırıyor. Sansür ofisi, sivil hükümete değil, doğrudan askeri istihbarata bağlı çalışıyor. Bu yapı, yargıdan ve sivil denetimden büyük oranda muaf durumda.
Gazze’de Gazetecilere Karşı Yapılan Katliam: 178 Gazeteci Öldürüldü
İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü operasyonlar sırasında uluslararası hukuk normları açıkça çiğneniyor. Basın özgürlüğü tamamen hedef alınmış durumda. 2023’ten bu yana:
176'sı Filistinli olmak üzere toplamda 178 gazeteci öldürüldü.
Al Jazeera, TRT Arabi, Anadolu Ajansı ve diğer kurumlar defalarca hedef alındı.
İsrail, çok sayıda gazetecinin konumlarını bildiği halde, onları kasten bombalamakla suçlanıyor.
Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) ve RSF (Sınır Tanımayan Gazeteciler) gibi kuruluşlar, İsrail’i “gazetecileri hedef almak” ve “bilinçli bilgi karartması” yapmakla suçladı. RSF, 2023’te yayımladığı raporda Gazze’yi “dünyanın en tehlikeli gazetecilik bölgesi” ilan etti.
Susturulmaya Çalışılan Sadece Gazeteciler Değil, ‘Gerçekler’
TRT Arabi ve el-Gad gibi kurumların ekiplerine baskın yapılması, yalnızca birkaç gazeteciyi değil, gerçeğin halka ulaşmasını sağlayan köprüleri hedef alıyor. İsrail’in sansür politikası, sadece kendi kamuoyunu değil, uluslararası medyayı ve dünya halklarını da karanlıkta bırakmayı amaçlıyor.
İsrail'in, devletin resmi sansür birimi eliyle yürüttüğü bu bilgi savaşı, medya tarihinde örneği az görülen bir şekilde çok boyutlu: fiziksel, dijital ve psikolojik. Hem haberleri engelliyor, hem haber yapanları hedef alıyor, hem de gerçeği arayan halklara korku yayıyor.