Eric. R. Mandel tarafından kaleme alınan “İsrail'in ABD'deki imajının zayıflaması stratejik bir tehdit oluşturuyor” başlıklı analizde, kriz boyutuna varan ABD’deki İsrail aleyhtarı gelişmelere ilişkin önemli tespitler yer aldı. Yazar, ayıktırıcı bir gerçekle yüzleşmenin zamanının geldiğini söylüyor: İsrail'in Amerika'daki kamuoyundaki itibarı çöküyor. Bu artık sadece bir halkla ilişkiler meselesi değil; hem İsrail hem de ABD için bir ulusal güvenlik krizi. ABD desteğindeki düşüşü durdurmak için İsrail'in kamu diplomasisini ulusal güvenlik önceliği olarak ele alması gerekiyor.
ABD’de İsrail’e kamuoyu hızla düşüyor
Haziran 2025’te yapılan Quinnipiac anketine göre Amerikalıların sadece %37’si İsrail’e daha fazla sempati duyarken, %32’si Filistinlileri destekliyor, %31 ise kararsız. Mart ayında bu oran %46 idi. Cumhuriyetçiler arasında bile destek %78’den %64’e gerilerken, Demokratlar arasında İsrail’e destek sadece %12’ye düştü. Filistinlilere destek ise %60’a yükseldi.
Kongre’deki İsrail yanlıları sessizleşiyor
Geçtiğimiz hafta Jewish Insider, Kongre Binası'ndaki Yahudi ve İsrail yanlısı çalışanların giderek daha fazla yalnızlaştığını bildirdi. Bazıları, bir zamanlar ABD-İsrail ittifakını kesin olarak gören ofislerde bile İsrail hakkında konuşmayı tamamen bıraktıklarını söylüyor. Bir Kongre çalışanı, mevcut iklimi "düşmanca" olarak nitelendirdi.
Kamuoyu dış politikayı etkiliyor. Kongre'deki İsrail savunucuları artık konuşamayacaklarını hissederlerse, özellikle de İsrail'in en çok ihtiyaç duyduğu dönemde, siyasi destek zayıflıyor.
Medya ve kamuoyu hızla İsrail aleyhine değişiyor
İsrail aleyhine değişimin büyük kısmı Gazze'deki savaştan kaynaklanıyor; yazara göre medya haberlerin gerçek bağlamını göz ardı ediyor.
Bir zamanlar akademik jargon olan "yerleşimci sömürgecilik" ve "apartheid" gibi terimler artık yaygınlaştı; sadece üniversite kampüslerinde değil, Kongre'de ve sosyal medyada da kullanılıyor. İsrail, kısmen tam ve etkili bir şekilde mücadele etmediği veya pes ettiği için bu anlatı savaşını kaybediyor. Bu anlaşılabilir bir durum, çünkü 7 Ekim'den sonraki protestoların çoğu teröristleri değil, İsrail'in kendisini hedef alıyordu.
İsrail, TikTok veya CNN'i kontrol edemez, ancak stratejisini kontrol edebilir. Ancak kamusal mesajları genellikle geç, tepkisel ve Amerikan medyasına ve siyasi kültürüne duyarsız.
Başkan Barack Obama döneminde imzalanan mevcut 10 yıllık ABD-İsrail Mutabakat Muhtırası (MOU), 38 milyar dolarlık askeri yardım sağlıyor. Ancak, Mutabakat Muhtırası'nın süresi dolmak üzere ve siyasi iklim önemli ölçüde değişiyor.
Yakın tarihli bir CNN anketi, Amerikalıların yalnızca %43'ünün ABD'nin küresel çapta öncü bir rol oynaması gerektiğine inandığını gösterdi. İlericiler arasında İsrail genellikle demokratik bir müttefik olarak değil, savunma desteği de dahil olmak üzere hiçbir yardımı hak etmeyen bir yük olarak görülüyor.
Antisemitizm asla "meşru eleştiri" kisvesi altında mazur görülmemelidir. Ancak İsrail, güvenlik ihtiyaçlarının büyük bir kısmını karşılayan Trump hükümeti içindeki imajının kötüleştiği gerçeğiyle de yüzleşmelidir. Kongre'deki İsrail yanlısı Yahudi çalışanlar susturulduğunu, kenara itildiğini veya tükendiğini hissettiğinde, İsrail şunu anlamalıdır: uyarı ışıkları kendisi için kırmızı yanıp sönüyor!
Hala kararsız olan %31'lik Amerikalılar arasındaki anlatı savaşını kazanmak artık yatırım, strateji ve alçakgönüllülükle desteklenen, sonradan akla gelen bir şey değil, ulusal bir öncelik olmalıdır.
ABD desteğindeki düşüşü durdurmak için İsrail, kamu diplomasisini ulusal güvenlik önceliği olarak ele almalıdır. İsrail'in, güveni yeniden tesis edebilecek ve farklı Amerikan topluluklarıyla etkili bir şekilde etkileşime girebilecek yeni ve güvenilir seslere acilen ihtiyacı var.
Analizde İsrail’in kamu diplomasisini ulusal güvenlik önceliği haline getirmesi gerektiği belirtildi ve öneriler şöyle sıralandı:
İsrailli yazarın ülkesi namına endişesi yersiz değil
İsrail’in uluslararası alanda giderek yalnızlaştığı bir dönemde, ABD’nin ardından Avrupa’daki müttefiklerini de kaybetmeye başladığı görülüyor. Fransa, Eylül ayında Filistin devletini resmen tanımaya hazırlanırken, İngiltere de benzer bir adım atmaya hazırlanıyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 24 Temmuz Perşembe günü yaptığı açıklamada, Fransa’nın Filistin’i devlet olarak tanıyacağını duyurdu. Macron, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı paylaşımda, bu kararın Eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda resmileştirileceğini belirtti.
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot da yaptığı açıklamada, bu kararın diğer Batılı ülkelere benzer adımlar atmaları konusunda “ivme” kazandırabileceğini ifade etti.
Macron’un açıklamasının ardından, Birleşik Krallık’ta 221 milletvekili hükümete açık mektup yazarak Filistin’i devlet olarak tanıma çağrısında bulundu. Milletvekilleri, önümüzdeki hafta New York’ta düzenlenecek Uluslararası Filistin Konferansı’nda tanıma kararının açıklanmasını talep etti.