Bu yazı 17/06/2025 tarihinde yayınlanmıştır.
*Mithat IŞIK/ SDE Savunma ve Güvenlik Koordinatörü
İsrail, 13 Haziran Cuma günü Tahran dahil İran'da 6 şehre saldırılar yaparak savaşı başlattı. Yapılan açıklamaları değerlendirdiğimizde, iki tarafın da saldırıları devam ettireceğini anlıyoruz.
İsrail Başbakanı Netanyahu, "Yükselen Aslan" adı verilen saldırıların İran tehdidini geri püskürtmeyi amaçlayan askeri operasyon olduğunu açıkladı. İsrail saldırıları İran'ın nükleer programını değil; İran'ın hava savunma sistemlerini, birçok askeri ve ekonomik altyapıyı da hedef aldığını görüyoruz. İsrail, harekâta 200 uçağın katıldığını açıkladı.
Ukrayna'nın Rusya'ya son SİHA, drone saldırılarına benzer gizli unsurları da kullandı. Bu saldırılarda kullanılan drone, İHA, SİHA'ların ve patlayıcıların MOSSAD tarafından gizlice İran'a sokulduğu anlaşılıyor. İsrail'in yaptığı ilk saldırılarda 20 üst düzey komutanın ve 9 nükleer bilim uzmanının öldüğü açıklandı.
MOSSAD’ın İran içerisinde kurduğu drone üssü sadece taktik bir planlama değil, İran rejimi için kırılmaların tetikleyicisi olacak kadar önemli ve derin bir hamledir. Bu durum şunu gösteriyor ki İsrail, İran’ın burnunun dibine kadar değil; kılcal damarlarına, kalbinin aort damarlarına kadar girmiş. İran rejiminin çökmesi durumunda altından nelerin çıkacağını şu anda kestirmek çok zor. Gelinen durumda Tahran, Bağdat, Şam, Beyrut hattında büyük kırılmalar yaşanıyor. ABD’nin desteğini arkasına alan İsrail, Orta Doğu’da kendisini hedef alabilecek üniter devletleri dağıtarak, etnik federatif devletler oluşturmaya çalışıyor.
İran’daki merkezi yönetimin zayıflaması ile başlayacak sivil itaatsizler ve halk hareketleri, Kürtler, Azeriler, Beluçlar gibi azınlıkları harekete geçirebilir.
İsrail’in hedef aldığı petrol ve doğal gaz tesislerinde yabancı şirketlerin de ortaklığı var.
ABD, "İsrail’in saldırılarına katılmıyoruz." diyor ancak İsrail'in saldırılarına her türlü ikmal, silah, bomba ve istihbarat desteğini veriyor.
ABD, “Saldırının içinde değilim.” dese de bütün desteği ile İsrail'in arkasında. Bu saldırılara karşı ihraç etmeye çalıştığı rejimini korumak mücadelesiyle baş başa kalmış durumdaki İran'ın işi kolay gözükmüyor.
ABD, şu anda İran’daki mevcut rejimin devamını istiyor ve bu nedenle İsrail şu anda dini liderleri hedef almıyor. ABD, İran'daki mevcut rejimi bahane ederek Körfez ülkelerine trilyonlarca dolar değerinde silah satıyor; bu nedenle pazarı kaybetmek istemiyor.
Sınırımızın dibinde yaşanan bu gelişmeler, ister istemez Türkiye'yi de etkileyecektir. Türkiye; Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu bölgesinin oluşturduğu şeytan üçgeninin ortasında bağımsız, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olarak çağdaş uygarlık yolunda gelişerek ilerlemesine devam edecektir.
Türkiye güçlü bir devlettir.
Doğu ve Batı emperyalistleri ister savaş halinde olsunlar ister aralarında uzlaşmış olsunlar. Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar ve Doğu Akdeniz’deki savaşlarda Türkiye'yi hem ezeli hem ebedi düşman olarak görüyorlar. Hem de Türkiye’nin gücünü yanlarında görmek istiyorlar.
İsrail’in İran’a saldırısı ile başlayan bu savaş, Türkiye açısından ekonomik sorunlar yaratabilir. Türkiye, İran'a komşu olması nedeniyle yeni bir göç dalgası ile karşı karşıya kalabilir.
Devam eden bu savaş her ne kadar İsrail-İran savaşı gibi görünse de İsrail'in arkasında ABD, İngiltere, Almanya, Fransa vs. gibi emperyalist devletlerin olduğu bir gerçektir.
Bu site içeriğinin telif hakları Stratejik Düşünce Enstitüsü’ne ait olup 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca kaynak gösterilerek kısmen yapılacak alıntılar dışında önceden izin alınmaksızın hiçbir şekilde kullanılamaz ve yeniden yayımlanamaz. Bu sitede yer alan SDE'nin kurumsal bilgileri ile SDE Akademik Personeli'nin çalışmaları dışındaki diğer görüş ve değerlendirmeler, yalnızca yazarının düşüncelerini yansıtmaktadır; SDE'nin kurumsal görüşünü temsil etmemektedir.