Olan biteni gerçekten kavrayabilmek için, tarifelerin kendisinden öte, onların neyi işaret ettiğine odaklanmak gerekir: Amerika’nın ekonomik temellerini ve jeopolitik satranç tahtasını kasıtlı ve kapsamlı biçimde yeniden şekillendirme çabası. Bu, sadece korumacılık olsun diye yapılan bir korumacılık değil; bu, kasıtlı bir politika olarak sarsıcı bir müdahale. Ancak verilen tepkiler, yüzeyde saf ekonomik milliyetçilik gibi görünen şeyin ardında yatan stratejik unsuru gözden kaçırıyor.
Hindistan'ın kripto düzenlemeleri konusunda önde gelen uzmanlardan, Policy 4.0'ın Kurucusu ve CEO'su Tanvi Ratna, https://tanviratna.substack.com/ hesabında Trump’ın gümrük tarifelerinin politik hedefleri konusunda dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu.
Trump yönetiminin kısa süre önce yeni bir dizi kapsamlı gümrük tarifesini açıkladığında, manşetlerin ticaret savaşları, ekonomik zararlar ve alışıldık hiperenflasyon uyarılarıyla dolup taştığına dikkat çeken Tanvi Ratna, bu tepkilerin, yüzeyde saf ekonomik milliyetçilik gibi görünen şeyin ardında yatan stratejik unsuru gözden kaçırdıklarını iddia ediyor.
Tanvi Ratna’nın tamamıyla okunduğunda daha açıklayıcı hale gelen değerlendirmesi şöyle.
Bu anı gerçekten kavrayabilmek için, tarifelerin kendisinden öte, onların neyi işaret ettiğine odaklanmak gerekir: Amerika’nın ekonomik temellerini ve jeopolitik satranç tahtasını kasıtlı ve kapsamlı biçimde yeniden şekillendirme çabası. Bu, sadece korumacılık olsun diye yapılan bir korumacılık değil; bu, kasıtlı bir politika olarak sarsıcı bir müdahale.
9.2 Trilyon Dolarlık Tıkırdayan Saat
Anlaması neredeyse imkânsız gelen devasa bir rakamla başlayalım: 9.2 trilyon dolar. Bu, yalnızca 2025 yılı içinde ABD hükümetinin yeniden finanse etmesi gereken borç miktarı. Üstelik bu borcun 6.5 trilyon doları Haziran ayına kadar vadesini dolduracak. Bunu finansal bir tsunami gibi düşünün—üstesinden gelinmesi, yeniden yapılandırılması ve aşılması gereken bir “vade duvarı”.
Bu borcun matematiği aldatıcı derecede basit ama etkili. Hazine Bakanı Scott Bessent’in son açıklamalarına göre, faiz oranlarında her bir baz puanlık düşüş, yıllık yaklaşık 1 milyar dolarlık faiz tasarrufu anlamına geliyor. Bu yüzden borçlanma maliyetlerini düşürmek sadece arzu edilen bir şey değil; adeta bir zorunluluk.
Peki, inatçı enflasyon ve temkinli merkez bankacılarıyla dolu bir ortamda faizleri nasıl düşürürsünüz? İşte burada paradoksal bir şekilde “belirsizlik” bir avantaja dönüşüyor. Piyasalar belirsizlikten hoşlanmaz ama tam da bu yüzden yatırımcılar kendilerini güvende hissedecekleri yerlere, yani ABD hazine tahvillerine yönelir. Hükümetin ani tarifeler ve jeopolitik hamlelerle “belirsizlik üretmesi,” sermayeyi spekülatif yatırımlardan uzaklaştırıp güvenli Amerikan borç araçlarına yönlendirmeyi amaçlıyor olabilir. Bu zekice bir hamle.
Ancak düşük faizler tek başına Amerika’nın tehlikeli derecede kırılgan mali sağlığını kurtaramaz. Ucuz yoldan yeniden finanse edilen borç bile, daha derin yapısal reformlar olmadan sürdürülebilir değildir.
İşte stratejinin ikinci ayağı burada devreye giriyor: Disiplinli harcama kesintileri. Elon Musk ve DOGE ekibi günde yaklaşık 4 milyar dolarlık kesintiyi hedeflerken, hükümet 2025 sonuna kadar trilyon dolarlık bir bütçe açığı azaltımı öngörüyor. Mali sorumluluk, zeki piyasa sinyalleriyle buluşuyor. En azından kâğıt üzerinde, bu şimdiye dek görülmemiş ölçekte bir mali “detoks” olabilir.
Sadece Kalkan Değil, Teşvik Olarak Tarifeler
İşte tarifelerin gerçekten ilginç hale geldiği nokta burası. Geleneksel olarak, tarifeler sanayiyi korumaya yönelik savunma mekanizmaları olarak görülür. Ancak Trump’ın son gümrük tarifesi hamlesi, savunmadan çok Amerika’nın sanayi teşviklerini bilinçli şekilde yeniden şekillendirme amacı taşıyor. İthal ürünlerin maliyetini artırarak, tarifeler bir tür ekonomik “steroid” işlevi görüyor; yatırımı ve talebi içe yönlendirerek yerli üreticilere doğru zorluyor.
Tabii bu, ABD sanayisinin hızla üretim kapasitesini artırarak kaybedilen ithalatı telafi edebileceğini varsayar. Ne yazık ki, üretim kapasitesi bir düğmeye basmakla çalışmaz—bu, sıfırdan bir ev inşa etmeye benzer. Tedarik zincirleri yeniden organize olmadan önce fiyatlar kaçınılmaz olarak artacaktır. Bu da tüketicilere doğrudan yansır ve Trump’ın tabanını bile sınayabilecek siyasi riskler yaratır.
Bu ince dengeyi fark eden yönetim, artan fiyatların etkisini hafifletmek için sessizce kısa vadeli rahatlatıcı önlemler hazırladı—stratejik vergi indirimleri. Ayrıca, yıllık 700 milyar doları aşacağı tahmin edilen tarife gelirleri de bütçe açısından bir nefes alanı sağlıyor. Oyun karmaşık, kısa vadede acı verici; ancak uzun vadeli kazançlar için hassas şekilde kurgulanmış durumda.
Yine de Ciddi Riskler Mevcut
Eğer yerli sanayi yeterince hızlı ölçeklenemezse ya da küresel tedarik zincirleri misilleme baskısı altında çökerse, enflasyon kontrolden çıkabilir. Böyle bir durumda paniğe kapılan ABD Merkez Bankası yeniden faiz artırmak zorunda kalır ve tüm strateji boşa çıkar. Bu nedenle yönetim sadece bir kumar oynamıyor—dar bir ip üzerinde yürürken aynı anda bıçaklarla jonglörlük yapıyor.
Küresel Satranç Tahtasını Yeniden Çizmek
Ancak tarifeler ekonomik boşlukta var olmaz; aynı zamanda güçlü bir jeopolitik kaldıraç işlevi de görür.
Trump ekibi, tarifeleri açıklamadan önce sessizce küresel diplomatik dengeleri yeniden şekillendirmeye başladı. NATO’dan mesafe sinyalleri verdiler, geleneksel Avrupa müttefikleriyle ilişkileri soğuttular ve Rusya, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleriyle beklenmedik diyaloglar kurdular. Özetle, tek bir tarife uygulanmadan çok önce Soğuk Savaş sonrası uluslararası düzeni çözmeye başlamışlardı.
Neden? Çünkü eski küresel ekonomik yapı—kalıcı ABD ticaret açıkları, Çin’e stratejik bağımlılık ve pahalı askeri ittifaklar üzerine kurulu sistem—artık Amerikan çıkarlarına hizmet etmiyor. Tarifeler şimdi çok daha geniş ve büyük bir pazarlığın müzakere araçlarına dönüşüyor. Ülkeler yakında ikili görüşmelere davet edilecek ve tarifelerden muafiyet, ekonomik ya da jeopolitik tavizlere bağlanacak. İş birliği ödüllendirilecek, direnç cezalandırılacak. Bu, “Kazanmanın Sanatı”nın küresel ölçekte işleyen bir versiyonu.
Ekonomistlerin yıllardır dikkat çektiği gibi, yapay olarak düşük tutulan yuan ile Çin bu stratejinin ana hedefi. Amaç mı? Daha adil bir küresel ticaret sistemi kurmak ve yıllardır süregelen dengesiz teşvikleri sonlandırmak. Ancak baskı sadece Pekin’le sınırlı değil: Avrupa’dan Çin ile ekonomik bağlarını kesmesi ya da Ukrayna konusunda taviz vermesi istenebilir; Hindistan, ABD’nin stratejik yörüngesine daha da çekilir; Meksika ve Kanada ise fentanyl gibi yasa dışı ticaret akışlarını sınırlamak zorunda kalabilir. Trump, ekonomik politikayı jeopolitik güce dönüştürüyor.
Diğer İçerikler