Trump’ın Yeni Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi Yayımlandı: ABD’nin Küresel Hegemonya Hedefinden Vazgeçip İçe ve Yakın Çevreye Odaklanacağı Anlatılıyor

Yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi, ABD’nin önceliklerini köklü biçimde değiştiriyor: Batı Yarımküre’ye dönüş, ideolojik misyonlardan uzaklaşma, Çin’in öncelik listesindeki gerilemesi ve küresel askerî angajmanların azaltılması dikkat çekiyor.

h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

ABD yönetimi tarafından yayımlanan yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi, ülkenin dış politika ve askerî doktrininde son on yılların en büyük yön değişikliğine işaret ediyor. Belge, ABD’nin küresel hegemonya hedefinden uzaklaşarak önceliği yeniden iç güvenliğe, sınır yönetimine ve Batı Yarımküre’deki etki alanına vereceğini açıkça ortaya koyuyor.

Strateji, Monroe Doktrini’nin modern bir versiyonu olarak tanımlanan “Trump İlkesi” ile ABD’nin Amerika kıtasını birinci öncelik ilan ettiğini belirtiyor. Bu çerçevede, Washington’ın askerî kaynaklarını Avrupa, Orta Doğu ve Asya’dan çekerek kıtasal tehditlere yeniden yönlendireceği ifade ediliyor.

Çin artık birincil tehdit değil

Belgede dikkat çeken en önemli değişikliklerden biri de Çin’in konumlandırılması. Önceki stratejilerde “pacing threat”, “en büyük meydan okuma” gibi ifadelerle tanımlanan Pekin, bu kez daha çok: ekonomik rakip, tedarik zinciri riski, bölgesel etkisi ideal olarak dengelenmesi gereken bir güç olarak tanımlanıyor. Askerî bağlamda ise, Tayvan konusunda “çatışmayı caydırmanın bir öncelik olduğu, ancak askerî üstünlüğü korumanın ‘ideal’ olduğu” ifadeleri, ABD’nin ilk kez Çin karşısında bölgesel bir üstünlük kaybı ihtimalini açıkça kabul ettiği şeklinde yorumlanıyor.

Ayrıca Tayvan’ın savunulmasının, ABD’nin bölgedeki müttefiklerinin daha fazla sorumluluk üstlenmesine bağlı olduğu vurgulanarak, Washington’ın bu konuda koşullu bir duruşa geçtiği görülüyor.

İdeolojik dönem sona erdi

Belge, ABD dış politikasında uzun süredir hâkim olan değer temelli yaklaşımın sona erdiğini de açıkça ilan ediyor. ABD’nin artık: dış politikasını “geleneksel siyasi ideolojiye dayandırmadığı”, ülkelerin iç sistemlerini değiştirmeye çalışan demokrasi ihracı yaklaşımını terk ettiği, yönetim biçimleri farklı ülkelerle “iyi ilişkiler kurmayı” amaçladığı vurgulanıyor. Bu, Washington’ın uzun yıllardır sürdürdüğü liberal uluslararasıcı söylemden keskin bir kopuş anlamına geliyor.

Ekonomik rekabet öne çıkıyor

Yeni stratejiye göre ABD-Çin rekabetinin ana ekseni artık askerî değil, ekonomik. Belge, “ekonomik geleceği kazanmanın rekabetin nihai hedefi” olduğunu belirtiyor. Ayrıca Trump döneminde başlayan tarifelerin etkisiz kaldığı ve Çin’in bu politikalara uyum sağlayarak tedarik zincirleri üzerindeki hâkimiyetini güçlendirdiği kabul ediliyor.

Bu nedenle Washington, Çin’e karşı ABD’nin tek başına baskı kuramayacağını, bunun yerine geniş bir ekonomik koalisyon inşa etmeyi hedeflediğini belirtiyor. Ancak müttefiklere yönelik ticari baskılar ve artan savunma talepleri, böyle bir koalisyonun uygulanabilirliğine dair soru işaretleri doğuruyor.

Yeni dönem: İçeriye ve yakın çevreye dönüş

Belge genel olarak, ABD’nin küresel askeri angajmanlarını azaltarak sınır güvenliği, bölgesel tehditler ve ekonomik yeniden yapılanmaya odaklanan daha sınırlı ve pragmatik bir stratejiye yöneldiğini gösteriyor. Analistler, bunun ABD’nin kaynaklarını yeniden kalibre etme çabası olduğu kadar, aynı zamanda küresel üstünlüğün sürdürülemez hale geldiğinin sessiz bir kabulü olarak yorumlandığını belirtiyor.

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA